ESİAD'dan 'Arap Baharı'nın Türkiye'ye etkileri' paneli

29 Kasım 2012 11:39  

 

ESİAD'dan 'Arap Baharı'nın Türkiye'ye etkileri' paneli

ESİAD (Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği) “Başkasının projesi mi, Türkiye'nin tercihleri mi? Arap Uyanışı sonrasında Türk Dış Politikası” konulu panel düzenledi.

İzmir Hilton’da Brightwell Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alphan Manas’ın moderatörlüğünde dün gerçekleştirilen panele Zirve Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gökhan Bacık, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İlhan Uzgel ve Kadir Has Üniversitesi Uluslararası ilişkiler Bölümü Öğretim görevlisi Soli Özel konuşmacı olarak katıldılar.

ESİAD Başkanı Bülent Akgerman, açılış konuşmasında şunları söyledi:

2010 yılı sonlarında bölge çoğumuz iç in sürpriz gelişmelere sahne olmaya başladı. Tunus’ta başlayan gösteriler Lübnan’dan yemene kadar birçok Arap ülkesine sıçradı. Ve bazı ülkelerde yönetim değişikliklerine yol açtı. Komşumuz Suriye de epeydir süregelen kardeşkanı dökülen acımasız bir güç mücadelesi görüyoruz. Aradan neredeyse 2 yıl geçti ama aklımızdaki sorular bu süreçte çoğaldı. Gelişmeler bir sosyal mühendislik ürünü olarak bölgeyi yeniden şekillendirme operasyonu mu? Eğer öyleyse tasarlanan Ortadoğu düzeni nasıl olacak, Türkiye’nin rolü ne olacaktır? Bölgemiz yıllarca sonu gelmeyecek bir savaş bataklığına dönüşebilir mi? Türkiye Arap dünyasına ne derece güvenmelidir. Bu ve benzeri sorular hepimizi yakından ilgilendiriyor. Gelişmeleri daha yakından izlemek gibi bir görevle karşı karşıya olduğumu düşünüyorum. Bu paneli düzenleme fikri böyle doğdu.

Akgerman'ın konuşmasının ardından moderatör Alphan Manas paneli başlattı.

> Alphan Manas: Arap baharı sürecinin temel dinamiği nedir?

- İlhan Uzgel: Arap baharı denilen sürecin temel dinamiği bir hayatta gönlümüzden geçenler var bir de hayatın kendisi var. Ben siyasi yelpazenin soluna doğru yakın bir isimim. Gönlümden geçen Arap halklarının kaderlerini ellerine alıp kendi iradeleriyle baskıcı yönetimleri devirmeleridir. Buna yakın görünüyor ama tam böyle olmadı. Şimdi şu tespiti yapmak zorundayız. Osmanlı imparatorluğunun dağılmaya başladığı andan itibaren batı dünyası Ortadoğu üzerinde kurduğu bir düzen vardır. Eğer siz batı dünyasını Ortadoğu’dan çekerseniz başka bir Ortadoğu olurdu. Şimdi her şeyi de yukardan belirleyemezsiniz. Siyaset böyle bir şey değildir. Karşılıklı oluşuyor. Ortadoğu’da sosyolojik iktisadi ve jeopolitik 3 eksende de sorun vardı. Var olan düzen toplumsal siyasal ekonomik düzen tıkanmıştı. Kurulan düzen de; Ortadoğu halkların eğitimi kültür seviyesi yeterli değildi. Dolayısıyla burada demokrasiye ihtiyaç yoktu. Fakat küreselleşmeyle beraber bu düzen belli yerlerde tıkandı. Bu rejimler ağırlıklı olarak batıya bağlı kalacak laik otoriter rejimler olarak devem edecek. Bu düzenin 2011den itibaren yeniden düzenlenmesi gerekti. Bizim Türkiye’de biliyorsunuz jeopolitik strateji merakı çok yüksek. Problem şu Ortadoğu’da akla gelmeyen bir sorun var: nüfus artışı. Amerikalı uzmanlar yıllar boyunca nüfus artışıyla ekonomik büyümeyi incelediler. Mümkün değil. Şunu anladılar ki bu rejimler bu toplumları kontrol edemez, patlar. Ortadoğu’da Mübarek rejimi oğluna bıraksaydı devrim olurdu. Dolayısıyla Ortadoğu’ya hep ıslah yapın mesajı verildi. Batı şunu düşündü bu gençlik kitlesini nasıl elimizde tutacağız diye düşündü. Bu rejimler bunları kontrol edemez. Dolayısıyla aşamalı kontrollü bir dönüşüm gerekir. Batı dünyası işin içinde görünmedi ama sivil toplum kuruluşlarıyla hareket etti. Irak ve Afganistan işgalleri hem Amerikan hem batının Ortadoğu’daki imajını çok sarstı. Bu yüzden Obama farklı bir politika izliyor. Şimdi önde görünmeden arkadan liderlik yapmaya çalışıyorlar. Suudi Arabistan, katar ve Türkiye önde görünecek Amerika arakada olacak. Dolayısıyla bu rejimlerde kontrollü değişimler olacak. Ama devrim değildir. Devrim nedir?

