Hepimiz mutlaka bir gün öleceðiz ama...

14 Þubat 2013 23:43 / 1287 kez okundu!

 


ARALIKSIZ’dan; "Operasyon Denizli'den baþlamýþtý, buradaki insanlarýmýzý toplamýþlar, önce en zayýf kiþileri sorgulayarak bilgi toplayýp, sonra eldeki verilerle bana bindirecekler" diye düþündüm. Düþüncemde de yanýlmamýþtým.

Hücrenin kapýsý açýldý. Beni giydirdiler, gözlerim baðlý olarak bir odaya aldýlar, tok ve etkili sesli birisi, "Sen Eskiþehir’ de Seyfi ile birlikte örgütlenmeye baþladýnýz, sonra kavga ettiniz, Seyfi’yi attýnýz, senin TÖB-DER’de bir köþen vardý, oradan öðretmenleri, gençleri yönetiyordun, sonra da bu harekete geçtiniz" dedi. Ardýndan, Eðitim Enstitüsünde öðretmenlik yaptýðýmý, cinsimi, cibilliyetimi hepsini anlattýktan sonra beni Eskiþehir, Bilecik, Ankara Sýkýyönetim’lerinin istediðini, eðer böyle direnirsem, kendi ifademle adýmý ve ikametgah yerimi söylemezsem, Ankara’ya Mamak’a göndereceðini, sadece benden adýmý ve evimin yerini istediklerini söyledi. Ayrýca sözlerine, benden isim istemediðini, zaten randevularýmý kaçýrttýðýmý, evimin de bu zamana kadar temizlendiðini, buna göre düþünüp taþýnarak cevap vermemi istedi. Zaman ve su istedim, tok sesli yetkili "tamam" dedi. Suyu içtim tekrar hücreye götürdüler. Hücrede þöyle deniz kýyýsýnda kuma uzanýr gibi betona uzandým. Oh be! Dünya varmýþ, ne kadar rahat, konforlu bir þeymiþ, saatlerce çýrýlçýplak ayakta durduktan sonra, giyinik olarak betonda uzanmak. Günlerce Aralýk ayýnýn soðuðunda çýrýl çýplak olarak ayakta aç, susuz, tuvalet yasaðýndan sonra bir bardak suyu içip giyinik olarak hücrede uzanmak, dünyanýn en lüks, fanta sisi oldu benim için. Bugün belki de benim doðum günümdür. Çünkü ilk gözaltýna alýndýðýmda Aralýk’ýn sekizi veya dokuzu idi, doðum günüm on beþ Aralýk’tý, adýmý ve evimin yerini söylemediðim Ýzmir emniyetinde üç-dört gün kalýp Denizliye geldiðimize göre tahminim ya bugün ya yarýn doðum günüm olabilir. Bu doðum günü Denizli emniyet hücresinde aç susuz, çýplak iþkence altýnda hücrede geçecekti. Eee bu da bir kutlama yöntemi ne denir.

Ankara sýkýyönetiminin methini duymuþtum, öyle Ýzmir’deki gibi iki kere askýya alýp aç, susuz, çýplak býrakarak adamý býrakmayacaklarýný daha önce duymuþtum. Davayý Ýzmir’e çekmek daha doðru bir taktik olacaktý. Karanlýk hücrelerde geceyi gündüzü görmediðimiz için tahminen gözaltýna alýndýðýmýz dördüncü gününü bitirmiþtik. Tok sesli emniyetçinin dediði gibi eþim bu süre zarfýnda baþýma bir þeyler geldiðini düþünerek evi terk edeceðini, evdeki bazý evraklarý da yok edeceðini düþünerek adýmý kabul etmeyi ve oturduðum evin yerini göstermeye karar verdim.

Bu kararýmý yetkiliye söylediðimde hücreden çýkardýlar, yine tok sesli yetkilinin karþýsýna oturttular. Adýmý ve evin yerini söyleyeceðimi ama tek bir þartým olduðunu söyledim. Þartýmý soran tok sesli yetkiliye eþim ve çocuðum evde ise emniyete alýnmayacaðý sözünü vermelerini ve þu an gözlerimin açýlmasýný, kiminle pazarlýk ettiðimi görmek istediðimi, eðer eþim ve çocuðumun baþýna bir þey geldiðinde kiminle pazarlýk ettiysem hesabýný soracaðýmý söyledim. Tok sesli yetkili bu isteðimi kabul ederek gözlerimi açtýrdý ve "ben NECDET MENZÝR" dedi. "Ben de Sabahattin Ýzcioðlu" dedim. Meðer ben Eskiþehir'de iken, Necdet Menzir de siyasi þube müdürü imiþ. Þimdi de 12 Eylül darbe sonrasý Denizli Emniyet Müdürü olarak sorgulamada bulunuyordu. Yine tok sesli yetkiliye, ev adresini direk vermeyeceðimi, kendimin de bizzat ekiple gidip Ýzmir'deki evi göstereceðimi söylediðimde bunu da kabul etti. Ekip arabasý hazýrlayana kadar iki bardak çay ve su verdiler.

Sabah üçe doðru Denizli’den Ýzmir’e geldik. Öyle bir yaðmur yaðýyor ki, bardaktan boþanýrcasýna. Beni minibüste oturttular, siviller eve girdi, bir saat geçti ses yok, iki saat sonra bir ekip daha geldi, bu ekip beni Ýzmir emniyetine götürdü, ben de yolda feryat figan, evdekileri soruyorum, siviller çocuklarýmýn arkadan geldiðini, emniyette görebileceðimi söylediler. Ben hala "Müdürünüz yalan söyledi, hani evdekiler emniyete götürülmeyecekti?" gibi þeyler söylüyorum. Dinleyen kim.

Necdet Menzir sözünde durmadý. Evdeki iki yaþýndaki çocukla anasýnýn hiçbir suçu yoktu. Sadece benim, çocuðun babasý ve annesinin kocasý olmam nedeniyle, günlerce iki yaþýndaki çocuðu izbe, karanlýk hücrelerde altý temizlenmeden aç, susuz býraktýlar. Aslýnda benim de suçum; sadece düþünmek, barýþ demokrasi, özgürlük için mücadele etmekti. Polis kayýtlarýnda da görüleceði üzere, çaký býçaðý bile bulunmayan aramalarda bulunanlar, kitap, dergi, bildiri idi. Bunlarýn içeriðinde ise iþçilerin, köylülerin, kadýnlarýn, öðretmenlerin, gençliðin sorunlarýnýn nasýl çözüleceði vardý. Adalet istekleri vardý, eþitlik istekleri vardý. Sömürüye karþý baðýmsýzlýk ve demokrasi mücadelesi vardý, savaþa karþý barýþ vardý.

Doðru Yol Partisi iktidarýnda Ulaþtýrma Bakanlýðý da yapan Necdet Menzir geçtiðimiz günlerde vefat etti, rahmet eylesin. Kendisiyle o sorgudan beri hiç karþýlaþmadýk. Ölümün arkasýndan olumsuz konuþulmaz, niyetim sadece tarihe bir not düþmekti.


Sabahattin ÝZCÝOÐLU

14.02.2013

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.