|
|
Ve Kedi Ağlıyordu Adamın Yerine... II
22 Mayıs 2008
|
|
kurşunkalem
|
uzaklardan belli ki çok uzaklardan caz nameleri yayılıyor Çingenelerin yoksa hicaz mı? ne olduğu önemli değil güzel ya!
gözlerim dalıyor hayalim akıyor uzak namelere doğru ya da namelerden hayaller mi bana doğru? farketmez hayaller,nameler ve ben karışıyoruz
seni düşüyorum
kedi bu kez umursamaz mazoşist olduğumu düşünüyor kesin ama yine de göz hapsindeyim yalnız bırakmaya gelmez diyor besbelli
yalnız değilim ki!
kedi nerden bilsin?
geceden kalan mektubun hala masa üstünde
bir fotoğraf iliştirmişsin, yeni farkettim
ne zaman çektin ki bunu sen? hiç uyuduğumu hatırlamıyorum sende uyuyamam bilirsin diyelim ki uyumuşum hem de sende neyi ispatlamaya çalışıyorsun ki bu fotoğrafla?
bu ne senin beni ne de benim seni hayatımıza katabileceğimiz anlamına gelmiyor ki!
ben hiç ihanet etmedim hiç yalan söylemedim sana hiçbir vaatte bulunmadım mutluydum zaman zaman yanında evet, zaman zaman ben hiçbir zaman tam olarak mutlu olmayı bilemedim ki!
ben bana bile yetemedim
istediğim ve mutlu olmayı yeğlediğim anlarda yanındaydım sığınacak bir limandın bana aksini hiç söylemedim biliyordun kabul ettin
bir kaleyi fethetmek için sabır gerek işte onu bilemedin
son gecemizi hatırlıyorum yine daraldığım gecelerden bir geceydi kapına dayandığımda
böylesi gecelerde senden başka kimim vardı ki? benden kaçarak sığınacağım
neden geldiğimi bile sormadan aldın içeriye biliyordun
pencere önündeki koltuğa iliştim usulca bir kadeh daha koydun masaya buzu bol olmalıydı az da su iyi biliyordun ve biliyordun aslında ısrar etmemen gerektiğini biraz daha az biraz daha sabredebilsen tüm kalkanlarım inecekti oysa dayanamadın
son gecemizdi farkındaydın
herzamanki gibi bağdaş kurup beni izledin
sonra geçip tualin karşısına beni çizmeye başladın “meftunuyum” dediğin kara gözleri
türkü okumamı istedin sana tercihin hep ayrılık üstüneydi biliyordun farkındaydın
“ayın şavkı vurmuştu suya ve ay aydınlatıyordu ortalığı”
yalan!
rakı bardağından başka ortada su yoktu aydınlatan da ölgün mum ışığıydı odayı
“şu gönlümü sana değil ılgıt ılgıt yele verseydim. bu gönlümü sana değil boz bulanık sele verseydim”
türkü uzadıkça göz pınarlarında biriken iki damla yaş bıraktılar kendilerini boşluğa
saçlarını savururken geriye doğruldun yerinden
yavaşça bir öpücük gelip kondu dudağıma “hadi” dedin “durma” vedaları sevmezdim bilirdin
ve bilirdin vakit geldiğinde durduramayacağını koca adamı
zamanı değildi şimdi bunları konuşmanın
.................................
kedi huzursuz dolanıp duruyor ayaklarımın dibinde
pencereyi açıyorum sonra teras kapısını istediği dışarı çıkmak değil söylenip duruyor hala yemeği de suyu da var üstelik oynamak istese bana bile sormaz ne istiyor ki bu kedi şimdi?