Devrim aslında küresel kapitalizmden kopmaktır

Küresel kapitalizmden kopmaktır. Bu rejimler kopmadılar, daha sıkı birleştiler. Mursi IMF den borç alıyor. Devrim olup IMF’den borç alanı gördünüz mü? Devrimi mümkün kılan şey ABD kontöründeki orduların yer değiştirmesi halka karşı silah kullanmamasıdır. Bu genel bir süreçtir. Bundan sonraki süreçte toplumun talepleri yine karşılanmayacak ama bir erken seçim olacak. İslamcılar demokratikleşmeyi öğrenecekler. Ha bu lineer bir süreç değildir. İniş çıkışlı bir süreçtir. Arap baharı Türkiye’de de başlamıştır. AKP iktidarında. Mursi’ninde takip ettiği lider sayın başbakandır.



> Alphan Manas: Wikileaks belgeleri ne kadar itibar edilebilir belgeler?

- Soli Özel:
Wikileaksin arka planında ne olduğunu bugünden bile bilmek mümkün değil. Sızdırılmamı bunu da bilemiyorum. Ama ben kamuya aktarılmış belgelin sahte olduğunu düşünmüyorum. Ancak milyonlarca belge var. Ben Türkiye’nin belgelerinin tamına bakabilmiş değilim. Bu hasatın toplanması 3-5 yıl sürecektir.

Ben de sol perspektife sahip biri olarak görüyorum kendimi. Ben Amerikalıların niyetleri ve arzularıyla olup bitenlerin açıklanabileceğini düşünmüyorum. Anacak olaylar bir kere başladıktan sonra Amerika Rusya İngiltere Fransa Türkiye her kimse onların bu yaşananlardan en az zararı görecek şekilde kendilerini korumaları, pozisyon almalarının da görevleri olduğunu düşünüyorum. Olayların başladıktan sonraki politikayı ayırmamız gerektiğini düşünmekteyim. Baktığınız zaman Arap dünyasına 202 yılında ilk kez 5 Arap bilim insanı bir Arap insanı kalkınma raporu yayınladılar. Ortaya çıkan tablo bir faciaydı. Aşağı yukarı 300 milyonluk nüfusa sahip arap dünyası toplam üretimde o gün ki 40 milyonluk ispanyanın bir parmak üstünde görünebiliyordu. Arap dünyası 22 ülke ve bunlar birbirlerinden çok farklı Arap dünyası 22 ülke ve bunlar birbirlerinden çok farklı özelliklilere de sahipler. Monarşilerin hiçbirinde henüz bir değişim gerçekleşmedi ama zamana yayıldığında bunun da gerçekleşeceğini düşünüyorum. Çeşitliliği de göz önünde bulundurmamız lazım.

Doğurganlıkta çarpıcı bir düşüş var, okuma yazma oranları artıyor, dünyanın başka yerlerinde olduğunu gibi nüfusun çoğunluğu şehirlerde yaşamaya başlıyor. Nitekim mısır ve tunusta başkaldırının öncüleri 25-35 yaşında okumuş şehirlilerin ortaya çıktığını görüyorsunuz. Hasadını İslamcılar topladı. Dolayısıyla ben buna içeriden enerjini çok daha önemli katkı yaptığını düşünüyorum.

