ForumGüncel Politika - İskender'in Düğümü  Yeni Konu 

‘Devrim Tarihi’ dersi - Murat Belge

02 Eylül 2012

hurkus

‘Devrim Tarihi’ dersi - Murat Belge

Sabah gazetenin birinci sayfasında haber: YÖK, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi dersini kaldırmayı düşünüyormuş. Düşünmeye başlamış olması iyi de, şimdi tabii kıyamet kopar. O kıyametin sonunda varılacak nokta ne olur, bilemem.

Bizim gazete “YÖK, kendisi gibi bir 12 Eylül 1980 darbesi ürünü olan” demiş, bu ders için. Öyle mi? 12 Eylül’ün bu konuda “yeni” bir uygulama getirdiğini hatırlıyorum ben de; ama bu dersi icat eden o değildi, çünkü altmışlarda, benim öğrencilik yıllarımda, “Devrim Tarihi” diye herkes için zorunlu bir ders vardı. Kimse gitmez, izlemezdi, belki “devam” da gerekmezdi, ama sınava girilirdi.

Bir kereliğine gittiğimi hatırlıyorum. Herhalde öğrenci karnesine imza almak için böyle bir kere orada “görünmek” zorunluluğu konmuştu. Merkezde, Hukuk Fakültesi’nin büyük amfilerinden biri; amfi büyük ama dinleyen pek kimse yok. Yirmi otuz öğrenci dinliyor. Kürsüde, oturarak konuşan yaşlı bir hoca. Oldukça doğru düzgün bir şeyler anlatıyor. Ne anlattığını çoktan unuttum ama “büsbütün içeriksiz, saçma sapan bir ders değilmiş” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Sonra öğrendim ki bu hoca Ömer Lütfü Barkan’mış. O zaman niçin aklı başında bir ders olduğu da anlaşıldı. Derken sınava girdik, tabii geçtik. Böylece, mezun olmak için gerekli bir formalite tamamlandı.

12 Eylül’ün yaptığı, bunu bir “formalite”den ileriye taşıyacak tedbirler almak olabilir.

Ama ne tedbir alırsa alsın, bu kadar saçma bir uygulama bir “formalite” olarak kalacaktır. Alacağınız tedbirler, formalitenin can sıkıcılık derecesini arttırmaktan başka sonuç vermez.

12 Eylül aslında bir “uzlaşma” zemini arıyordu, böyle bir zorunluluk getirirken. İlk ve ortaöğretimde “din ve ahlâk” dersini “ihtiyari” olmaktan çıkarıp zorunlu hâle getirmişti. Böylece, “mütedeyyin” kesime selâm sarkıtıyordu. Amerika’nın “Yeşil Kuşak” kurma çabalarında ayağının suya ermediği bir evredeydik. Herhalde Amerikan “Think Tank”lerinden, o kesimi hoş tutma yolunda tavsiyeler de geliyordu. Kenan Evren, bitmez tükenmez konuşmalarında Atatürk’ün savaş anılarından parçalar okuyordu. Cephede, sık sık, “Kur’an okuttum” diye yazdığını öğrenmiş oluyorduk. İşte, o da aslında dindardı.

Evet, Kemalist generallerimiz din dersini böylece zorunlu hâle getirdiler ve kendi anlattıkları şekliyle bir Müslümanlığı toplumun egemen ideolojisi yapmak üzere ellerinden geleni arkalarına komadılar. Yaptıkları bu iyiliğe karşılık da, Yüksek Öğrenim düzeyinde Atatürk İlke ve İnkılâpları’nın belletilmesini zorunlu hâle getirdiler, sıkıladılar vb. Bunları yapmak için karşılarına herhangi bir somut kişiyi alıp konuşmadılar, ama sanki böyle biri (adı “mütedeyyin kesim” olan bir kişi) ile pazarlık olmuş ve anlaşmaya varılmış gibi hareket ettiler.

Bu “öğretim düzeyleri” anlayışı aslında ilginçtir. Kemalist seçkinlerin zihnindeki “Türkiye ideolojisi haritası”nı yansıtır. Üniversitede odacı isen başını istediğin kadar ört, ama öğrenciysen örtülü gelemezsin, anlayışına uygun biçimde, ortaöğretimin sonuna kadar “din ve ahlâk” durumu idare eder (ama zaten bütün öbür derslerde Atatürk ilke ve inkılâpları öğretiliyor, belletiliyor nasıl olsa). Üniversite mezunu olup “intelligentsia” içine karışacaksan, Atatürkçülük duşundan geçmek zorundasın.

Türkiye’de eğitim-öğretim sorunu falanca ders olsun ya da olmasın diye karar vermekle çözülmez tabii. Ama, böyle parça buçuk da olsa, her türlü iyileştirmeye razıyız.


Taraf, 01.09.2012


Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0