Hem azınlık hem azınlık nitelenmeyen bir halk; Süryaniler

20 Mart 2013 02:02 / 1471 kez okundu!

 


Baş müzakereci Egemen Bağış’ın Ocak 2013’te İsveç’e yaptığı geziden sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Mart ayında üç gün süren gezisiyle birlikte gözler yine Süryani halkına çevrildi. Türkiye’nin etkili ve yetkili ağızları Süryanilere bir yandan siz “azınlık” değilsiniz diyor, diğer yandan “azınlık” malları ile ilgili çıkarttıkları yasa tasarısını öve öve bitiremiyorlar... Bu ne yaman çelişki böyle!..

1915 Büyük Süryani kıyımından sonra Süryaniler, 1924 Lozan antlaşmasıyla, azınlık olarak tanımlanmasına rağmen, ‘ azınlık’haklarından yararlandırılmayan tek halktır. Süryaniler azınlık olarak görülmediği gibi, Kürtler için 1925’te çıkartılan Şark Islahat Planı’ndan, 1928’de kabul edilen Latin harflerinin kabulü ve 1934 yılında “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyalarında en çok vurulan halk olmuştur. Cumhuriyetin kuruluşuna değin okulları olan, kiliselerinde (medreselerinde) “Süryanice eğitim verilen” Süryani kurum ve kuruluşlara yasak getirilerek bu kez de kültürel soykırım dediğimiz “Beyaz Soykırım”la zorla tek tipleştirme süreci başlamıştır. Beyaz soykırım, günümüze değin devam etmektedir.

Sayıları bugün anayurdu olan Turabdin’de üç bin, Türkiye geneli on sekiz bin kalan Süryaniler yaşadıkları baskıların yanı sıra ekonomik, siyasi, psikolojik, sosyolojik nedenlerden ötürü ata topraklarını birer birer terk etmişlerdir. Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyaret ettiği İsveç neredeyse ikinci vatanları olmuştur… 9 milyon nüfusu olan İsveç’te yüz elli bin Süryani yaşamaktadır. İsveç parlamentosu dahil belediyelerinde ve valiliklerinde Türkiye’den çok daha fazla Süryani İsveç’te söz sahibidir. Bizde ise doksan üç yıllık cumhuriyette ilk kez bir Süryani milletvekili (Erol Dora) meclise girebilmiştir. Sayın devlet yetkilileri, madem bizim anayasamızda herkes eşittir, neden Süryanileri, Ermenileri, Rumları parlamentoda ya da kamu kuruluşları dediğimiz orduda general v.s, yargıda hâkim ve savcı, emniyet teşkilatında emniyet genel müdürü, son kırk yıldır da belediyelerde belediye başkanı olarak göremiyoruz? İsveç’te “Türkçe” eğitim isteyen TC, neden kendi ülkesinde Kürtlere ve azınlıklara anadilde eğitim hakkını 1924 anayasasıyla günümüze değin yasak kılmıştır?

Parlamentoda büyük bir çoğunluğa sahip AKP hükümeti iktidara geldiğinden, günümüze değin sürekli barıştan, açılımdan, insan haklarından bahsediyor. Fakat uygulamaya gelince neden bugüne değin bu ülkenin kadim halklarının, başta en temel insani hakkı olan ana dilde eğitim hakkı olmak üzere, eşit yurttaşlık hakkını, inanç ve düşünce özgürlüğü hakkını hayata geçirmiyorlar? İşine geldi mi Süryanileri azınlık olarak göreceksin... İşine gelmedi mi anadillerini yasak ederek zorla Türkçe eğitim vereceksin... Geçtiğimiz süreçte çıkarılan vakıf mallarıyla ilgili bir genelgeyi, 1936 Beyannamesi’ni “Demokles’in Kılıcı” gibi gösterip işlevsiz hale getireceksin. 1942-1944 Varlık Vergisi’yle sermayelerini elinden alıp, sermayeyi Türkleştireceksin, askerde amele taburu olarak kullanacaksın. Bölgede Hıristiyan olduğu için sürekli ötekileştirileceksin. Milli Eğitim ders kitaplarında Ermeni ve Rum halklarının yanı sıra Süryanileri ırkçı ve nefret söylemleri içerisinde körpecik beyinlere kötüleyeceksin. Televizyon dizilerinde Süryani halkının kadınlarını ve papazlarını namussuz olarak sergileteceksin. Ve hala Süryani halkından özür dilemeyeceksin. Süryaniler, işte ancak böylesi durumlarda “azınlık” olarak görülürler. Fakat en temel insani hakkı olan ana dilde eğitim hakkı gibi haklarını ise görmezlikten geleceksin. İşte ileri demokrasi, işte büyük Türkiye!!!

