Forum7. Sanat-İzmirSinema  Yeni Konu 

TEKLİF-SANDRA BULLOCK

20 Haziran 2009

deepblueeagle


THE PROPOSAL-SANDRA BULLOCK


Sandra Bullock’u kim sevmez? O komşu kızı gibidir. Hiçbir çarpıcı özelliği yoktur. Bütün kızlarda rastladığımız özelliklerin hepsi vardır onda. Julia Roberts gibi geniş ağızlıdır. Bedeni, kızla kadın arası karışımıdır Nasstassia Kinski gibi. Hepimizin arkadaşı gibidir. Erkekler sever, çünkü cicidir, şirindir Meg Ryan gibi. Kadınsı da olabilir Andie MacDowell gibi. Kadınlar da sever onu, çünkü tehlikeli değildir. Ayartıcı, baştan çıkarıcı değildir. Güvenilirdir. Hem güçlü durur, bağımsız ama aynı zamanda erkeklerde koruma hissi uyandırır. Ve hiç yaşlanmaz. 45 yaşında olmasına rağmen 30 yaşında gibi hala.

O da sinema evrenimize 80’lerde girdi. N.Kinski/J.Foster ile başlayan kuşaktan. Julia Roberts, Meg Ryan, Andie MacDowell kuşağından. Arada bir aksiyonlarda oynasa da o da diğerleri gibi en çok romantik komedilere yakışıyor. J.Roberts Mystic Pizza ile başlayıp (o filmde saçları kısa ve dalgalı idi sonraki yıllarda alıştığımız görüntüsünde değildi), Özel Bir Kadın, En İyi Arkadaşım Evleniyor ve Notting Hill ile Amerika’nın ve hepimizin en sevdiklerinden oldu. Meg Ryan ise Harry ile Sally Tanışınca, Melekler Şehri, Seattle’da Uykusuz, Fransız Öpücüğü, Mesajınız Var ile en sevilen romantik oyunculardan. Andie MacDowell da Green Card ve Dört Nikah bir Cenaze ile romantik filmlere çok yakışıyordu. 2000’li yıllarda ise bu rollere Renee Zellweger, Reese Witherspoon ve Kate Hudson yakışıyor.

Sandra Bullock ve diğerleri 78 kuşağından, yani 1960 doğumlu civarında olanlar. Bullock, 80’lerde başlamıştı, ama diğerleri gibi o da 90’larda ünlü oldu. Ona ün getiren film Keanu Reeves ile oynadığı Speed (Hız Tuzağı) idi, ardından da Sen Uyurken (While You Were Sleeping) geldi. Bu filmde metroda biletçi olan Bullock kendini bilinç kaybı yaşayan bir adamın nişanlısı gibi gösteriyordu ama adamın ağabeyini kandıramamıştı. Sonra Speed 2’de oynadı, daha sonra ise Nicole Kidman ile sevimli büyücü kızkardeşleri oynamıştı.

2000’lerde ise iki kez FBI ajanı oldu (Miss Congeniality), ama bu yılların en önemli iki filmi Hugh Grant ve Keanu Reeves ile oynadığı romantik filmlerdi yine. Hugh Grant patrondu ve her şeyi Sandra’dan istiyordu, Sandra bıkıp işi 2 hafta içinde bırakacağını söyleyince ve ardından bırakınca ikisi de birbirini sevdiklerini anlıyorlardı (Two Week’s Notice-2002). Ardından da Keanu ile Göl Evi (The Lake House-2006) geldi. Romantik ve ilginç olan bu filmde, Keanu ile Sandra aynı evde farklı zamanlarda yaşamış iki kişiydi. Biri doktor diğeri mimar. Sandra evde 2004’te, Keanu ise 2006’da yaşamıştı. Ama mektup yoluyla haberleşiyorlardı. Farklı zaman dilimlerinde yaşıyorlardı. Yani Sandra daha önden yaşıyordu hayatı, Keanu ise geriden. Buluşmak için Sandra iki yıl önce yaptığı bir hareketi hatırlayıp o ana ve o mekana Keanu’nun gelmesini sağlayıp zamanın akışını değiştiriyor ve bir araya gelmelerini sağlıyordu. 

Sandra Bullock son yıllarda az sayıda filmle çıkıyor karşımıza. En son, Truman Capote’un yaşamını anlatan filmde Bülbülü Öldürmek (To Kill a Mockingbird) romanının yazarı Harper Lee rolünde izlemiştik. Teklif ile ona özlemimizi gidermiş olduk.

Filmin konusu: Margaret Tate (Sandra Bullock) bir yayınevinin yetkili editörüdür. Sert, güçlü ve elemanlarına karşı amansızdır. Yardımcısı, daha doğrusu sekreteri Andrew Paxton’u (Ryan Reynolds) kölesi gibi çalıştırır. Kanadalı olduğu için Amerika’da kalması sorun olur. Göçmen Bürosu yetkilisi peşine düşer. Pratik zekalı Margaret, yardımcısı ile evlenecekleri yalanını söyler yetkililere, bundan Andrew’ın da görüşme esnasında haberi olur. Margaret, Andrew’a bu düzmece evlilik karşılığında yayınevinin editörlüğünü teklif etmek zorunda kalır. Ancak, yetkililer, sahte bir evlilik olduğundan şüphelendikleri için Margaret’i sıkıştırırlar. Birbirlerini iyi tanıdıklarını, sevdiklerini, gerçek bir evlilik yapmak istediklerini görmek isterler. Bu nedenle, Andrew’un Alaska’daki ailesine gitmek durumunda kalır Margaret ile Andrew. 

Aile onları çok iyi karşılar. Haftasonunu aile ile geçirirler. Ve yavaş yavaş yakınlaşırlar birbirlerine. Andrew dürüst bir insandır ve ailesi de çok sevecendir. Büyükanne Alaska’da hemen evlenmelerini ister. Nikah töreninde Margaret, bu iyi ve dürüst aileye yalan söylemek durumunda olduğu için rahatsız olur ve gerçeği açıklar. Ve oradan ayrılır. Bir gün içinde Kanada’ya dönmek durumundadır. Ancak,  Andrew, Margaret’ten ayrılınca onu sevdiğini anlar ve Margaret yayınevinde eşyalarını toplarken Andrew gelir.

Margaret, sert, katı, duygusuz görüntüsünün arkasında kendisini saklamaktadır. 16 yaşından itibaren anne babasız kalmıştır ve yıpranmamak, ayakta kalabilmek için kendine sert bir kabuk geliştirmiştir. İlişkiye girmekten korkar. Aile sıcaklığını unutmuştur.

Bu sevimli romantik komedide Andrew’un anne babasını Amerikan sinemasının emektar oyuncularından Mary Steenburgen ile Craig T. Nelson oynuyor. Cici büyükanne ise Betty White.

Craig T. Nelson’u Amerikan sinemasını yakından izleyenler iyi bilir. 70’lerden bu yana uluslararası bir şöhret olmadan, Amerikan sinemasında sevilen, sayılan ve daha çok ikinci rollerde, karakter rollerinde oynayan bir oyuncudur, Brian Dennehy, Charles Durning gibi.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0