Dünyada kapitalizmden başka bir sistem yokken devrimi kapitalizme eklenip eklenmemesiyle çözmek bana mantıklı gelmiyor. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Arap dünyasında önümüzdeki dönem siyasal iktidarın sosyal tabanının değişmesi sürece yaşanacak. Türkiye’de bence bu Arap ülkelerinde rastlamadığımız çok farklı bir sınıfsal yapı vardı. Türkiye’nin sermaye birikiminin yaygınlaşması ölçeğine baktığımız zaman Arap ülkelerinden çok farklıydı. Bunu da göz önüne almamız gerekir.

ABD bu kadar kadiri mutlak olsaydı İran devrimi yaşanmamalıydı, Vietnam savaşını kaybetmemeli, Afganistanda Talibanla müzakere etmemeliydi.

- Alphan Manas: Nüfus konusu Türkiye içinde çok ilginç. 3 çocuk konusu var ama doğurganlığa baktığımızda batıda 1,5 ken oran doğuda 4-5lerde…Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçmekte zorlanan bir ülke… Büyükşehirlere hücum eden tarımı bırakan bir toplum oluştuğunda bu şehirlerin bunları kaldırma ihtimalide yok. Zaten uzun sürede ortaya konmuş 2023 politikalarında da en büyük sıkıntılar bundan. Nüfus ve gelir dengesizliği.

- Gökhan Bacık: Entelektüel açıdan solu cazip bulmuyorum ama kendime sağcı da diyemem. Bir üniversite hocası olarak değerlendireceğim. Arap devrimlerinde burada hiç kimse futbol uzmanı değil ama bir anket yapsam kimin şampiyon olacağını biliriz. Dolayısıyla Amerika’nın burada olmasına şaşırmamamız gerekir. Dolayısıyla ABD her şeyi yapabilen değil ama en güçlü aktördür. Türkiye’de bugünkü hükümette değil ismet İnönü, Adnan menderes, Turgut Özal’da Amerikancıydı. Ben bir iki istisna hariç Amerikan karşıtı bir Türk hükümeti hatırlamıyorum. Türkiye batılı sistemde yaşayan bir ülkedir bu sistemin lideri de Amerika’dır. Örneğin tunusun devrimden sonraki lideri Alabama üniversitesinden bir mühendistir. Ama bunu eleştirmenin bize bir faydası yok. Tunus’ta gayet tatbiki bu denklemde güç etkili olacaktır.

Devrimi farklı kitleler hazırlar en örgütlüsü alır sonuçta

Arap devriminden önce bir taksi şoförü Kahire’de bana biz mısırlı olmaktan utanıyoruz artık dedi. Arap dünyasında büyük bir sefalet ortaya çıktı. Devrim isteyen insanlarda bir ideoloji peşinde koşmadı. İç faktörleri insanların sistemlerin bezginliği idi. Ortadoğu’daki sosyalist hareketler hastane yapamıyor. Yani Ortadoğu’da büyük bir sefalet var. Üniversite kuramıyorlar. İcraat yok…

