'İzmirli ırkçılar' heykel tasarımı
'İzmirli ırkçılar' heykel tasarımı
Eklenme Tarihi: 23.11.2009 00:25
Facebook'ta paylaş
0

Dikilmesi mümkün "İzmirli ırkçılar" heykel tasarımı - Posted by Hakan Akçura

(Olay aşağıda anlatılıyor. Ama yayınlanan bir tek fotograf bile daha iyi göstermiyor mu olan her şeyi aslında...)


BASINA VE KAMUOYUNA

İzmir’de bugün, 22 Kasım 2009 günü, Demokratik Toplum Partisi konvoyuna ve parti yöneticilerine taş ve sopalarla vahim bir saldırı düzenlendi. Olayı yaşayanların anlatımlarına göre Hatay Caddesi boyunca "evlerin balkonlarında taşlar biriktirildiği ve bu taşların konvoya atıldığı, trafik polislerinin konvoyun önünü kesmesi ile zaten cadde kenarında konvoyun geçişini beklemekte olan insanların, duran araçlara linç etmek üzere taş ve sopalarla saldırıda bulunmasıyla olaylar başladı.

Yine olayı yaşayanların ve tanık olanların anlatımlarına göre; saldırganların çoğunluğu ‘kurt işareti’ yapmakta ve konvoydakilere yönelik olarak hakaret içeren sloganlar atmaktaydılar. Olay sırasında çok sayıda insan yaralandı ve araçlar zarar gördü.

Olay yerinde bulunan güvenlik güçlerinin saldırgan gruba etkili biçimde müdahale etmemesini, konvoyun güvenliğini almamasını, bu faşist saldırının ulusal basının büyük bir kısmında “vatandaş protestosu, DTP konvoyunda kavga, öfkeli kalabalık…” gibi sözlerle aktarılmasını endişe verici buluyoruz. Yaşananlar, bu saldırının bir anda ve kendiliğinden ortaya çıkan bir ‘öfke patlaması’ değil; günler öncesinden organize edilen, bilinçli ve programlı bir provokasyon olduğunun göstergesidir.

Planlı olduğu, yetkililerin haberdar olduğu ve yönlendirdiği yönündeki pek çok görgüye dayanan iddialarla gündeme gelen bu faşist saldırı Kürt ve Türk halklarının kardeşliğine gölge düşürmeye yöneliktir.

Geçtiğimiz yıllarda “duyarlı vatandaş tepkisi” diye başlatılan linç kampanyasının yeniden hayata geçirildiğinin göstergesi olan bu saldırı önümüzdeki günlerde Demokratik Toplum Partisi’nin yapacağı yurt gezileri açısından da kaygılanmamıza sebep olmuştur. Yaşanan ve yaşanacak muhtemel saldırılardan yetkililerin sorumlu olduğunu hatırlatıyor ve sürecin yasal olarak da takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

23.11.2009 Pazartesi günü saat 12.30’da Konak Eski Sümerbank önünde pek çok parti ve demokratik kitle örgütü yaşanan saldırıya ilişkin basın açıklaması yapacaktır. Saldırıyı kınamak ve kamuoyu ile paylaşmak için biz de orada olacağız.

Tüm duyarlı kamuoyuna duyururuz.

Saygılarımızla.

İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi
Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi



Bu fotograf haberle ilgili albüm sayfasından ve "En son haber" sitesinden alındı ama onlar nereden aşırdı, aslında onu bulmak lazım.

Yeni rastladım:

Kürtlerden korkan İzmir olamaz

Ergun BABAHAN

Başlıktaki söz bana değil, Dinç Bilgin’e ait. Yıllarca Yeni Asır’da birlikte çalıştığımız Gönül Soyoglu, ‘’Ege’de Son Söz’’ isimli internet sitesi için aralarında benim de olduğum bir grup İzmir kökenli gazeteci ile konuştu.

Yeni Asır’la bir dönem sadece İzmir’e değil, tüm Ege’ye damgasını vuran Dinç Bilgin’le benim teşhisim aynı, değişime ayak uyduramayan İzmir, şimdi değişimden korkuyor.

Çoğunluğunu göçmenlerin oluşturduğu kent, yeni gelenlerden korkuyor.

Gelenlerin Kürt kökenli olması veya başörtüsü takmasından rahatsız oluyor.

Bu yapısıyla da faşizan bir renge bürünüyor.

Cem Uzan’ın Genç Partisi’nin İzmir’de oy patlaması yapması tesadüf değildi.

Tıpkı Ergenekon mitinglerine katılımın en yüksek oranda İzmir’de olması gibi.

Bu hava sadece İzmir’e has değil, Ege’nin göç alan tüm merkezlerinde de hakim.

3-5 yıl önce gittiğim Cunda’da Kürtlerle ilgili bir duvar yazısı görmüştüm.

