ForumDuygu Müzesi  Yeni Konu 

Dünyanın en büyük çocuğundan şiirler

12 Ekim 2008

hurkus





Dünyanın en büyük çocuğu sayılabilir .

Kendi kendini büyüten, her büyüttüğü anda da çocukluğunu doğuran bir çocuk o.

Kendi büyüklüğünü, kendi çocuk içinde taşıyor o.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, bu coğrafyada şiirin safiyetini temsil ediyor bence.

Safiyet de onun şiiriyle bütünleşip, biçimleniyor adeta.

Dağlarca’nın şiiri; güneşi, ışığı, aydınlığı, sonsuzu, zamanı, ıslığı doğuruyor.

Bir çocuk o zira.

“Sallandı mı ne / Kendi değil / Düşü / Elindeki tüyün // Ta uzaklarda / Dağ başlarının bile görmediği / Bir yalaz / Yansıdı mı ne // Ot uyumamıştır / İçinde / Akan / Minicik özsuyu // Duydu mu ne / Elindeki tüy”

Şairin, Olmayan Aydınlığın Dokunuşu adlı şiirinde aslında olmayan yok bence; bir tüye, hiçbir ağırlık verilmeden bütün anlamlar hafifçe ve usulca yüklenmiş.

Böyle bir şiir için bir tanım yapılabilir mi?

Bu şiir, çocuk ya da büyük şiiri olabilir mi?

O, tanımsızlığın ve ayrımsızlığın doğuşu olan bir şiirdir diyebiliriz ancak; kendi cumhuriyetini ve demokrasisini kurmuş olan bir şiir!

Şair, başka bir zamandan konuşuyor aslında.

Nasıl bir zaman bu peki?

Bizim belki de hiçbir zaman içinde olamayacağımız bir zaman. Bu halimizle…

Dağlarca’nın tembihi çok net ama kabulü de çok zor: O zamanı yaşayabilmenizin tek bir şartı var; doğa kadar, ışık kadar, çocuk kadar saf kalmak.

Islık çalın!

“ÜSSÜYO ÜSSÜYOOOS

ÜSSÜVİYYT

OŞŞU OŞŞÜYO OŞŞÜYOOY

OŞŞÜÜ”

İnsan hangi halinde ıslık çalar zaten? O hal en çocuksu, en saf hali değil midir onun?

Ama bu insan, hayatı boyunca acaba kaç kere ıslık çalmıştır ve bu ıslıkların toplam süresi ne kadardır ki?

Dağlarca’nın önerdiği zaman içinde, çocuk-insan, belki de hep ıslık çalacaktır.

Güneşi Doğuran, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın yeni şiir kitabı. Çocuklar için olduğu söyleniyor. Şair, toplam 660 kelime içinde; insanı (safiyeti) ışığa, çağdaşlığa, geleceğe, doğmaya, başka başka zamanlara kavuşturuyor adeta.

“O gün / Yurt ışır ışımaz / Yıkanırken yüzleri yüce parıltılarla / Uzun uykusundan silkindi toplum / Baktı // Bileğindekine / Masadakine / Konuk odasının duvarındakine / Dörtyol ağzındakine / Alandakine / Kuledekine / Kentin giriş yerindekine / Çıkış yerindekine // Geri kalmış benimki dedi / Avucu parmakları gerçekle sızlamış / İleri aldı bir bir / Kendi saatini çabucak // Ne güzel / Katıldı ileri ülkeler arasına / Ülkesi bir çocuğun” (Çağdaş Yurt şiirinden) Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın zamana yüklediği anlamın tarihselleştirilmiş ve ülküleştirilmiş bir başka açısı bu şiir; zamanı insan ilerletir demeye getiriyor bize.

Güneşin doğması için de çocuğun (safiyetin), saatleri (zamanı) doğru ayarlaması gerekir. Hatta biraz ileriye de ayarlaması güzel olur: “Oh / Yapmıştır işte / Kümeler görevlerini // Dalbudak / Salla dursun iğrenç uyku // Tüneye dursun / Dalbudak eğriliğine / Uyuşukluğun baykuşları pis / Dört yol ağzındaki de / Alandaki de / Kentin giriş yerindeki de / Çıkış yerindeki de // Saatleri kentin / İleri alınmıştır / Ülküdeşler göz göz / Bakmıştır saatler içinden / Geleceklere”

Başarı adlı bu şiirinde şair, geleceği ancak safiyet sahibi kitlelerin (kümelerin) doğurabileceğini söylüyor bize, hem de oldukça net bir biçimde.

Güneşi Doğuran, büyüklerin de okuması gereken bir şiir kitabı.

Hatta belki de özellikle onların okuması gerekiyor. Kitabı resimleyen Mustafa Delioğlu, şiirlerin safiyet duygusuna epey katkı getirmiş bence. Bilhassa Islık şiirlerinin desenine bayıldım.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın özel şiir evreni, damıtılmış bir insanlık evreni bana göre. Sözcüğün safiyet gücünü, topluma, bireye, doğaya yöneltiyor ve yüklemeye çalışıyor o.

Ama anlamlarla.

Dağlarca, sözcüklerini ıslığa dizip, mısralarını boşluğa yazmış. Gölgesiz olsunlar diye.

Islığın tüy gibi hafifliğine ve boşluğun mülkiyetsizliğine ayılalım diye bence.

Uzun, ama çok uzun sürmüş olan uykumuzdan uyanalım diye hem de:

“Çağlar boyu çıplakmışçasına / Giyiniverdi el ayak // Sel gibi / (Sel toprağı giyinir) / Kasırga gibi / (Kasırga gökyüzünü giyinir) // Tık Tık Tık Tık yöneldi hemen / Tutar el / Koşar ayak”

Şiirin ne olduğunu unutmuş olan bu hayatımızda, şiirin ne olduğunu hatırlatan bir duygu verme Dağlarca’nın şiiri.

(Güneşi Doğuran, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Resimleyen: Mustafa Delioğlu, YKY)


12.10.2008
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0