ForumBizi Biz Yapan Öykülerimiz  Yeni Konu 

Portakal Kokulu

09 Şubat 2009

hurkus


Ben çocuk, dünya şaşkın küre. Dizim yüzüm çizik, ben ve dünya düşe kalka, zaman boşluğunda dönüp duruyoruz. Masalların soğuk bir kış gecesi, rüzgâr sokağımızda konuk. Pencerelerde yağmur. Neredeyse kiremitler uçacak, camlar kırılacak... Masada bir tepsi baklava. Babamı bekliyoruz

***

Bahçeden topladığım bir kaç çalı çırpıyla sobadaki odunları tutuşturdum. Odunlar gürültüyle yanıyor. Esen rüzgâr sustu sonunda. Karanlık dağılıp yok oldu.

Öykü saatimdi, Cyrano de Bergerac`in, Kont Monte Christo`nun öykülerini dinleyecektim. O sıra sekiz yaşındaydım ve bu iki kahraman yaşamımı yönetiyordu. Cyrano’nun kılıcını kuşandıktan sonra, Dantes gibi gömü bulmak için yola çıkmıştım.

Edmond Dantes`in. çektiği acıya, uğradığı haksızlıklara üzülmüs, gozlerim dolmustu o gece. Sonunda güçlükleri yenip hazineyi bulduğuna çok sevinmiştim. Bizden biri başarılı olduğu için “Bravo Edmond!” diye bağırarak, el çırpmıştım…

Öykü bitmiş, soba soğumuş, uykum gelmişti. Anneme “Baklavadan bir tane yiyebilir miyim?” dedim. “Yarın hep beraber yeriz” dedi.”Sabırlı olmayı öğren Hasan.” Anlaşılan sabırlı olmak için Hasan’ın baklava yememesi gerekiyor. Baklava ile sabrın ilgisini bir gün Hasan öğrenecekti herhalde...

O günden sonra Edmond Dantes sırdaşım, eğitmenim oldu. Bilmediğim konuları hep ona soruyordum...

O kış çabuk geçti. Arılar, kelebekler, çiçekler yağmur olup bahçemize renkli bir yaz yağdılar. Bir sabah uyandım ki,bahçemiz tılsım içinde ışıldıyor. Dallarda çiçekler dans ediyor, arılar şarkı vızıldıyordu. Portakal kokulu evimizin pencerelerinden ışık fışkırıyordu sokağa. Havuzda yüzdürdüğum kâğıt kayıklar pupa yelken uzak ülkelere uzanıyordu...

Gök sihirle ışıyor, toprak sihirle yeşeriyor, dağ rüzgârları kızların yanağını şeftaliye çevirmişti. Mucize dolu bir yaz içindeydik.Annemin öykülerde anlattığı çocuk dünyasından atılmış, büyümeye başlamıştım. O yaz sonu komşu kızın göğsü köstebeklerin toprağı teptiği gibi kabardı. Ellerim cebime, ayaklarım pabuçlarıma, yüreğim göğsüme sığmaz oldu. Sokağa taşıyordum.

Artık Cyrano gibi gizli bir sevgilim vardı. Mahallede Roxane adında bir kız olmadığı için, Madam Adel`in kızıni kendime sevgili seçtim. Dantes “Üzulme” demişti, “büyüyünce Roxane kadar güzel olacak Madlen.”

Edmond Dantes iyi bir öğretmendi. Bana korsanların hazinelerini nereye gizlediğini gösteriyor, onu nasıl arayacağımı öğretiyordu.
“Ara Hasan, ara yiğidim”demisti. “Aradığını bulduğun zaman ne aradığını öğreneceksin.”

***

O yaz mevsimi günlerim çok uzundu. Ayda bir batıyordu güneş... Oynamakla geçmiyordu gün. İstediğim rüyaları görebiliyordum yıldızlı gecelerde.

Bahçe büyük, ağaçlarım küçüktü. Sevdiğim elma ağacı, sonbaharda yeni dünya yemişi verirdi, sarıya çalan fil kulağı yapraklarının altında. Tırmanması kolay, inmesi daha kolay bir ağaçtı.Yaprakları dökülünce kasımda, eve yaklaşır mandalina ile donatırdı dallarını. Bazen mandalina ağacının altında yağmurun dinmesini beklerdim. Yağmur durunca elimi uzatıp mandalina kopardığımda, yağmur sularını üstüme dökerdi yapraklar... Burnumun ucunda üç damla su, ellerimde mandalina kokusu,.pabuçlarim çamur eve koşardım.

Yaz başında mandalina ağacı havuzun yanına taşınır, incire dönerdi. Bal ağızlı çıkrız inciri... Yedikçe elim yapış yapış... Ellerimde annemin sesini duyardım: ” Elini gözüne sürme sakın" diye bağırırdı. Sonbaharda turunç kokardı sevgili incir ağacım.

