Forumİzmir'in Kavakları  Yeni Konu 

Asansör Bozulunca...

15 Aralık 2009

Barok

-Mösyö Jozepo, asansör çalışırken bozulursa, ne olur?
-Korkma, diyor.Hiçbir şey olmaz
-Biliyorum ama, diyelim ki oldu.Şu koskoca kulenin ortasında bir yerde bozulursa, ne yaparsın?
-Kolay! Su sistemini kapatır ağır ağır aşağı indiririm.

Kendinden emin yanıtlar veren Mösyö Jozepo, Karataş'ta başı onurlar göğe yükselen asansörün hem sevdalısı, hem bekçisi, hem de çalıştırıcısı, kısaca onun her şeyi.Dilinden yalnızca o anlıyor; çünkü bu asansör, diğerlerinden tümüyle farklı bir sistemle, suyla çalışıyor.Bozulsa, o biliyor nasıl düzelteceğini.Karısı Recina'yı çoğunlukla orada gördüğümden, yaşamı bu yapı içinde sürüyor sanırım.

Bu görkemli asansöre binmekten hem müthiş bir keyif alıyor, hem de bazen korkuyorum. Çoğunlukla bir başıma oluyorum, o hareket eden koca odada. Bütünlemeye kaldığım bir dersin öğretmeni, Halil Rıfat Paşa'da asansör çıkışına yakın bir yerde oturuyor. Bu yüzden, özel ders almak için, gün aşırı inip, çıkıyorum. Öyle de ağır çalışıyor ki.. Jozepo'ya, bunu hızlandıramaz mısın, diye sorduğumda,
-Sen bu asansörü yaptıran Rahmetli Nesim Levi'ye, yat kalk dua et.Bu yüksekliğe hiç yorulmadan çıkıyorsun, yinede yakınıyorsun. Düşün ki eskiden çerçiler, yükçüler arabalarını da bununla taşırmış yukarıya..

Meraktan Nesim Levi'nin kim olduğunu soruyorum. Jozepo,
-Ben doğmadan ölmüş o. Hayırsever bir insan. İzmirli Yahudilerin yüz akı diyebilirim. Beyaz mermerden büstü, Karataş Hastanesi'nin girişinde duruyor.
-Hadi beni bekletme, diyorum. Derse geç kaldım.Dönüşte görüşürüz.

Asansöre biniyorum. Demir örgülü kapısı üstüme kapanıyor. Ağır ağır yükseliyoruz. Birkaç metre sonra, o eski çatıların üstüne çıkıyor, belirli aralıklarla yapılmış pencerelerden İzmir körfezini, demir atmış kocaman gemileri, yeşillikler içindeki Karşıyaka'yı uzaktan izliyorum.

Ya bu arada kurduğum düşlemler? Yazsam ne öyküler çıkar kim bilir. Çoğu ulaşamadığım, ilişki kuramadığım, birlikte olmak istediğim kızlarla ilgili. Bu asansör içinde, üç dört dakikalık bir birliktelik de olsa! En çok Luna'yı düşünüyorum. Diğer kızlardan ne kadar da farklı.. Bu yüzden mi bana ulaşılmaz görünüyor, kim bilir. Aslında onu bir başka erkekle hiç görmedim. Yine de, çıkmak istediğim ona bir türlü söyleyemiyorum. Bir fırsatını bulsam!

Yaz bitmek üzere. Sınava girinceye kadar, alacağım son birkaç dersim kaldı. Sabah nerede oyalandım, bilmiyorum. Geç kalmanın telaşıyla yaklaşırken Jozepo acele etmemi, asansörü çalıştırmak için beklettiğini söylüyor. Benden önce bekleyen biri varmış. İçeri girdim ki, rastlantıya bakın! Luna asansörde, sağdaki tahta sıranın üstünde oturuyor. Ben selam vererek soldakine geçiyorum. Bu arada kalbim hızla çarpmaya başlıyor. Kurduğum düşler bugün gerçek oluyor galiba.

