hurkus
|
Çok deðil, bundan 150 yýl önce atalarý, köle tüccarlarý tarafýndan Afrika’nýn “Köle Kýyýsý” adý verilen Gine Körfezi’ndeki bir köyden kaçýrýlmýþtý. Ýzmir’de doðmuþtu, Müslümandý, Türkçe konuþuyordu. 56 yaþýndaki SSK emeklisi Mustafa Olpak, Afrika’dan kaçýrýlan bir ailenin torunu olduðu bilgisini siyah teninin izinde geçmiþe doðru yaptýðý yolculukta keþfetmiþti. Bu keþif kolay olmamýþtý, çünkü ailesi çocuklarýna geçmiþlerini anlatmaktan kaçýnýyordu. Afrikalý Mustafa da daha sonra öðrenecekti ki birinci kuþak köleliði yaþar, ikinci kuþak bu gerçeði reddeder, üçüncü kuþak ise araþtýrýr. Mustafa da kökenini araþtýrdýkça köleleþtirilen bir ailenin üçüncü kuþaðýndan olduðunu farketti.
Olpak’ýn araþtýrmalarýna bakýlýrsa ninesi Nuriye, 1870 yýlýnda Kenya’da doðdu ve tahminine göre Kiu kabilesine mensup. Ninesi Nuriye, eþi Ýbrahim ve çocuklarýyla birlikte 1888-1890’da birbirleriyle savaþan kabilelerden birinin baskýnýnda tutsak alýnýp köle tüccarlarýna satýlmýþ. Uzun bir yolculuktan sonra aile Köle Kýyýsý adý verilen Gine Körfezi’ne getirmiþ. Burasý Afrika’daki köle ticaretinin döndüðü en büyük merkezdi.
Aile, kendileri gibi Afrika’nýn deðiþik yerlerinden getirilen kölelerle birlikte bir gemiye dolduruldu ve Girit’te köle pazarýnda satýldý. Resmo kasabasýnda zengin bir Osmanlý ailesi tarafýndan alýnan aile, kýrk yýl boyunca bu aileye kölelik yaptý. Dede Ýbrahim öldü, köle sahipleri de Nuriye’yi Ýbrahim’in üvey oðlu Ahmet’le evlendirdi.
Ahmet, her fýrsatta köleliðe baþkaldýran, her yakalandýðýnda “ibret olsun” diye demir kafeslerde diðer kölelere sergilenen isyancý Korsan Ahmet’ti. Korsan Ahmet bu yöntemle “uslanmýþ” olsa gerek ki ailesine baðlanarak zengin sahiplerine hizmet etmek zorunda býrakýlmýþtý.
Birinci Dünya Savaþý patlak verip Osmanlý daðýlýnca Girit’te de etnik çatýþmalar yaþanmaya baþlamýþtý. Dünya deðiþmiþ, zengin köle sahipleri fakirleþmiþti. Nine Nuriye’yi Ýstanbullu bir aileye satan köle sahipleri, ailenin geri kalanýný ve Korsan Ahmet’i “azat” etti. Yani özgür býraktý. Ancak aile için azat edilmek demek ortada kalmak demekti. Müslüman olduklarý için de 1923’te Türkiye ile Yunanistan arasýnda imzalanan nüfus deðiþimi yasasýna göre, Türkiye’ye gönderileceklerdi. 1925 yýlýnda aile Ýzmir’in Ayvalýk ilçesindeki Maceron (bugünkü adý Sakarya Mahallesi) kasabasýna gönderildi. Aileye geçimlerini saðlamalarý için 40 zeytin aðacý verildi.
Nine Nuriye’nin Ýstanbullu bir aileye satýlmasýnýn ardýndan Korsan Ahmet yeniden evlendi ve Afrikalý Olpak’ýn annesi dünyaya geldi. Anne Türkiye’ye geliþinde kýrk günlüktü ve adý daha konmamýþtý.
