Bir kurşunluk ömürlerimiz

23 Mayıs 2014 13:52 / 1640 kez okundu!

 

 

Anadolu denilen acı ve gözyaşının ülkesinde, bazen bir kurşunluktur ömür dediğimiz, bazen de ömür, Soma'da göçük altındadır. Bazen de Gezi'de, Roboski'de, darağaçlarında, faili meçhullerde, soykırımlarda bırakmaktır yaşayamadığımız ömürleri. 

Bu ülkede yüz yıllardır kurşun nedense hep adres soruyor. Vurulup da düşenlere bir bakın; hep ezilen halklar ve inançlar ya da yoksul Türk emekçileridir her kavgada ölenler. Gezi’de ölenlerin çoğu ya Kürt ya da Aleviydi. Bugün Cemevinde polis kurşunuyla öldürülen Uğur Kurt da Alevidir. Bu bir tesadüf değil, hiç değil. Kapitalizmin bu ülkede ezilenler üzerindeki tahakkümüdür.

22 Mayıs 2014 günü İstanbul Ok Meydanı Şarkkahvesi civarında toplanan kalabalık, Gezi direnişinde vurulan Berkin Elvan ve Soma katliamını protesto etmek için sokağa çıkmışlardı. Protestoculara karşı polis, her zamanki gibi biber gazı, tazyikli su sıkarak kitleyi yine darmadağın etmiştir.

Sokakta protesto gösterileri olurken o esnada Ok Meydanı-Cemevinde cenazeye katılan Uğur Kurt isimli alevi yurttaşımız Cemevinin içine doğru açılan ateş sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu olayda da polis gerçek mermi kullanarak Uğur Kurt isimli yurttaşımızı başından vurmuştur. Soma katliamı nedeniyle sözde yas’ta olan bir ülkede hergün yeni yas’lar yaşıyoruz.

Yaptıkları her katliama kendilerince  bir kılıf bulan yeşil faşizme soruyoruz? Ok Meydanı SSK hastanesine kaldırılan Uğur Kurt'un başına gelenlere de mi kader diyeceksiniz! Bu bir kader değil beyler! Bu olsa olsa bu ülkede yaşamanın elim kederidir. Polis kurşunu tarafından katledilen Uğur Kurt, Beyoğlu Belediyesinde taşeron bir firmanın işçisiydi. O’da tıpkı Soma'da, Roboski'de katledilen emekçiler gibi ekmeğinin peşindeydi. Soma katliamının üzerinden 9 gün bile geçmeden 22 Mayıs’ta yeşil faşizm bu kez bir canı daha vurdu. Soma katliamında hayatlarını kaybeden alevi köylerine yardımı teğet geçen devlet,  (http://www.radikal.com.tr/yazarlar/sirin_payzin/alevi_koyunu_teget_gecen_devlet-1193285) Ok Meydanı'nda Cemevinde bir Aleviyi vurmak da teğet geçmiyor nedense. Polisin Cemevinde yaptığı bu saldırı, devlet erkanlarından güç alarak Alevi inancına saldırıdır.

Bugün Cem evinde Uğur Kurt olmak yetmiyor. Bugün Alevi olmak gerekiyor. Alevilerin yüzyıllardır yaşadıkları acıları anlamak için bugün değil, her gün Alevi gibi hissetmediğimiz sürece daha çok gözyaşı dökeceğiz demektir. Bir anda Alevi kimliğinden Kürt kimliğine geçiyor yüreğim, Mardin'de 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz geliyor aklıma...

Bu ülkede yıllardır hep analar evlatlarını gömüyorlar bu faşist sistem yüzünden. Faili meçhul cinayetlerle evlatlarını kaybeden Cumartesi Anaları, son 30 yıllık savaşta Gerilla’da evlatlarını kaybeden Barış anaları, Asker anaları… Hep analar ağlıyor…

Hayatta hiçbir şey ama hiçbir şey evlatlarını kaybeden anaların acıları kadar büyük olamaz. Devlet terörizmi tarafından evlatlarını kaybeden analarımıza bir yenisi daha eklendi bu gün.

Bizler 1915'in hesabını sormadıkça, kuşluk vakitleri hep katliamlarla uyandık. Dersim, Malatya, Çorum, Maraş, 12 Eylül Darbesi, Sivas, Zilan, Halepçe, Roboski, Lice vb. gibi daha nice katliamlar. Bu katliamlarda yüzlerce insanımızı yitirdik, yitirmeye de devam ediyoruz. Önümüzde tarihi bir görev olarak duran, sorulmayan/sorulamayan o kadar çok hesabımız var ki... Sadece analar gömmüyor evlatlarını bu ülkede, öksüz ve yetim çocuklar da analarını gömüyorlar. Daha iki gün önce Rojava-Türkiye sınırında çocuklarının gözleri önünde bir asker tarafından vurulan anne şimdi mezarda, Bebeleri yetim kalan çocuklar ülkesi adeta bu ülke… 

Ah!.. Acılı toprağına sevdalı Anadolu’nun kadim halkları... Ne çok acılar çektiniz bu topraklarda. Yüz yıllara sığmayacak kadar büyük ve derin acılar. Durmaksızın toprağından kemikler fışkıran kadim coğrafyanın, kadim halkları ve inançları neden hep siz acıyla emzirildiniz? Bugün Uğur'la vurulan güvercin ürkekliğinde yaşayan Alevi yürekleriydi peki ya yarın sıra kimde? Nasıl bir canisiniz siz kan emiciler? Nasıl hiç acımadan canlara kıyabiliyorsunuz, annelerin koklamaya bile kıyamadıkları yavruları? Üç kuruş para, mevkii uğruna bunca cana kıyanlar yeter artık. Sizin cüzdanınız bizim ise vicdanımız hep iş başında olacak. İnsana kıymayın ne olur efendiler! 

1915 soykırımına kadar bu ülkede Ermeni-Süryani-Rum ve Ezidi nüfus sistematik bir şekilde yok edildi. 1915'den sağ kalanlar da baskılarla her gün ölerek, azalarak bu günlere geldi. Sistemin ayrık otu olarak gördüğü Kürtler ve Aleviler ise kanla kurulan cumhuriyetten bu yana, katliam ve soykırım yaşıyorlar. AKP'nin iktidar olduğu son on yıllık süreçte ise Alevileri sünnileştirme politikasıyla, Kürtleri ise asimile etme politikalarıyla yok ediyorlar. Kendi yurttaşlarına bunları reva gören bir iktidar Suriye'de yaşayan Ermeni, Süryani, Alevi ve Kürt'e neler yapmaz?

Kim ki, bu katliamlara ve protestolara sessiz kalırsa unutmasın ki, bir gün sıra onlara da gelecek. Unutmayalım, bu hayat itaat edenlerin değil, direnenlerin olacak bir gün.

 

Zeynep TOZDUMAN

23.05.2014

Son Güncelleme Tarihi: 23 Mayıs 2014 21:08

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.