ForumDuygu Müzesi  Yeni Konu 

Söylenmemiş sözler - Rengin Soysal

21 Şubat 2009

hurkus



Bir gün önce goncayken, şimdi bütün ihtişamıyla açılmış güllere bakıyordum...

Eski ahşap masanın üzerindeki kesme vazonun içinde, şarâbî renkleriyle nasıl da çekici ve ne kadar büyüleyici görünüyorlardı.

“Solmaları yakın” diye düşünmüştüm.

Çiçekler bir kere açtılar mı, solacakları günü beklemeye koyulurlardı...

Bir meyve en olgun, en lezzetli halini aldığında başlardı çürümeye de...

Hayatın değişmez gerçeği buydu belki de; ‘kemale ermek’ bir yolculuğu tamamlamaktı. Sonrası bir bitişti, bir değişimdi, bir başkalaşımdı.

İleriye atılan her adım bir anlamda geriye sayıştı.

Bir kadın, güzelliğinin zirvesine vardı mı, yaşlanma evresinin çok uzakta olmadığını bilirdi.

Bir aşk doruk noktasına çıktığında, artık ağır ağır da olsa inişe geçmesi kaçınılmazdı.

Meğerki beklenmedik bir darbeyle zamanından önce kesintiye uğramasındı ne ömür, ne güzellik, ne de aşk...

Erken ölümler, yaşanmamış güzellikler, yarım kalan aşklar bu yüzden hep daha acıtıcı, daha acıklı, daha unutulmazdı...

Söylenmemiş sözlere benzerdi biraz; ruhumuzda bir azap, taşınması zor bir yük gibi kalırlardı.

Nelerdi dile getirmekten en fazla imtina ettiğimiz sözcükler?

Hangi duygulardı, söylemeyi geciktirdikçe içimizde büyütüp, biriktirdiklerimiz? Ki biriktikçe, damarlarımızda dolaşıp, kanımıza karışan bir zehre dönüşürlerdi.

Bir şeyleri soramadan, sevgimizi söyleyemeden ölen sevdiklerimiz canımızı yakardı. Onların bizi çok sevdiklerinden emindik çünkü.

Bir de aşkını itiraf edememek vardı. Doğrusu da buydu herhalde, anlayacak olan anlardı. Sezmiyorsa zaten, size dair algıları da ancak o kadardı.

Kadınlarla erkeklerin farkı işte tam da buradaydı.

Kadınlar sevdiklerini, erkekler kendilerini düşündükleri için sakınırlardı “seni seviyorum” demekten.

Erkek, ileriye yönelik bir söz vermek sanırdı bunu, sözünü tutamamaktan korkardı.

Kadınsa sevgisiyle yük olmak istemezdi sevdiğine. Sevgiyle ‘esir etmenin’ utancından kaçardı.

Çocuğu olmasa da bir kadın, anneliğin ‘karşılık beklemeden sevme’ gücünü saklardı bünyesinde zira. Ve erkeğin, büyük ihtimalle bu sözü bir talep olarak algılayacağının bilincinde, ölesiye çekinirdi bundan.

Kim bilir sadece bir kez, bir haykırış gibi döküldüyse dudaklarından, o bile bir koruma çabasındandı sevdiği adamı.

Kolay bir duygu değildi aşk ve hiç kolay değildi dillendirmek.

Bir erkek, çok çabuk ve çok sık sarf ediyorsa bu cümleyi, sıradan bir alışkanlıktı muhtemelen ve aynı anda birçok kadına söylediğinden kuşkulanmak pek de yersiz sayılmazdı.

“Seni kimse benim kadar sevemez” diyorsa bir kadın pervasızca, çok geçmeden, “benim için ne yaptın” sorusunu da sorardı genellikle. Mademki seviyordu, taleplerinin karşılanması gerekirdi onun. Sevgisini pazarlardı; mutlaka bir amaç uğruna hareket
ederdi, ‘boşa harcamazdı’ hiçbir duygusunu.

Tuhaf ki çoğu erkek en çok öyle kadınlara bağlanır, onlara âşık olurlardı. Böyle davranan bir kadını büyütürlerdi gözlerinde. Talep ettiği için daha ‘kadın’ bulurlardı. Bir şeyler ‘vermenin’ gururuyla daha güçlü, daha ‘erkek’ hissederlerdi kendilerini.

Yaşanmış, bitmiş, geride kalmış, üzerinden çok süre geçmiş bir sevdanın arkasından gelen itiraflar ise farklıydı.

Erkek, ya yaralamak ya pişmanlık uyandırmak ya da bir ‘iz’ bırakmak güdüsüyle açılırdı.

Kadınsa bunu, artık katiyen geri dönmesinin mümkün olmadığı, ifşaatının adamın üzerinde bir etki yaratmayacağı bir zamanda yapardı. O da yalnızca, aptal yerine konulmayı, kullanılmayı sindiremediği veya geçen güzel günlerin anılarının ve duygularının hoyratça silinip yok edilmesine tahammül edemediği durumlarda.

Kelimelerin asla hakkını veremeyeceği yücelikte duygular yaşardık bazen. Susardık. Anlaşılmamışsak, daha beteri tamamen yanlış anlaşıldıysak konuşmamakta haklı olduğumuzu anlardık geç de olsa.

Kelimelerin peşine düşenler, duyguların izinden gitmeyi unuturlardı. Onların duyguları kelimelere sığdırdıkları kadardı. 

Taraf
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0