odayı dolduran rüzgar masa üstündeki mektubu havalandırıyor kedi yere konmadan kapıyor mektubu ayaklarımın dibine bırakıyor şaşkınım bu kedi kediliğinden öte şeyler yapıyor bazen
eğilip alıyorum mektubu önce pencereyi sonra teras kapısını kapatıp çalışma masasına yöneliyorum kedi de ardımdan
oturup bir sigara yakıyorum kadehten bir yudum derken kedi kucağımda sanki “oku” der gibi bakıyor bana uzanıp mektubu alıyorum
“sen gittin mutluluktan payıma düşen ne varsa gitti ardınsıra ne güneş ne de ay uğramadı bir daha odama güneşi de,ayı da gizleyen kara bulutlar çöktü üstüme sardunyalar da, çok sevdiğin menekşeler de seninle gittiler adeta çok uğraştım ama kurudular işte sanırım onlar da en az benim kadar seviyorlardı seni ve gidişinle terkettiler beni bir ben kaldım öyle boynu bükük ortalarda resim yapamadım bir daha başladığım romanı da bitiremedim senden kurtulmanın tek yolu çekip gitmekti buralardan o çok sevdiğim Paris’te bile rahat edemedim sen gittin ya yarım olmak neymiş şimdi anladım ey koca adam sen nasıl yıllarca böyle yarım yaşadın? yatağımın bir yarısı boş hala yastığımın da öyle bir kez bir kez uyuyakalmıştın bende yorgundun bitkindin yeni bir savaştan çıkmıştın hiç bitmezdi ki savaşların senin yenilgi nedir bilmezdin olmadı, bir daha derdin anka kuşu gibiydin dibe vurduğunu sandığım her an yeni bir neden bulurdun kendine ayaklanacak deliydin hemde zırzır deli ne zaman deli desem “zırzırlarımı unutma” derdin gülerek o yüzden diyorum bu deliliğini sevdim ben koca yüreğini dünyaya meydan okuyan anarşist yanını savaşlarını adamlığını deliliğini ve apolet gibi taşıdığın zırzırlarını yeni bir savaştan çıkmış yeni bir ihanetin hançeri ile yaralanmıştın en çok da çocuklarına verdiğin sözü tutamamış ve getirememiştin ya onları yanına bu yıkmıştı seni “babalar yalan söylemez” “babalar yalan söylemez” diye tekrarlarken olmuştu uykuya geçişin ses etmedim içim acımıştı hem de çok ilk defa bu kadar mahzun ilk defa bu kadar çaresiz hissetmiştim seni hiç zayıf görmemiştim ki! zayıf değildin gerçi zayıf gibi durmuyordun ama başka türlü birşeydi bu tarifi yok içim acıdı işte içim acıdı hem de çok ama bencilce bir yanım sevindi buradaydın benimleydin ve benim yatağımda benim yastığımda uyuyordun işte bir umuttu belki uyumazsın ya hiçbir yerde uyursan benimle farklı olabilirdi belki de belki de işte öyle o kadar çok ihtimal o kadar çok umut vardı ki o güne dair senin içini acıtanlar acıtıyordu beni de ama bir yandan da seviniyordum işte benimlesin, yanımda, yastığımda başın ilk defa güne seninle uyanacaktım belki de uyumadım seni seyrettim güne senin yanında merhaba demeyi zafer bildim belki de bir daha hiç olmayacağını hissettim ki kendim için o anı belgeledim hala yatak odamın duvarında koca bir poster olarak asılı duruyorsun bir çocuk mahzunluğunda uyuyan başın yastığımda her yeni güne birlikte merhaba diyoruz hayallerimin posteri sen ve ben uyuyamıyorum çoğu geceler seni izlemekten yastığımda yağmur hıçkırıkları yüreğime batan cam kırıkları özlediğim sevdiğim koca adam zırzırlı deli sen gittin gideli yarımım ben”
susuyorum bir şeyler düğümleniyor boğazıma konuşamıyorum
kediye bakıyorum kedi ağlıyor
kahretsin! bir kedi kadar bile olamıyorum
sadece iki satır karalayabiliyorum deftere
ve kedi ağlıyordu adamın yerine …
|
|
|
|
|
|
22 Mayıs 2008
|
|
sultan
|
:D Sevgili Kurşunkalem ya da kurşundan kalem mi deseydim... Farkettim ki uzuuuuuuuun zamandır şiir okuma ve anlama sabrımdan geri kalmışım. Yetişme (her nereye yetişeceksek) telaşına hiç uymayan bir şey varsa o da şiir herhalde. Millet yeni yeni meditasyon yöntemleri deneye dursun. Herşey hayatı doya doya yaşamak için madem o zaman şiir yazamasak da şiirlerin sade tatlarında dolaşalım o zaman. Kedilerle, kuşlarla, çiçeklerle, insanla haşır neşir olmak iyi gelir bizlere. Bize iyi gelen işleri de unuttuk şimdilerde. Teşekkürler, aramıza hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Sevgiler, pervin
|
|
|
|
23 Mayıs 2008
|
|
kurşunkalem
|
Sevgili Sultan yorumunuz çok anlamlıydı. Teşekkür ederim. Hayatı şiir tadında yaşayamasak da, hayata şiirle tat katmak mümkündür diye düşünüyorum. Sizi mutlu ettiğime sevindim. Ben de aranızda olmaktan mutlu oldum, şeref duydum. Şiir tadında sevgiyle kalın..
|
|
|
|
Uyarı
|
|
Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.
Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.
Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.
|
Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
0
|