Aile, Kurtuluþ Savaþý’nýn önderi Mustafa Kemal’in adýnýn çok “popüler” olmasýndan hareketle kýzlarýna “Kemale” adýný verdi. Olpak’ýn annesi ise, büyüdüðünde ailenin “beyazlarla evlenmeme” tabusunu yýkacak olan ilk kiþi olarak anýlacaktý. Olpak’ýn babasý ise, nüfus deðiþimi sýrasýnda Girit’ten gelen sarýþýn, mavi gözlü “Gözlüm Mehmet” lakabýyla ünlenen çalgýcý Mehmet Olpak olacaktý.
Evlendikten sonra aile evinden ayrýlan Kemale Haným ile Mehmet Olpak’ýn dokuz çocuðunun dördüncüsü Mustafa Olpak’tý. Aile, Ýzmir ve Ayvalýk arasýnda hayat mücadelesi verirken baba Mehmet Olpak alkolün etkisiyle yakalandýðý hastalýktan dolayý yaþamýný kaybetti. Kemale Haným ile çocuklarý ise, kabus dolu yoksulluk günleri bekliyordu.
Aile, 1963 yýlýnda Ayvalýk’ta tek gözlü bir orman kulübesine sýðýnmak zorunda kaldý. Çocuklar Hasan, Hüseyin ve Sadi zor iþlerde çalýþýp eve katký yapmaya çalýþsalar da sýðýndýklarý bu orman evinde günlerce sadece ormandan topladýklarý otlarla beslenmiþti.
Mustafa Olpak’ýn aðabeyi Hasan, yýllarca aileye para getirmek için yaðtýðý aðýr iþlerin de etkisiyle genç yaþta yaþamýný yitirdi. Olpak’ýn aðabeyi Hüseyin, Giritli babasý Gözlüm Mehmet gibi alkolik oldu ve bir gün komaya girip hayatýný kaybetti.
Ablasý Zeynep, Almanya’ya iþçi olarak gidip oraya yerleþti. Kardeþi Sadi profesyonel futbolcu olmak isterken sakatlandý, küçük kardeþi Nazým profesyonel futbolcu oldu, kýzkardeþi Suna ise teyzesinin yanýnda büyüdü. Mustafa Olpak da mermer ustasý, evli ve iki çocuðu var.
Mustafa Olpak, ailesinin izinde keþfettiði tarihi baþkalarýyla da paylaþýyor. Olpak, 2007 yýlýnda Ayvalýk’ta “Afrikalýlar Kültür ve Dayanýþma Derneði”ni kuranlar arasýnda yer alýyor. Þimdilerde derneðin genel baþkaný olarak görev alýyor. Afrika kökenli üç bin kiþiye ulaþtýklarýný söyleyen Olpak, sadece Ýzmir etrafýnda bu sayýnýn 10 bin civarýnda olduðunu söylüyor.
-----------------------------------------------
Zenci Avý
Afrika’nýn Gine Körfezi’nde 1482’de Sao Jorge Kales’nin etrafýnda bir koloni kuruldu. Kýsa sürede burasý “Köle Kýyýsý” adýyla anýlan köle ticaretinin baþlýca üssü olacaktý. Buraya demirleyen gemiler, bir süre “zenci avý” yaptýktan sonra “ganimet” ile Amerika’ya, Avrupa’ya, Doðu’ya doðru yola çýkýyorlardý. Afrikalý köleler, Osmanlý topraklarýna modern dönemlerde gelmeye baþladý. Tarihçilere göre, 1875-1900 yýllarýnda Osmanlý’ya getirilen Afrikalý köle sayýsý yýlda 10 bin civarýndaydý. Ancak 1847 yýlýnda Sultan Abdülmecid, Afrikalý köle ticaretine yasaklama getirdi. Bu yasak yetersiz olmuþ olacak ki, 1857’de çýkarýlan bir yasayla yeni Afrikalý köle getirilmesi yasaklandý. 1877’de de II. Abdülhamid tarafýndan yenilendi. Uluslar arasý toplumun yürüttüðü kampanyalar sonucu da Afrikalý köle ticareti tamamen yasaklandý.
Taraf Gazetesi 13 Mayýs 2008
|