1915 Soykırımından, 2015 Mardin''deki açlık grevine
23 Nisan 2015 15:12 / 1641 kez okundu!
1915 Soykırımının üzerinden yüz yıl geçti. Bu ülkenin kadim Hıristiyan halkları için yüreklerinde yaşadıkları acı tam yüz yıllıktır. 24 Nisan'a ramak kala ABD, AP ve AB'ne üye ülkelerin parlamentoları soykırımı tanıyan ve kınayan kararlarla; belki de yüz yıllık bir utançtan kurtulmak içindir bu özür dileyişler. Soykırımın yapıldığı /kanın düştüğü ülkemiz ise yüz yıldır bu ayıbı ısrarla ve inatla sürdürülmekte, yalan ve inkârlarla soykırımın üstünü örtmeye çalışılmaktadır. Soykırım; bu topraklarda elbette 1915'de başlamamıştır. Ama en büyük insanlık suçunun işlenildiği tarihin adıdır 1915.
Jön Türklerin Talat paşanın emriyle İstanbul'dan Ayaş'a ve Çankırı'ya sürgün edilen 220 Ermeni aydınla başlayan tehcir ve katliamlar, İTC ve Teşkilat-ı Mahsusa aracılığı ile tüm Hıristiyan halkları kapsayan 2 milyon insanın, ana yurtlarında acımasızca yok edildiği, kanlı ve kirli bir tarihin adıdır 24 Nisan 1915.
Soykırımın mimarları olan Talat - Enver - Cemal üçlüsünün 1. Dünya Savaşı sırasında aldıkları tehcir kararları sonucu pan İslamist politikalar yüzünden bu ülke Hristiyansızlaştırılmıştır. Bugün % 99’u Müslüman olan bir ülke, ötekinin yokluğu üzerine işte böyle yaratılmıştır. TC’nin varlık sebebi, diğerinin (Ermeni- Rum- Süryani-Ezidi) yokluk sebebidir.
Soykırımın ardından yapılan asimilasyonlar da bir soykırımdır. Kadın ve kız çocuklarının soykırım sırasında kaçırılması ve Müslüman evlere kapatılarak zorla evlendirilmesi ve din değiştirilmesi, erkeklerin toplu olarak, zorla sünnet ettirilmeleri, Kiliselerin camiye çevrilmesi, ana dillerinin yasaklanması gibi faşizan uygulamalarla bu ülkede 1895 Osmanlı- Hamidiye katliamlarından bu yana asimilasyon bir devlet politikası haline gelmiştir. Hıristiyan genç kızların zorla fuhuşa sürüklenmesi, katliam yapılan Hıristiyanların emval-ı metruklerine el konulması, sanat- edebiyat ve tarihlerinin yok sayılarak Türk illerinde Türkleştirilerek, Kürt illerinde Kürtleştirilerek etno-dinsel kimlikleriyle demografik olarak oynanması sonucu, bu gün literatürümüze ''Kripto Ermeniler' sözcüğünün girmesi, salt bu asimilasyon politikasının acımasızca uygulanması sonucudur.
Ermenisi, Süryanisi, Pontus Rum'u ve Ezidisiyle yaklaşık 2 milyon insanı katledenlerin torunları olarak TC hala resmi bir özür dilememiştir. Ayaş'a yollanan 5 Ermeni aydının, Çankırı'ya gönderilenlerin hepsinin öldürülmesi işini organize eden Cemal Oğuz v.b. gibiler yargılanmadığı içindir, Sevag Balıkçı, Hrant Dink, Maritsa Küçük'ler öldürülmekte, Sevan Nişanyan gibi aydınlar da cezaevlerinde keyfi olarak tutulmaktadır.
Acının ve gözyaşının ülkesinde 1915 soykırımının hesabı sorulmadığı için sünni Türk olmayan her halk, her inanç günümüze değin soykırımdan payına düşeni yaşamıştır. Avrupa'ya özellikle de İngiltere'ye karşı göstermelik olarak yapılan 1919- 1922 Divan- harb-i Örfi'lerin yargılamaları, adil bir yargılama olmadığı için Ankara ve İstanbul hükümetleri dahil olmak üzere Cumhuriyet'ten günümüze değin her gelen iktidar, katilleri ve hırsızları korumuştur. Hiçbir soykırımın ve katliamın hesabı verilmedi gibi katliama ve soyguna karışanlar, meclis de milletvekili zırhı ile korunmuştur.