Geçen sene İran devriminden sonra İran’ın ilk cumhurbaşkanı müthiş bir makale yayınladı. Devrimin farklı kitleler yapar en organize yapanlar alır, bu sürecin doğal parçası. Bugün Mursi yüzde 50nin biraz üzerinde oy aldı. Mursi örgütlü….Humeyni örgütlüydü. Ortadoğu’ya baktığımızda şehirlerde İslamcılar örgütlü kırsalda selefiler örgütlü…bu noktadan bakarsak Amerikalılar şöyle düşünmüş olabilirler. Bizim İslamcıları sürekli dışarda tutmamız çok maliyetli bir şey, 2 milyon vereceksin Mübarek’e yol yapamıyor. Kendinizi Mursi’nin yerine koyun. Mürsi’nin bir nolu sorunu nedir. Kime ihale verecek, kimi büyükelçi yapacak. Şimdi halk niye isyan etmiş iş yok hastane yok. Siz ne yapmak istersiniz. Alt yapı kurmak zorundasınız, para peşinde koşacaksınız. Mursi’nin 40 milyar dolara ihtiyacı var. Kim verecek bunu kim verirse Mursi oraya gidecek. Türkiye verebilir mi? veremez…. Türkiye’de 20 yıldır iktidara gelemeyen siyasi partiler iktidara geldiği zaman bu parayı alabileceği yerler belli. Arjantin İtalya değil, ABD’ dir. 10 yıl önce Murs’iye deseydiniz ki Obama’yla günde 3 kere telefonda konuşacaksınız inanmazdı. Artık Beyaz sarayda görülmek istiyor. İslamcı hareket küçümsenmiş, o neden Amerika farkında damla damla irvana su verecek… Bence bunlar şu anda devrim değildir. Bana kalırsa sosyal ve komünist devrimdir. Hiç biri olmadı. Politik devrimse yeni bir ideolojinin çıkıp devleti değiştirmesidir. Daha olmadı bu. Eğer Mursi başarı olup devletin aparatını değiştirirse bu devrim olur. Mısır Türkiye ve Pakistan orduları sınıflıdır. Türk ordusunu bankası mısır ordusunu fabrikası var. Dolayısıyla bir subay bunu korumak isteyecektir. Mursi kazanır demek için çok erken…

- Alphan Manas: Anka uçağında sıkıntı yaşıyoruz. 100 kwlık bir motor kullanmışlar fakat motor yeterli gelmiyor. Başbakan değişiklik için talimat verdi. Üzülerek söylemek durumundayız. Bırakın patriotları falan bu kadar basit bir şeyi bile beceremiyoruz.

> Alphan Manas: Osmanlı İmparatorluğu ve sonrasında oluşmuş yapılar... Bunlar da dağılıyor herhalde. Dağılım sürecinde birçok yeni aktör çıkacak. Bu konudaki görüşleriniz...

- İlhan Uzgel: Küresel siyasette tüm sorunların içinde ABD vardır ama hepsini kendi isteği doğrultusunda yönlendiremeyebilir. Türk dış politikasının hangi sorununa baksan Amerika’ya çarpıyorsun. Füze alacaksın, Suriye de giriyor. Dolayısıyla da bunla siyaset yapıyorsunuz Ortadoğu’da bunun en çok kendisini gösterdiği coğrafyalardan. Arap baharı denen süreçtete genç şehirli ve kısmen eğitimli kitleler vardı. Hatta bu gizli bir bilgide değil bu gruplara eğitim verildi. Mesela flash bellekler dağıtıldı. Ip numaralarını sıçrattılar. Polis yakalamasın diye…

Dünya sisteminde 2.dünya savaşından sonra kurulan düzendir. Türkiye’nin içinde olduğu düzenin temelleri şudur; devletçi, ekonomide devletin olduğu sosyal refahın gözetildiği bir devlet….artık siyaset küreselleşme cağında bu kadar devletçi bir anlayışla yürütülemezdi. Bu kayma bana sorarsanız Türkiye’de de yaşandı. 1990ların başında sivil toplum lafını duyabiliyor muyduk? Topluma doğru kaydırdığınızda da bunu İslamcılar sahiplendi. Bu da çok tartışıldı. Ortadoğu düzeni değişiyor. İlk değişmesi gereken siyasal değişimlerdi. Bunun sonucunda ülkeleri etkileyecek olan sınır değişimleri gündeme gelebilir. Ortadoğudaki sınır değişimi parçalı bir şekilde gerçekleşti. Geldi Suriye'de dayandı kaldı ve Suriye ötesinde de olmasına izin verilmiyor. Diğer ülkelerde bunu yapmanız mümkün değil çünkü. Bu anlamda Are-ap Baharı bitti diyebilirz. Çünkü böyle bir değişimin sonunda Suriye'de sadece rejim değişmez. Aynı zamanda sınırlarda değişir. Bunun etkileneceği bir başka yerde Irak'tır. Bu eksen değişikliğinde de, bence Türkler kazanmıştır.

- Alphan Manas: Tarihe baktığınızda Esed ve Esed'in dedesi Süleyman El Esed 1920'lerde Fransızlara yalvarıyor. 'Türkiye bandında bize bir yer verin de ülke kuralım' diye. O sırada Aleviler evlerde hizmetçi olarak çalışıyor. O zaman ki şartlara baktığınızda Yani Suriye'de de bir beklenti olabilir bu yönde.