TC, 1915’den bugüne değin (Ermeni, Süryani, Pontus Rum, Ezidi, Kızılbaş Aleviler, Kürtler) kırım yaşamış halklar ve inançlardan özür dilemediği sürece bu acılar devam edecektir.

İslami kurum ve kuruluşlara, camilere imam vs. atayıp, maaşlarını Türkiye halklarının sırtından ödeyen TC, neden o zaman bu devlete vergi veren bireyler olan Süryanilerin ruhani liderlerine maaş bağlamıyor? Madem kanun önünde herkes eşittir diyorsunuz ey yöneticiler, Süryaniler bu ülkenin yurttaşı değil mi? Bu bir çifte standarttır.

İsveç Parlamentosu’ndan Süryani milletvekili Yılmaz Kerimo, Cumhurbaşkanı Gül’e, Mardin'deki Mor Gabriel Manastırı'nın işgal altında olduğunu, bazı kiliselerin ve Ayasofya’nın camiye çevrildiğini ifade ederek, Asuri ve Süryanilerin azınlık olarak kabul edilmediklerini, hiçbir haktan faydalanamadıkları için okullarında dillerini öğretemediklerini söyleyince Gül’ün verdiği cevap bir hayli ilginçti: “Geçmişte sıkıntılarınız olduğu doğrudur, ama Mor Gabriel manastırı ibadete açıktır. 1924 Lozan Antlaşması’nda ‘gönüllü’ olarak azınlık olmaktan vazgeçtiniz” söylemini dikkatlice inceleyelim.

Madem geçmişte sıkıntılar var, bunu da deklare ediyorsunuz zaten, siz iktidarsınız, bu sıkıntıları hemen giderecek potansiyele sahipsiniz, bu bir... Madem Süryaniler Lozan’da azınlık haklarından gönüllü vazgeçmişler, yapılan protestolar ve eylemler gösteriyor ki, şimdi gönüllü olarak azınlık ve eşit yurttaşlık haklarından yararlanmak istiyorlar, bu iki... Üçüncüsü ise Mor Gabriel Manastırı ibadete açık diyorsunuz. Bir kapatmadığınız kaldı zaten. Kapatın Mor Gabriel manastırını olsun bitsin bu iş. AKP’de dünün Milli Eğitim Bakanı, bugünün Kültür Bakanı olan Ömer Çelik de bir yandan Süryanilere dönün çağrısı yapıyor. Sorarlar adama; siz Milli Eğitim Bakanı iken bir dizi imza kampanyaları yapıldığında neden ders kitaplarından Süryanileri aşağılayıcı ifadeleri kaldırmadınız?

Süryani halkı yasal güvence olmadan ne “azınlık” haklarından ne de eşit yurttaşlık hakkından asla yararlanamaz. Genelgelerle yapılan kısmi iyileştirmeler Süryani halkının sorunlarını çözmediği gibi bir dizi sorunları da beraberinde getirecektir.

Hepimizin bildiği üzere, ülke olarak önümüzde yeni bir Anayasa yapım süreci duruyor. Bu barış ve çözüm sürecinin Kürt halkıyla birlikte başta Süryani ve bütün kadim halkları kapsayacak şekilde olmasını bekliyor ve bütün kimliklerin ayırımsız bir şekilde yeni anayasada yer alması umudunu taşıyorum. Kürt sorununun çözümüyle birlikte Ermeni-Süryani-Rum ve Alevilerin sorunları çözülmediği sürece bu barış sözde barıştan öte gidemez.


Zeynep TOZDUMAN

19.03.2013


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.