ForumYeni kitaplar  Yeni Konu 

TAMI HOAG-PSİKOPAT-ROMAN

24 Mayıs 2009

deepblueeagle

TAMI HOAG-Psikopat-Koridor Yayınları (Cep Roman)

Patricia Cornwell ve Tess Gerritsen ile birlikte günümüzün en iyi 3 kadın gerilim yazarından biri olan Tami Hoag’un Psikopat (Prior Bad Acts) adlı romanı cep romanı formatında tekrar yayınlandı. 

Tami Hoag’u biz gerilim/polisiye/cinayet romanı severler (daha önceleri detektif romanları ondan önce de zabıta romanları derlerdi) 1990’larda Oğlak Yayınları’nın Maceraperest Kitaplar serisiyle tanıdık. Oğlak Yayınları’nın bu polisiye/gerilim/fantezi romanlar serisi polisiye edebiyat yayıncılığında çok heyecan verici bir atılım olmuştu. Polisiye ustası Lawrence Block’un hırsız kitapçı Bernie Rhodenbarr ve polis Matthew Scudder dizilerini, Sue Grafton’un Kinsey Millhone adlı özel detektifini, Lilian Jackson Braun’un eski gazeteci James Qwilleran ile onun Siyam kedileri Koko ile Yum Yum’un maceralarını anlattığı kedi polisiyelerini hep bu Oğlak polisiyeleri sayesinde tanıdık. Clive Barker,Val Mc Dermid ve Tami Hoag’u da. Hoag’u ülkemizin en iyi ve en çalışkan çevirmenlerinden Mehmet Harmancı’nın nefis çevirisiyle Gece Günahları (Night Sins) ve Günah Kadar Suçlu (Guilty as Sin) romanları ile ilk kez okuyup hayranı olmuştuk. Aslında Oğlak Yayınlarının bu polisiye romanlarını biraz da Mehmet Harmancı sayesinde sevdik. Harmancı sanki günde bir roman çeviriyor gibiydi. 

Hoag, şok edici gerilim öykülerini, inanılmaz cinayetleri, vicdansız katilleri, suç dünyasını, suçluları ve polisleri, hukukçuları anlatıyor kitaplarında. Cornwell ve Gerritsen’de olduğu gibi çok sert ve çok zekice planlanmış, akıllara durgunluk verecek cinayetler var kitaplarında. Bilirsiniz, bu tür cinayetler sadece A.B.D.’de işleniyor. Bizim ülkemizde böyle bir cinayet kültürü yok. Bu yazarlar gerçek olayları düşgücüyle harmanlıyorlar. A.B.D.’de Charles Hatcher, Seattle ve Boston Canavarları, Ted Bundy, Jeffrey Dahmer gibi psikopat seri katiller var gerçekten. Bu tür katiller ve dolayısıyla polisiye ve gerilim romanları ancak böyle geniş, insanların yalnızlaştığı, yabancılaşmanın ve manipülasyonun hakim olduğu burjuva toplumlarında olabiliyor. Bizden bu denli ince ve soğukkanlı düşünen vicdansız katillerin çıkması zor. Duygusalız. Ve seri katillerin uzun süreli gizlenmesi de kolay değil. Bizde de 20. yüzyılda polisiyeler yazıldı elbette. Daha çok da İstanbul’da geçmesi normal. Kemal Tahir, Peyami Safa, Afif Yesari ve Ümit Deniz (Murat Davman bizim polisiyemizdeki en ünlü kahramandır) gibi eskilerle Sadık Yemni, Akif Pirinççi, Osman Aysu, Nihan Taştekin, Esmahan Aykol, Celil Oker gibi yenileri sayabiliriz. Ama yine de yabancı yazarların romanlarındaki soğukluk, karanlıklık, acımasızlık yok. 
TAMI HOAG
Psikopat anlatısı da Hoag’ın bazı diğer gerilim öykülerinin geçtiği Minnesota’nın Minneapolis şehrinde geçiyor. Bu romanda polis detektifleri Sam Kovac ( Liska’nın seslendiği adıyla Kojac) ve Nikki Liska 2. kez birlikte cinayetleri çözmeye ve adaleti yerine getirmeye çalışıyorlar.

Marlene Haas evinde televizyon karşısında öldürülmüş olarak bulunur. Bedeni baştan ayağa kesilip açılmış ve içine papatyalar serpiştirilmiştir. İki evlatlığı da bodrumda boyunlarından demirlere asılı olarak bulunurlar. Gerritsen’in Cerrah’ı ancak yapabilir böyle tüyler ürpertici bir vahşeti. Böyle cinayetleri nasıl bir nefret duygusu ile işler ki insan. Bu tür cinayetler uzun boylu planlanarak mı işlenir, ani bir cinnetle mi. Kocası Wayne Haas çok etkilenir ve depresyona girer, her şeyi boşlar. Oğlu çocuk yaştaki Bobby Haas soğukkanlı kalmaya çalışıp babasına göz kulak olmaktadır. Üstelik, Marlene Haas’tan önceki üvey annesi ve gerçek annesi de hep ölmüşlerdir. 

Eve girip çıkan, çevrede tanınan bir serseri ve birçok suçu olan Karl Dahl tutuklanır. Polis ve halk onun suçlu olduğuna inanmaktadır. Çünkü daha önce birçok suçu vardır, cinsel suçlar dahil. Daha önce suçlar işlemiş bir suçlunun zaman içinde suçlarının dozunu arttıracağına inanır birçok polis ve hukukçu. Savcı da onun suçlu olduğuna inanır. Eski savcı yeni yargıç Carey Moore ise Dahl’ın geçmişinde suçları olmasının bu cinayetler için kanıt olmadığını düşünür. O tarafsız olmak zorundadır. Savcıyı kesin kanıtlar bulmaya yönlendirir.

Bu arada Dahl tutuklu iken kaçar ve iki cinayet işler, ancak kılık değiştirdiği için kitabın sonuna dek yakalanamaz. Bu arada, Yargıç Moore saldırıya uğrar. Dahl’ı direk suçlu bulmadığı için yargıçı sevmeyen çoktur. Bunlardan biri de eskiden iyi bir polis olan, sessiz, arkadaşsız polis Stan Dempsey’dir. Dahl davası ile ilgilenen Dempsey, bu dava yüzünden gerçeklik duygusunu yitirmiştir. Dahl ve Moore’dan nefret eder. Ve adaleti kendi başına yerine getirmeye kalkar. Yargıcın kocası David Moore’da karısını aldatmakta ve ondan kurtulmaya çalışmaktadır. Detektif Kovac ve detektif Liska olayı çözmeye çalışırlar ve Dahl’ı bulmaya. Dahl, yargıcı kendisinin iyilik meleği gibi görür. Ve ona yakın olmak ister.

Yargıç Moore kaçırılınca ve kızının bakıcısı öldürülünce durum iyice karmaşıklaşır. Kocası David, Dahl, polis Dempsey hepsi zanlıdır. Ama hiçbir şey de göründüğü gibi değildir. İnsanın kötülüğünün bir sınırı yoktur. Gerilim yüklü romanın son sayfalarına dek olay çözülmüyor. Heyecanlı, sürükleyici, bir gecede okunacak kitaplardan…Çeviri de başarılı.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0