- Soli Özel: 1915'te imzalanan anlaşmada Osmanlı topraklarındaki yapı dağıldı. Bunun yansımaları bu tarihe kadar geldi. Şimdi bu 90 yıllık yapı dağılırken, bazı sorunların olacağı belli. Bu yapıda devre dışı bırakılan Kürtlerin de ortaya çıkacağı belli. Bölgede bazı fiziki Kürt devletleri ya da yapılanmaları var. Ama bu konuda Türkiye tek başına düşünüp karar verme durumunda değil.

- Gökhan Bacık: 30 yıl önce bu toplantıyı yapsaydık ve Türkiye Kürt sorununu çözemez deseydim olay çıkardı. Ama şunu söyleyeyim ki, bir 30 yıl daha geçse Türkiye Kürt sorununu çözemez. Umarım daha da ileriye gitmez. Dünyada PKK ile legal olarak iletişime geçen, o sistemi tanıyan bir devlet yok. Ancak Suriye'deki PYD yani PKK'nın Suriye'deki yapılanması, bu krizin sonunda meşru bir yapı haline gelebilir. Suriye'deki hükümeti, yapıyı yıkarken dikkat etmek lazım. Çünkü her başarısız girişim devleti yıkar. O zaman devreye aşiret girer. Diyelim ki Esed'i yıktık, Belçika gibi bazı haklar verelim denilecek bir yapı yok Suriye'de. Hatırlayın Irak'ta 6 bine yakın yetişkin ülkeyi terk etti. Suriye'de de bu böyle olur. Zaten şimdiden ülkeden kaçışlar başladı. Halk ne yapsın. Benim başıma bir iş geldi diye gidebileceği bir savcısı, bir adalet sistemi yok ki. Esed sonrası Suriye ile ilgili iyi düşünmek lazım. Barzani ile anlaşma yapmam diyorduk şimdi tam tersi oldu. Bu durumda da böyle olacak. Hatay'a en yakın bölgede bir şehirde PKK'ya yakın bir yönetim var şu anda. 15 yıl sonra keşke böyle yapmasaydık diyeceğiz. Özgür Suriye Ordusu Halep'e gitmek istedi geçen yaz. PYD durdurdu. Çünkü ortaya başka bir yaklaşım çıktı. Şimdi Suriye'deki yapılanma kendisini güçlendirmek için çalışıyor. Şanlıurfa'da öldürülen kadını düşünün, sınıra 70 metre uzaklıkta mutfağında öldürüldü. Bu süreçte Irak'a bakacak olursak, otonomisini güçlendirmiş. Barzani de şu anda oluşturduğu yapılanmanın içine olabildiğince kürtleri katmak istiyor. Suriye'de Lübnan gibi silah yok. Suriye halkı barışçıl bir halk. Suriye'de silah kullanabilen tek grup PYD. O yüzden Suriye'ye dışardan destek geliyor. Osmanlı sonrası dönem tasfiye oluyor. Bu o kadar karmaşık, riskli ve maliyetli bir hale geldi ki. Büyük aktörler örneğin Obama ve Merkel bile ne yapacağını bilemez duruma geldi. Amerika'nın ortadoğuda meşruiyeti kalmadı.Bunun neye evrileceği ise biraz vakit alacak.

- Alphan Manas: Ortada bir Arap gerçeği var. Sünni Şii durumu var. Filistin'i destekliyor olmamız bunun en geçerli kanıtı. Olayın hep siyasi tarafını inceledik. Hiç terörizm tarafını incelemedik. Bu gelişim içinde başka bir yapı, terörist bir yapı da var. Bu bizim için bir tehlike oluşturuyor.

> Alphan Manas: İslamcıların siyaseti neye benziyor?