Beni şaşırttığı kadar utandıran da bir yazıydı, hani 1960’ların Amerikası’nda siyahlar için kullanılan cinsten.

Sanayiye dayalı tarımın giderek önemini yitirmesi sonucu önemini kaybeden İzmir, bunun yerine bir şey koyamadı.

Kendini hala önemli biri sanan yaşlı aristokratlar gibi, farklı olanlara öfke duymaya başladı.

Bugün CHP ve MHP demokratik açılım konusundaki tavırlarıyla mevcut öfkeyi nefrete dönüştürüyorlar.

Bu üslup ve siyasetin kesin sonucu, Türkiye’nin Doğusu ile Batısı’nın bir daha birleşmeyecek şekilde kopması olur.

Birlikte yaşama karşı çıkanlar şaşırtıcı bir şekilde Doğu’dan değil ama Batı’dan çıkabilir.

İzmir kaybettiklerinin acısını Kürtler’den ve muhafazakarlardan çıkarmaya çalışıyor.

Bu haliyle misafir işçi olarak Almanya’ya giden Türkler’den rahatsız olan Almanlar’dan farkı yok.

Yıllarca demokrasinin kalesi olarak bilinen İzmir, şimdi hızla faşizan bir anlayışın kalesi haline geliyor.

Korkarım ki bugün İzmir’de Onur Öymen’in Dersim modeli mücadele örneğini destekleyecek çok sayıda insan vardır.

O açıdan Baykal’ın Öymen’in arkasında durması partisi için doğru bir tercih, Türkiye’nin demokratik gelişimi açısından çok tehlikeli bir durumdur.

Çünkü modern giyimli, kibar insanların farklı etnik kökenden insanlara nefretini kışkırtan bir siyaset çizgisi Türkiye’de onarılmaz yaralara neden olabilir.

Demokratlığıyla övünen, bir dönem Demokrat İzmir adlı bir gazeteye sahiplik yapmış bir kentin bu hale gelmesi üzücü.

İzmir büyükler liginden düşmesinin sancısını yaşıyor.

Ama bu sancının tüm Türkiye için ağır bedelleri olabilir.

CHP’nin gittikçe şoven hale gelen bu anlayışına, Genç Parti oylarına talip MHP’nin çizgisi de eklenince İzmir’in nasıl bir savrulma yaşadığı anlaşılır.

Modernlikten sadece Kordon’da rakı ve genç kızların mini etek giymesini anlayan İzmir aslında hızla gerici bir çizgiye kayıyor ve bunun farkında değil.

Asıl dram da burada yatıyor.


Posted by Hakan Akçura

OPEN FLUX


http://open-flux.blogspot.com/

http://hakanakcura.com/



 

Yorumlar
25 Kasım 2009 19:38

hurkus

İzmirliden İzmirliye... - Ece Temelkuran/Milliyet - 25.11.2009

Beyrut’tayız. En yakın iki dostumu hakiki Beyrut meyhanesine götürdüm. Çiğ ciğerin bile yendiği bir yer burası. Dördüncü günümüzde dostlarımdan biri bir sessizlikten sonra şöyle dedi:

“Arkadaş ben herhalde bayağı başarılı bir cumhuriyet projesiyim. Etrafımda Arapça konuşuldukça geriliyorum.”
İçimize yerleşmiş, öğretilmiş ırkçı tohumlardan kurtulmak hiç de kolay değil. Hatta onların orada olduğunu anlamak bile çaba, deneyim ve derin bir samimiyet gerektiriyor. Ermenilerin ‘alçak’, Kürtlerin ‘hain’, Alevilerin ‘kızılbaş’, Arapların ‘pis’ olmadığını biliyorsunuz belki, ama bunu ta içlerinize sindirmek, daha önemlisi onlarla eşit olduğumuzun ‘bilincine varmak’ bizlerin geçtiği eğitimden sonra aslında ciddi bir kişisel çaba gerektiriyor.
Siyah bir köpeğe ‘Arap’ adını takmanın gerisindeki ırkçılıktan tiksinmeyi kaç kişi becerebiliyor?

Kürtlerin unutmadığı
İzmir’de DTP konvoyuna yapılan saldırı, son bir iki yıldır İzmir’e ve Kürt meselesine yakından bakan kimseyi şaşırtmamıştır. Hatta olaydan birkaç gün önceydi, benim de katıldığım bir toplantıda bu konudaki endişeler dile getirilmişti. Bir süredir de sadece İzmir değil, Ege illeriyle ilgili benzer endişeler vardı.