Bu arada Jozepo asansörü çalıştırıyor. Çıkıyoruz. Luna da benim gibi gergin mi, yoksa bana mı öyle geliyor, bilmiyorum. İki eliyle çantasını kavramış. Kaçamak gözlerle bakıyoruz birbirimize. Bu fırsattan yararlanarak birkaç söz söylemeye çalışıyorum. Dudaklarım kilitleniyor sanki. Yüzüm kıpkırmızı oluyor. Aynı mahallede oturmamıza karşın, bir türlü ona yaklaşma fırsatım olmamış. Buradaki birliktelik, bir başlangıç olabilir belki; ama kronik utangaçlığımı bir yensem! Ben o düşünceler içindeyken, bir sarsıntı, asansör duruyor. Kaygıyla birbirimizin gözlerine bakıyoruz. Bu arada, işte diye düşünüyorum, bir konuşma fırsatı çıktı. Luna'nın gözlerinin içine bakarak.
-Merak etme, diyorum, Jozepo şimdi düzeltir.Sonra da aşağıya var gücümle sesleniyorum.

Birkaç saniye sonra Jozepo'nun alışkın sesi duyuluyor:
-Biraz sabredin.Şimdi çalıştırırım.

Luna ne denli korkusunu gizlemeye çalışsa da, yine de yüzünden okunuyor. Şimşek hızıyla yanına oturmak, ellerini tutmak düşüncesi geçiyor aklımdan. Ele geçirebileceğim belki ilk ve son fırsat bu! Yine duraksıyorum: Ya ummadığım bir tepki gösterir, benden tümüyle uzaklaşırsa? Geçen saniyeler sanki yıl gibi. Birden yerimden kalkıyorum. Luna kaygıyla bakıyor yüzüme. Oturduğu sıraya daha çok yapışıyor. Birkaç adım attıktan sonra yeniden yerime çöküyorum sonra da güçlükle,
-Luna, diyorum. Korkuyor musun?
-Hayır, diyor. Herhalde sen olmasaydın, daha çok korkardım.

Bir anda güvenim yerime geliyor. Sözcükler kendiliğinden dökülüyor dudaklarımdan:

Yüzü pembeleşiyor Luna'nın. Siyah gözleri ışıldıyor sanki. Gücümü toplayarak kalkıyor, yanına oturuyorum. Sesini çıkarmıyor. Ellerini tutsam mı? Çok daha ötesini, sürekli düşlerimde kurardım ama, iş gerçeğe dönüşünce ayaklarım titremeye başlıyor.

Yine bir sarsıntı. Asansör yukarı çıkmaya başlıyor. Bakıyorum, Luna tedirginliğini üstünden atmış, gülümsüyor.
-Düzeldi, diyor.
-Evet, diyorum. Seninle olmak çok hoştu. Bir ara görüşebilir miyiz? Sinemaya, falan..
-Olur diyor. Neden olmasın?

Asansör duruyor. İniyoruz. Elini bu kez güvenle sıkıyorum. Görüşelim, deyip ayrılıyoruz.

Ders nasıl geçti, bilmiyorum. Aklım hep Luna'da. Dönüşte yine asansör boşluğundan Jozepo'ya sesleniyorum. Asansörü gönderiyor, biniyorum.Aşağı indiğimde Jozepho gülümsüyor.
-Nasıl geçti? diye soruyor.
-Ne nasıl? diye şaşkınlıkla soruyorum.
-Anlarsın işte, Luna'yla

Şaşkınlığımın sürdüğünü görünce açıklama gereksinimini duyuyor:
-Luna'yı kim bekletti, asansörü kim durdurdu sanıyorsun?

Anlıyorum. Her şey Jozepo'nun başının altından çıkmış. Bir sabah ona Luna'yı beğendiğimi, ancak bir türlü yaklaşamadığımı söylemiştim. Aradan zaman geçti, unutmuşum; ama Jozepho unutmamış!


-ALINTI-
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0