- İlhan Uzgel: İslamcı siyaset tek kelimeyle pragmatik. Türkiye'nin şu an ki ayrımında İslamcı tarafa baktığızda islamcılar daha pragmaik çıktılar. Bu ortadoğu'da da böyle gidiyor. Ilımlı İslam diye bir kavram çıktı. Ilımlı İslam demek, yapının şeriattan ne kadar uzak olduğu ile ilgili değil. Bu dışardan verilmiş bir tanımlamadır. Serbest piyasa ilkeleriyle uzlaşıyor musunuz demek. Ilımlı İslam'ın demokrasi ile uzlaşması da gerekir. İslamın kendisi demokrasi ile ilişkili değil. Çünkü demokrasi batıdan çıkmış bir kavram. Bu nokta AKP'nin doğu ile yaptıkları için önemlidir. Demokrasi söylemiyorum. Ama İslamcıların demokrasi ile sınavı olacak. Mısır'da Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmesi ile herkes İsrail'e ile bir savaş açılacak mı diye merak etmişti. Halbuki tüm pazarlık İslamcıları iktidar yapmak üzerineydi. Türkiye'de İslami hareket, genelde silaha başvurmamıştır. Genelde pasif devrimi seçmiştir. Sadece iktidar değil, iktisadi boyutu da var. İslami Kalvinist tanımlaması ile batı da bunu destekliyor. İslami değer ile burjuvaziyi birleştime mantığı ve bu Türkiye'de de işliyor. Dünyada 1 milyardan fazla müslüman yaşıyor. Bunun batı ile kavga içinde olmasının kar getirmediği görüldü. İslam Konferansı Teşkilatı 50'den fazla üyeye sahip ve çoğunun batı ile arası iyi. Silahla mücadele eden tarafı çok az bir kesim. Batı ile araları çok iyi onun dışında.

- Alphan Manas: Burada önemli olan algıdır. Müslüman nüfusunun artması, müslümanların doğurganlığının artması konusunda bu durumu Avrupa Truva Atı olarak görüyor. Bizim algılarımız ile onların algısı farklı.

- Soli Özel: Çok ilginç bir dönemden geçiyoruz. Kavramları nereye oturtacağımızı bilmiyoruz. Örneğin demokrasi. Aşamalı olarak gitmek lazım. 60 yıl baskı altında kalmış insanları, böyle hareketli bir zamanın ardından eski haline çeviremezsiniz. İslam dünyası deyince aklımıza sadece Arap Dünyası geliyor. Arap Dünyası çok patolojik bir toplum. Halbuki Asya'da da çok sayıda müslüman yaşıyor. Endonezya'ya bakın örneğin. Kendisini çok kısa zamanda toplayan bir yapısı var. Malezya örneğin. Malezya'da iyi kötü kendini götürüyor. Burma Myanmar Müslümanlarının halini düşünün. Budistler, 'bunlar benim ekmeğimi alacak elimden' diye müslümanları öldürüyor. İslam dünyası diye bir genelleme mümkün değil. Arap isyanları öncesinde dış politikamız ekonomi öncelikliydi. Ticaret rakamlarımız Avrupa ile artmıştı. Bütün bunlar dış politika için geçiştirilecek veriler değil. Türkiye Arap isyanlarına kadar daha iyi yönetiyordu bunu. Arap isyanları başladığında da Türk Modeli diye Avrupa söylüyor. Türkiye o güne kadar rasyonel olarak götürdüğü modelini bozdu. İmkanları kullanamadı. Suriye'de Türkiye'nin en büyük yaptğı hata uçurumu gözler önüne serdi.

Türk dış politikasının bir geleneği vardı Laik ve mezhepler üstü bir politika vardı. Bu Suriye'deki tutum ile zedelendi. Avrupa patlamış trafo gibi enerji üretemiyor. Tam tersine enerji emiyor. Türkiye'yi bu anafora karşı kullanıyor. Avrupa Türkiye'yi savunmasız bırakıyor.

- Gökhan Bacık: Türkiye'deki dindarlar şunu bilmeli. Araplarla bizim aramızdaki durum aynı değil. Piyasalardan memnun olan müslümanlar olmaya başladı. Bu model bizi şuna getiriyor. Biz gücümüzün çok üstünde bir profil çiziyoruz şu anda. Bizim o kadar paramız yok. Verdiğimiz sözleri tutmak için 2 - 2,5 trilyona ihtiyacımız var. Ancak böyle bir gücümüz yok. (kanalben.com)

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0