Haydi, bir cesaret

22 Aðustos 2014 20:43 / 1249 kez okundu!

 

 

Hemen hemen hepimiz, “Þu gördüðünüzün amelenin babasý bir zamanlarýn buranýn en zenginiydi, þu daðlar taþlar, apartmanlar bunlarýnda, þu gördüðünüz zengin de pazarda seyyar satýcýydý, eee dünya kimin ne olacaðý belli olmaz” gibi söyleþilere sýk sýk þahit olmuþuzdur. Anlaþýlan burada bir yaþanmýþlýk var, ama sonunda da bir gerçeklik var.

Eðer insanlar dönemin koþullarýný iyi kavrar ayak uydurursa geliþimi deðiþimi yakalarsa durumundan daha üst aþamaya geçer, yakalayamazsa hele bir de bariz hatalar yapar yer, içer yatarsa acý bir hayat yaþarlar ve biterler. Hint atasözünde ki gibi “Sular yükselir balýklar karýncalarý yer, sular çekilir karýncalar balýklarý yer”. Bu durum insanlar içinde böyledir, hayvanlar içinde böyledir, toplumlar için ve de ülkeler içinde böyledir.

Býrakalým Türkiye’yi, dünyayý alt üst eden Marksizm’den esinlenen Lenin’in Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði bile bitti. Yaþandý ve bitti. Tabii ki bu büyük deneyimin derslerinden yararlanarak yolumuzu bulmada iþimize yarayacak ama öncelikle, devrimler çaðýnýn, sanayi çaðýnýn sona erdiði, bu tür sýnýf tahlillerine dayanarak ve de eski tarzda düþünerek yolumuzu bulamayacaðýmýz gerçeðidir. Peki, tüm insanlýðý sömüren, savaþlar çýkaran emperyalist devletler, bitti, öldü denilen tekelci kapitalizm nasýl ayakta duruyor? Yaþamýn kendiliðinden mantýðý insan iradesinin üstünde olarak, insanlýðýn bitmeyen istek ve talepleri, arzularý, doyumsuzluðu, hýrsý yol almýþ giderken bir de buna etnik ve dinsel ayýrýmlarýn sýcaklýðý… Ýþte bunu yakalayan kapitalizm, kendini yeniledi, deðiþtirdi, geliþen yeni koþullara, teknolojiye, bilime ayak uydurarak ayakta duruyor.

Gelelim bizim ülkeye, bu kadar yolsuzluk, usulsüzlük, çýkarcýlýk, gericilik, yalan, talan iddialarýna karþýlýk, dün kurulan bir partinin dokuz kez seçim kazanmasýný, buna muhalefet eden karþý partiler, sivil toplum kuruluþlarý, dernekler, sendikalar v.b bu durumu akla ziyan bir durum, eðitimsizlik, ahlaký bir durum olarak deðerlendirmektedirler. Oysa ortada akla ziyan bir durum yok, eðitimsizlik ve ahlaký bir durum hiç deðil. Bu durum, artýk ulus- devlet çaðýnýn bittiðinin ispatýndan baþka bir þey deðildir. Aslýnda Türkiye toplumu bunun iþaretini 1950’lerde açýkça verdi ama bunu ayaklarý havada aklý bir karýþ yukarýda olan bizler okuyamadýk. Ülkemizde ki 60-70 yýllýk politik mücadele de bu deðiþimi isteyenlerin vesayetçilerin ve bürokratlarýn baskýsý nedeniyle açýkça isteklerini düþüncelerini ortaya koyamayarak, toplumun en deðer verdiði kutsadýðý þeylerin arkasýna geri bir anlayýþla sýðýnanlarla, vesayetçilerin totaliter ulus- devletini katýca, savunanlar arasýnda içten içe gizli bir kavga ile bu güne kadar geldi. Aslýnda dünyanýn bu kadar deðiþtiði evrede ülkemizde totaliter ulus devletinin otoriter cumhuriyetini savunanlarýn bu zamana kadar varlýk göstermesi bile büyük baþarý. Ama sona gelindi, eðer böyle giderse arada bir hamam ayný kalýr tellaklarý deðiþtirseler de ve de iki seçim daha kaybedilirse bu partilerinde sonu geldi demektir.

Peki, ne yapmalý? Doðal olarak iki satýrla burada insanlarý tatmin etmek, açýklamak mümkün deðil ama yine bu konuda bir iki laf etmek gerekir. “Bir kere bir þeyden kurtulmak isteniyorsa buna karþýn alternatif yaratmak gerek.” Kürt sorununda, Kýbrýs sorununda, dýþ politikada, A.B iliþkilerinde, Yerel yönetimlerde, ekonomide, iþsizlik, kadýn sorununda, gençlikle bað kurma sorununda, eðitimde, saðlýkta, konut sorununda, çevrecilikte, bilimde, teknolojide mutlaka açýk ve net radikal çözümler üretilmeli bunun için de eski düþüncelere, ideolojiye baðlý kalmadan sorunlarý açýklýk getirilmelidir. Örnek olarak, Kürtçe eðitime evet, tüm büyük illerin yerel yönetimlerine yerinde karar verme yetkisi ve daha fazla özerklik, özellikle eðitim, saðlýk, konut sorunlarýnýn çözümünde hiçbir ideolojinin etkisi altýnda kalýnmadan çözümler üretilmelidir. Yani Avrupa tipinden daha öte, ileri, bir liberallik ve sosyal demokratlýk ilkeleri ile kitlelerle sýcak, samimi, inandýrýcý baðlar kurularak birlikte kararlar üretmenin ve deðiþimi, geliþimi yakalamanýn yollarýný bulmak gerekir. Kesinlikle yýllardan beri, söylenen hamasi söylemleri, övünmeleri, deðerlerin arkasýna sýðýnmalarý, gizlenmeleri býrakmak, yýllardýr ilke diye yutturulan milliyetçi, vesayetçi ifadelerden tamamen vazgeçmek, en önemlisi de bu zamana dek yapýlan yanlýþlar için toplumdan özür dileyerek öz eleþtiri yapýlmasýdýr. Yani gerçek anlamda demokratik bir cumhuriyet hedeflenmelidir. Bunun için kongre bir fýrsattýr. Bu kongrede bir cesaretle otoriter cumhuriyetçilerle, sosyal demokratlar, liberal cumhuriyetçiler yol ayýrýmý yapmalarý elzem oldu, en azýndan otoriter cumhuriyetçilere karþý liberal cumhuriyetçiler ve sosyal demokratlar ittifak ederek yeni Türkiye düzeninde yerlerini almalýdýrlar,  yoksa yukarýda sözünü ettiðim, kahvelerde halkýn bazý insanlar hakkýnda konuþtuðu gibi bizler de bir zamanlar bir parti genel baþkanýnýn “Muhtar bile olamaz” dediði bir yerlere gelirken, bizler, cumhuriyeti biz kurmuþtuk deyip deyip, her seçimde züðürt tesellisi yapar dururuz. 

 

Sabahattin ÝZCÝOÐLU

22.08.2014

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.