***

Sonra günler kısalmaya başladı.Yıllar güdükleşti. Yaşlı ninemden duymuştum, kişi ölmeye yakın, yıllar kısalır, zaman hızlanırmış. Demek günüm yakındı..
Günlerin sihiri bitmeden Ucuz Ali, Attarlar Çarşısı pırıltısını kaybetmeden, sokağımızı renkli cam bilyeler düğmesini itince karanlığı yok eden el fenerleri ile doldurmak istiyordum

Komşumuz Madam Adel, yaşlandığım için olmalı, kızını öpmemi yasak edecekti, `Olmaz yavrum `diyecekti, `büyüdün artık, çocuk değilsin.’ Oysa ben hep çocuk kalmak istiyordum. Evimizde kayıp gömüyü Madlen için aramak istiyordum.

Bekleyecek zamanım yoktu. ”Edmond Dantes” dedim, “Bugünden tezi yok, hazineyi bulmam gerek. Madlen’i sevindirmek istiyorum. Komşunun oğlu Vakim’e şeker bayramı için harçlık vereceğim.”

Bir ağustos öğle üstü. Güneş yeni kırılmış yumurta, sarısını başımızdan aşağı döküyor. Bahçede dut ağaçlarının tepesi hep sarı boya. Günes dökülmüş bahçeye. Dut ağacının altı hep kara dut...Gölgelik.

Kayıp hazineyi aramaya çıktım.Tek bacaklı korsan nereye gizlemişti gömüyü?

İlk önce evdeki korsanın kim olduğunu bulmam gerekti. Evde benden başka üç kişi.... Ben olamazdım. Babam, hafif göbeklenmiş eczacı. Parası olsa gömüde gizlemez, baklava alır yerdi. Annem bütün gün kitap okuyan kadın. Nereden bulsun gömüye koyacak parayı?

Olsa olsa korsan Necibe ninemdi. Çok yaşamış, çok görmüş olduğunu söylüyorlardı. Kocası öldükten sonra kömür işini eline aldığını, dağa çıkıp köylülerden alacaklarını topladığını duymuştum. Ninemin altın ve zümrütlerini nereye gömdüğünü bulmak istiyordum..

Eve döndum. Annem küçük odada uyuyakalmış. Ev işinin yorgunluğunu çıkarıyor olmalı. Mutfakta başladım gömüyü aramaya. Dolapları teker teker açıyor, şişe ve kavanozların arkasına bakıyorum.

Zeytinyağı şişesinin arkasında bir anahtar duruyordu. Paslıydı, yıllardır kimsenin kullanmadığı belliydi. Hazine sandığının anahtarı olmalı. Gökyüzünden biri bana yol gösteriyordu.

Evdeki bütün çekmeceleri denedim. Hiç birini açmadı paslı anahtar. Ninemin odasına girdim. Aynalı dolabın alt çekmecelerini denedim, açmadı. Dolabın altında tozların içinde sarı bir kutu duruyordu. Uzun süredir orada unutulduğu anlaşılıyordu. Anahtarı denedim, kutu hemen açıldı. Gözlerim faltaşına döndü. Çekmece eski gümüş liralarla dolu idi.

“Buldum” dedim, “Dantes buldum!”

“ Parayı akıllıca harca” dedi. “Paranla rezil olma.”

Parayı nasıl harcayacağımı planlamıştım. Madlen`e bir güzel kurdela alacaktım Vakim`e Ramazan Bayramı için harçlık. Babama bir tepsi baklava. Giritli Rıza, Noel`in ne olduğunu bilmiyordu. Noel Baba’nın çocuklara armağan getirdiğini duymamış hiç. Ona da bir Noel armağanı.

Çekmeceden dört gümüş lira aldım. Madlen kurdelayı zor kabul etti. Vakim “Kurban bayramına bir şey yok mu?“ dedi.

Prensliğim kısa sürdü. Bir sabah Rıza’nın abisi Şaşı Mahmut beni çarşıda görünce üstüme yürüdü. Rıza’yı gâvur yapmak istediğim için bastı sopayı. Madlen’in annesi Madam Adel, kızına ucuz bir kurdela seçtiğim için azarladı beni.

Babam eve gönderdiğim baklavadan söz etmeyince üzülmüstüm. Hazineyi bulduğum için babamın tebrik etmesini bekliyordum. O gece dananın kuyruğu koptu. Babam baklavayı bir arkadaşının hediye ettiğini sanmış. Kimseden bir ses seda çıkmayınca doğru tatlıcı Ali`ye gitmiş. Bir tepsi baklavayı benim gonderdiğimi böylece öğrenmişti.

O gece babam beni sorguya çekti.. Ben sevinçle bir gömü bulduğumu söyledim. Bunun üzerine benim olmayan parayı harcadığım için bastı sopayı.
Cyrano kılıcını aldı benden. Ben bas bas bağırırken Edmond Dantes kahkahalarla gülüyordu.

Yillar geçti aradan. Ne halt etmeye büyüdüğümü bir türlü çözemedim. Kendimi affetmedim. 

İlyas HALİL - Kanada
Ilyas.halil@sympatico.ca
Sansursuz.com
01.02.2009 

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0