KISKANÇ ASUMAN
15 Şubat 2011 00:25 / 2809 kez okundu!
Canım Asuman’ıma; kardeşime.
Sen kime öğrettin kürek çekmesini dedeciğim? Iskarmoz ne biliyor mu Asuman? Kürek ıskarmozun ne tarafına takılır? Siya, avara ne demek? Yekenin ne olduğunu biliyor mu? Hiç yekeyi verdin mi O’na? Kim süzdü eriştelerin içinden çim çimleri sana? Paragatlarımızı kiminle hazırladın güle eğlene? Ya sepetlerimizi kiminle attın denize?
Zaten ebenin bize ilk gösterdiğinde içim acımıştı. Babam nasıl da kokluyordu avuçlarına aldığında “kızım” diye diye. Oysa daha ilk kez görüyordu. Hemen mi sevivermişti O’nu? Annem de kucağından hiç düşürmemişti.
Şimdi sıra sana gelmiş! Omzunda pek keyifliydi karşı kaldırımda. Annem “sakın seslenme” dedi. “Duyunca, dedeni bırakır, bizimle gelmek ister.” Ben de O’na değil sana seslendim: Dedeeee!
Nasıl kaldırdı yanağını başından hemen? Ellerini nasıl sıyırdı alnından? Mecbur indirdin omzundan. Elinden fırladı kaçtı. Az daha yarışa, Kızılçullu’ya giden atın altında kalacaktı. Ama at şaha kalktı, sen O’nu çekip alıncaya kadar da iyi ki basmadı yere.
Annem hemen çimdiği bastı bana. Ben ağlıyordum; ama çimdik acısından değildi ağlamam. Asuman’ı getirdin yanımıza. “Al kızı” dedin anneme. Ben sana bakmıyordum. Gözyaşlarımı sildin başparmaklarınla. “Ben koçumu alıyorum, şöyle bir gezelim bakalım” dedin. Koltuk altlarımdan hoplattın beni o güzelim omuzlarına. Ben de tuttum alnından elerimle, ben de yanağımı dayadım tepene. Uçmamız bir benim gözlerimi kapamama bakıyordu. Öyle de oldu. Uçuyorduk bizim Gökova’ya; her bir çeşit, yeşile, her bir çeşit maviye, gökkuşağından bile çok renklere. Bulutlarımız, martılarımız yanımızda; denizimiz ve balıklarımız aşağıda. Sen ve ben uçuyorduk. Uçuyorduk dedeciğim. Asuman yoktu artık yanımızda.
Bir ben uçurabilirdim seni böyle zaten dedeciğim, bir ben. Asuman ne bilir ki uçurmayı? Sen benim dedemsin, benim!
Kıskanç Asuman, n’olcak işte!
Ertuğrul BARKA
14.02.2011
Fotoğraftakiler (Soldan sağa): Ertuğrul, Fehamet, Asuman, İbrahim, Fatma Barka