Bu topraklar Smyrina (İzmir)'den Van'a, Antakya'dan Karadeniz'e kadar, bu yüzden ahlı topraklardır. Mazlum ve masum insanların kanıyla sulanmıştır acının ve gözyaşının ülkesi.
Yüzüncü yılında soykırım kurbanları anısına başta Ermenistan olmak üzere tüm dünyada ve Avrupa'da ve de Türkiye'de soykırım kurbanları adına anmalar yapılacaktır. Ayrıca Avrupa'da ve ABD'de 24 Nisan kurbanları anısına tüm kiliselerde ortak ayin yapılacaktır. Türkiye'de; İstanbul, İzmir, Ankara, Diyarbakır (Dikraganert), Mardin, Muğla, Batman (Sasun), Bitlis (Mutki), Van, Muş (Taron) illeri başta olmak üzere birçok ilde anma, etkinlik ve paneller yapılacaktır.
Bu anmalardan en çok önemsediğim Londra merkezli Gomidas Enstitüsü ve İHD Diyarbakır Barosu ve Zan Vakfı'nın ve de Sur Belediyesinin desteğiyle Surp Sarkis Kilisesinde soykırım kurbanlarını acının düştüğü yerde anmadır. 23 Nisan'da Diyarbakır Surp Giragos Ermeni Kilisesi'nde, dünyaca ünlü piyanist Raffi Bedrosyan'nın kendi ana yurdunda dinletisi ile Amed'te, taşlara ruhunu veren bu halkla bir kez daha kucaklaşacak olmasını ise taçlandırıyorum.
Mardin'de ise Turabdin bölgesinde yaşayan Süryani dernek ve kuruluşların ortak aldıkları karar sonucu, Süryani Dernekler Federasyonu (SÜDEF) Lokalinde soykırım (Sayfo) kurbanları adına 100 saatlik yaklaşık 4 gün sürecek açlık grevine girmeleri, muhteşem bir anma olarak bu 24 Nisan'a damgasını vuracaktır. Açlık grevine giren tüm Süryani dostlarımı selamlıyor, bir kez daha acılarını paylaşıyorum. Böylesi bir eylemi düşünmek Süryani halkı ve dost halklar olarak umut verici olmasının dışında ana yurtlarında yaklaşık 3/2'si soykırıma uğrayan atalarını yad etmelerini çok anlamlı buluyorum. Turabdin’den Diasporaya gidelim biraz da, Diasporanın soykırım tanınsın çağrısı ile basında çıkan metni 2015 yılının en önemli aktiviteleri diye düşünüyorum. 1915’de Mardin’de; Ermeni'lerin yanı sıra Süryanilerin/Yakubiler, Keldaniler, Nasturiler, monofizitler, Katolikler ayrım yapılmaksızın soykırıma tabii tutulmuştur. Süryani Ortodoks lideri Patrik II Efrem, Süryani (Sayfo=Kılıç yarası) soykırımının tanınması için Almanya'ya Cesur olması için çağrıda bulunurken, medyada söylediği ''soykırım yapılırken soğan, soğandır denildi, siyahına, kırmızısına bakılmadı'' sözleri gerçeğin dillendirilmesi anlamında çok önemliydi. Türkiye'de cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez Süryani Ortodoks Patriği Soykırımın tanınmasını dillendirmiştir.
Dünya genelinde 24 Nisan 1915 denilince Ermeni soykırımı bilinmektedir. Devlet olamayan Süryanilerin soykırımı ise son 30 yıldır Seyfo Center'in ve başkanı dostum Sabri Atman'ın büyük uğraşları sonucunda son 7-8 yıldır ancak kamuoyunda duyulmaktadır.
Geçtiğimiz 2014 Haziran'ından bu yana Irak'ta Süryani/Keldani soykırımı nedeniyle de Avrupa'da birçok parlamento, Süryanilerin soykırım yaşadığını en nihayet tanıyıp, kabul etmiştir.
Er ya da geç bu ülkede de, Avrupa ve diğer ülkelerin zorlaması sonucu soykırım kabul edilecektir.
24 Nisan soykırım kurbanlarının anısı önünde saygıyla eğiliyor, Soykırımdan ötürü etnik kimliği Türk olan biri olarak bir kez daha özür diliyorum.
Zeynep TOZDUMAN
23.04.2015