Vekâlet savaşlarının sonu - Murat ÖZER

02 Ekim 2024 10:31  

 

Vekâlet savaşlarının sonu - Murat ÖZER

Hizbullah lideri Nasrallah'ın "en güvenli" olduğunu düşündüğü bir sığınakta İsrail tarafından nokta atışıyla öldürülmesi bir devrin sonu anlamına geliyor. Suriye'de diktatörlüğe karşı isyan başladığı günden bu yana daha çok "halkın direnişini küçümsemek" için kullanılan "vekâlet savaşı" söylemi artık miadını doldurdu.

Gerçekte bölgede bugüne kadar bir vekâlet savaşı sürüyordu. Ancak bu savaşı sürdürenler Suriye, Irak ve Lübnan gibi ülkelerin halklarını İran rejimi adına zapturapt altına almaya çalışan İran'ın vekilleriydi. Bunların başında ise Hizbullah geliyordu. Örgüt İran'ın talimatıyla ayaklanmayı bastırmak için Suriye'nin şehirlerinde terör estirmekle yetinmemiş, Lübnan'a sığınan ve sayıları 1 milyona ulaşan Suriyeli mülteciler üzerinde de baskı unsuru olarak görev yapmıştı.

İsrail'in gözü dönmüş bir şekilde başlattığı saldırılar örgütün Lübnan'daki otoritesini yerle bir ettiği gibi, Suriye'den yaşanan göçü de tersine çevirmeyi başardı. Lübnan'da mülteci görmek istemeyen örgüt mensupları artık kendileri Suriye'de mülteci durumunda. Hizbullah kontrolündeki Güney Lübnan'dan Suriye'ye sığınan mültecilerin sayısı bir haftada 50 bini buldu. Bu sayı her gün katlanarak artıyor. İsrail'in kendisine karşı başlattığı saldırılara dişe dokunur bir karşılık veremeyen örgüt mensupları, Esat rejiminin kontrolündeki Humus'ta daha şimdiden Suriye halkına baskı uygulamaya başladılar.

Hizbullah mensupları İran'ın kendilerini terk ettiğini düşünüyorlar. Bu fikrin oluşmasında İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın önceki gün yaptığı açıklamanın etkisi de büyük. İran'ın yeni cumhurbaşkanı, ABD ve Avrupalı liderlerin İsmail Haniye'nin intikamını almamaları halinde kendilerine savaşı Lübnan'a yaymama ve ateşkes sözü verdiklerini söyleyerek yapılan pazarlığı da itiraf etmiş oldu. Devletler harim-i ismetine yapılan saldırının intikamını "düşmanlarının daha da ileriye gitmemesi" için alırlar. Gözdağı verenle oturup pazarlık edenler, yenilgiyi zaten baştan kabul etmiş değil midir?

ABD'nin verdiği sözde duracağına İran'ın inanmış olması mümkün mü? Elbette değil. Belli ki, İran kendini ateşin dışında tutarak rejimini güvence altına almayı hesapladı. Bedelini ise Hizbullah'a ödetti. İran'a güvenerek hareket eden Yemen'deki Husileri de aynı akıbet bekliyor. İran adına Yemen'deki halk devrimini yok eden mezhepçi örgüt şimdi sadece İsrail'in değil, ABD'nin de hedefinde.

İran'ın, "Siyonizm'le mücadele kılıfıyla", vekilleri vasıtasıyla 21 yıldır bölgede sürdürdüğü mezhep temelli savaş sona ermeyecek belki ama İsrail'in tüm varlığıyla sahaya çıkması planları bozacak. "Direniş ekseni" söyleminin gerçekte bölge halklarının iradesine ipotek koymayı amaçlayan bir palavra olduğu ispatlandı. Hizbullah'ın gücünün abartılı bir reklam kampanyasının ürünü olduğu, korkutucu varlığının sadece özgürlük talep eden bölge halkları karşısında bir anlam ifade ettiği ortaya çıktı.

Bir yıldır Gazze'de işgal edilmemiş bir sokak bırakmayan İsrail, buna rağmen tek bir Hamas komutanını öldürmeyi ve tek bir esirini kurtarmayı başaramadı. Oysa Hizbullah liderlerini eliyle koymuş gibi buldu ve yok etti. Bu durum İsrail'in başarısını değil, İran'ın vekil güçlerinin acziyetinin ve ihanetin İran yönetiminde kol gezdiğinin en açık kanıtı. Ayrıca Hamas'ın vekil değil asıl olduğunun da kanıtı.

Şimdi İran'ın önünde iki seçenek var: Ya İsrail karşısında sahaya kendisi inecek ya da 45 yıldır rejimini korumaktan başka bir şeye yaramayan direniş ekseni palavrasına bir son verecek. Çünkü yakında bozuk para gibi harcayabildiği vekil kalmayacak.

Murat ÖZER

aksam.com.tr

01.10.2024

Son Güncelleme Tarihi: 04 Ekim 2024 02:24

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0