ForumDuyurular  Yeni Konu 

Futboldan yararlanarak

22 Haziran 2008

hurkus



Bugün cuma, yani akşama Türkiye’nin Hırvatistan’la maçı var. Futbol hep öyledir ya, bu Kupa’da da sonuçlar sanki kural olarak şaşırtıcı. Dün gece Almanya Portekiz’i rakam olarak az farkla yendi ama “yenen takım” görüntüsü tamdı. Oysa iki gün önce Hırvatistan’a yenilmişti; Avusturya’yı yenerken öyle bir görüntüsü yoktu. Şimdi onları yenen Hırvatistan’la biz oynuyoruz ve biz de yenebiliriz. Tabii bize özgü kalıplar hep var: “iki sıfırdan gelip maçı alma mucizesi!” üstüne sonsuza kadar konuşabiliriz de, o iki golü neden yediğimize fazla kafa yormayız, falan. Ama, neyse, kazanıp yarı finale çıkma ihtimali de açık.



Türkiye’de “milliyetçilik yükseliyor” çünkü yükselmesini isteyenler var. Kendi sorunlarını çözmek, yani iktidarlarını sürekli kılmak için yalnız buna tutunan bir kesim, süreci alabildiğine körüklüyor. Onların derdine derman olacak milliyetçilik, özellikle “beyinsiz” bir milliyetçilik çeşidi. Birkaç kere söylediğim gibi, Yasin Hayal tipolojisinde bir adam ülkenin Nobel almış yazarına “akıllı ol!” diye bağırabiliyor ve bir yığın mevki, diploma ya da gazete köşesi sahibi zevat da “evet, evet” diyebiliyor. Çünkü onlar da bu memleketi bu beyinsizlikle kurtaracaklarına inanmış.

Uzatmayalım, futbol, “millî maç” ortamı, bu beyinsizliği hiç korkmadan, utanmadan, bir “değer” gibi sunabileceğimiz bir ortam. “Fanatik milliyetçi olun, vurun öldürün” diye reklam yaparsanız, burada bile biraz yakışıksız kaçabilir. Ama ucunda maç olunca meşru bu. Yalnız “meşru” da değil, “övgüye değer” bir şey.

Hatırladığım ilk örneği “On İki Dev Adam” olan bir “klip” cinsi çıktı böylece. Hiçbir inceliği olmayan, tersine vahşileştirilmiş sesler çıkarmayı gerektiren bir “ezgi”! Fiziksellik ve fiziksel güç gösterisi ön planda. Baştan aşağı “maço” olacak. Bunları düşünüp bulmak da uzun boylu bir zekâ veya incelik gerektirmiyor.

Bu sefer de birtakım sakil robotlar görüyoruz ekranda. Önce o garip (ve “korkutucu” olduğu anlaşılan) seslerini işitiyoruz. Sonra soyunma odalarında ayaklarını yere vura vura bir “terennüm”de bulunan biyonik futbolcularımızı görüyoruz (bunların sahicilerinden bazıları böyle resmedilmeye daha yatkın zaten). Böylece, bu sportif “ideal”in “gayrıinsanîleşme” derecesi dev adamlara falan kıyasla adamakıllı ilerilere taşınmış oluyor. En büyük idealimiz ve bu arada “ulusal güc”ümüzün simgesi, bu beyinsiz kas yığınları.

İşin tuhafı, soyunma odasındaki o zarif “tepinme” ritüelinin “müzikal akompaniman”ında, çok belirgin bir biçimde, zikir ayinlerinin ritmik “hay, hay”lerinin de kulağa çalınması. Bu, kamplara bölünmüş, birlikte yaşama imkânını her gün biraz daha fazla elinden kaçıran toplumumuzda, millî maç çevresinde bir “millî uzlaşma” motifi mi? Yoksa, genel beyinsizleşme kampanyasında elimizin altındaki her imkândan yararlanma kurnazlığı mı?

Son erişilen TSK belgesinde dinin –tam da bu çerçevede- “lüzumlu” olduğu belirtildiğine göre, herhalde ikincisi.



21.06.2008
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0