Öncelikle şunu söylemek lazım. DTP konvoyunda Kürtlerin geleneksel giysileri olan ama zaman içinde ‘gerilla kıyafeti’ olarak belleklere yerleşen kostümlerin çocuklara giydirilip zafer işareti yaptırılması tepki yaratacak bir tavır.
Ama bunu yapanların niye yaptığını anlamak lazım. Bu, Kürtlerin vaktiyle bir gecede kamyonlara, otobüslere doldurulup Ege illerinden gönderilmesine bir tepkiydi. İzmir’de yapılan cumhuriyet mitinginde, kürsüden verilen ırkçı nutuklara bir tavırdı.
Ege ilçelerinde küçük küçük patlak veren, ana haber bültenlerinde çok yer bulmamasına rağmen Kürtlerin hafızasına yerleşen ırkçı saldırılara bir cevaptı. Kürtler bunları unutmadı.

Devamı için bakınız:

İzmirliden İzmirliye...

25 Kasım 2009 19:33

hurkus

Bir şehir nasıl uygar olur - Ahmet Hakan/Hürriyet - 25.11.2009

EĞER bir şehrin ahalisi...

Tahammüllü ise... Başkalarının yaşam biçimine saygı duyuyorsa... Şiddeti sevmiyorsa... İlk tepkisi taşa sarılmak değilse... Linç kültürüne prim vermiyorsa... Kendisi gibi düşünmeyenlere saygı duyuyorsa... Şiddeti benimsediklerini düşündükleri insanlara karşı kendisini polis yerine koymuyorsa... Parti konvoylarını taşlamayı düşman taşlamak olarak görmüyorsa...

O şehirde isterse bütün kadınların başı örtülü olsun...

O şehir uygar bir şehirdir...

* * *

Eğer bir şehrin ahalisi...

Tahammüllü değil ise... Başkalarının yaşam biçimine saygı duymuyorsa... İlk fırsatta eline taşı alıyorsa... Linç görüntüleri vermekten kaçınmıyorsa... Şiddeti benimsediklerini düşündükleri insanlara karşı kendisini güvenlik gücü yerine koymaya kalkıyorsa... Parti konvoylarını taşlamayı düşman taşlamak olarak görüyorsa... Bir arada barış içinde yaşamanın yollarını aramak yerine yerdeki taşlara sarılıyorsa...

O şehirde isterse bütün kadınların başı açık olsun...

O şehir uygar bir şehir değildir.

25 Kasım 2009 14:40

hurkus

Kulağında sırıtan surat küpesiyle DTP'ye taş atmak - Nur Çintay/Radikal - 25.11.2009

İzmir’deki DTP gerginliğinin fotoğraflarına dikkat ettiniz mi? Ahmet Türk’ün de içinde olduğu DTP konvoyuna ‘Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez’ diye sloganla tepki gösteren İzmirlilerin bazıları taş atmayı da ihmal etmemiş. Ellerindeki taşları tokuşturanların fotoğrafı vardı ajanslarda, gazetelerde.
Kalabalık içinde genç bir kadın ve genç bir adam. Adamın sol eli kotunun cebinde, mütecaviz
biçimde mütebessim, diğer elindeki koca taşı kaldırmış, kadının kırmızı tırnaklı eliyle tuttuğu taşa ‘Çaaak’ yapıyor. Cheers.
Kadın taş tutan elini yukarı kaldırdığından göbeği açılmış, iç çamaşırının uçuk pembe lastiği görünüyor jean’inden ve de hafif bıngıl göbeği. Boynunda uzun, halkalı, alengirli bir kolye, normal şartlarda evde takamayacağınız, mutfakta yemeğe, sofrada tabağa, tuvalette klozete girecek türden, ama taş atarken şehvetle şıngırdar. Saba Tümer’in tabiriyle tam bir ‘Türk sarışını’: Dipler siyah, sonrası sapsarı. Burunda bir detay: Bünyedeki ikinci taş: Taşlı hızma!
Taşlardan sonraki en göz alıcı unsursa küpeler. Vatanı böldürmemeye yeminli bu İzmirli aktivistin elinde tuttuğu taş ile kulağında taşıdığı küpeler yarışır: İki kulaktan da sarkıp simetri yapan küçük pastane pizzası modeli ve ebatındaki küpelerin çapı bir karış diye yuvarlanabilir biraz mübalağayla, ama neti yaklaşık beş santim. Ölçü kadar işlev/içerik de önemli elbette: Küpeler birer smiling face! Yusyuvarlak dairelerin içinde ikişer göz ve alabildiğine uzanan gülen ağız. Kulak memeleri, bu sırıtkan suratlarla esnetilmiş.
Bir insanın bedeninde, hem de aynaya baktığında ilk gördüğü nahiyede böyle iki tane devasa gülen surat taşıması ne anlama gelir acaba? Gülmeye, neşeye, mutluluğa heves mi? Gülen bir dünyaya özlem mi?
Böyle mi güleceğimizi düşünüyor bu genç kadın? Mutlu sonun böyle mi geleceğini zannediyor? Taş atarak?
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.