Kurban ve ‘ötekiler’

07 Ekim 2013 13:29 / 1109 kez okundu!

 


“Demokratikleşme Paketi”ndeki öneriler yoğun tartışılıyor. Bu tartışmalarda “yüzleşme” boyutu hiç atlanmamalı. Çünkü “İttihatçı zihniyet” tarihten besleniyor ve bu zihniyetle “yüzleşmeden demokratikleşme” kalıcı olamaz. Paket’teki “kurban derisi ve sakatat”ta Türk Hava Kurumu (THK) tekeline son verilmesi önerisi bu bakımdan anlamlı bir örnek oluşturabilir.

Bu öneri, “İslamcılar” Atatürk’ün kurduğu bir “müessese”yi daha çökertmek istiyor, diye eleştiriliyor. Oysa “saklı” tarihe dönüp bakılırsa, İttihatçılar’ın “sakatata musallat” olmaya “öteki”ler üzerinden başladığı görülür. Haksızlıkların köklerinin “Yüz Yıllık Vesayet”in “şeytani zihniyet”inde yattığı fark edilirse kalıcı bir “demokratikleşme” sağlanabilir kanısındayım.


TANIDIK BİR KAMPANYA

Bir süre “kim”den söz ediliyor sorusunun karşılığı olmayacak, okurken aklınızdan geçen “kim”leri not edin lütfen. Böylece “saklı tarih” üstüne bir “test” de yapmış olalım.

“Türkün en kıskanç bir his ile sarıldığı bir müesseseye karşı adeta hıyanet mahiyetini alan bir hareketten vazgeçeceklerini ümit etmiştik,” diye başlar (Yanıkyurt/ İzmir- 4 Ocak 1926, başyazı) “kampanya”. Buradaki “müessese” Şubat 1925’te kurulan “Tayyare Cemiyeti” (TaCe)’dir, ki on yıl sonra THK adını alacaktır.

Hangi hain bu “hıyanet”ten vazgeçeceği umulan? Gazete aynı gün kuruluş yıldönümü için kaleme alınan bir yazıda siyasi çizgisini “Gazi’nin ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın gösterdiği istikamette ilerlemek” olarak açıkladığına göre “Gazi ve Fırka”ya muhalif olmalılar..

Başyazının (kısaltılmış ve sadeleştirilmiş) devamı şöyle: “Ekmeğini yedikleri,.. asil bir ulusa karşı gösterilen bu inadına cesareti nereden aldıklarını bilemiyoruz... eğer TaCe’ne karşı giriştikleri bu kötülük dolu hareketlerinde daha fazla ısrar edecek olurlarsa gençlerin tahammülünün kalmaması ... pek olasıdır...”

Gençlerin “tahammül”ü kaşındığına göre “dâhili bedhah”lardan bir mi acaba?

Ertesi gün konu manşettedir: “TaCe’ne ayrılmakta olan bir parayı kuruyasıca kursaklarına sokmak için ısrar etmeleri yüzünden” Vali (İhsan) Paşa “derhal olaya el koymuştur... Hükümet Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (TEK) gereğince Türkiye’de yerleşik ve Türk tabiiyetini sahip bütün vatandaşları Türk olarak kabul etmiş ve... din ile dünya işlerini kesin ve köklü biçimde birbirinden ayırmıştır.”

Kimden söz ediliyor; “Mürteci”ler mi, Çerkesler veya Kürtler mi? Kampanya üçüncü gününe varmıştır ve başyazı bugün “Hürriyet”te yazılmış gibi tazedir ve “kim” sorusunu yanıtlamanın da vaktidir:

“... Türk vatanında yalnız Türk vardır... üç buçuk haddini bilmez hahamın hâlâ bir Yahudi varlığını korumak uğruna bin bir çeşit oyuna başvurmalarını nasıl sessiz geçiştirebiliriz?.. On iki günden beri Yahudi kursağına bir gram et girmemiştir... Bütün bunlara rağmen biz her şeyi unutmak istedik. Din ve mezhep ayrımsız her vatandaşa yüksek Türklük payesi vermekte tereddüt göstermedik...”

Yanıtın “Yahudi” ve “haham” olabileceği geçmiş miydi aklınızdan?

7 Ocak günü “kampanya” başyazıda “tehdit” dozunu yükseltir: “Bu memlekette artık cemaat hayatına müsaade edemeyeceğiz. Hepimizin malı olması gereken TEK ‘Türkiye’de Türkler vardır’ diyor. Buna karşılık siz de ya Türk olarak burada oturacak veyahut ... Biz bu memlekette bizden olmamakta ısrar edenlere hayat hakkı vermeyeceğiz. Ne yaparsınız diye sormayınız. Siz de biliyorsunuz ki Yunan işgali zamanındaki yılışık ve müstehzi hâllerinize rağmen Türk bir şey söylememiş ve fakat çok şeyler yapmıştı... Siz beş yüz sene et yemeseniz, hatta topyekûn açlıktan can verseniz bizim bir kılımız bile kıpırdamaz... Biliyorsunuz ki sizi bütün mazinize rağmen bir vatandaş gibi kabulde tereddüt göstermedik. Bu âli cenabı dünyanın hiçbir milletinde göremezsiniz. Daha geçen sene Rusya’da, Romanya’da, hatta İsviçre’de başınıza gelenleri hiç kimse unutmadı. Siz; dünya yüzünde böyle Yahudi milleti kaldıkça herkesin nefretinden asla kurtulamayacaksınız.”

Hitler’in sözleri mi bunlar, yoksa “İttihatçılar”dan mı öğrendi her şeyi?

7 Ocak’taki haber: “...Yahudi hahamları,.. on beş gündür et kesmemekte ... Yahudi cemaati de on beş gündür et yüzüne hasret bulunmaktaydı ... hahamlar nihayet ... kaçak et kesmeye karar vermişler ve ... sağladıkları altı yüz kuzuyu bu sabah Karşıyaka’da boğazlamışlardır. Yahudiler et kokusunu duyunca vapur vapur Karşıyaka’ya taşınmaya başlamışlardır...”

Yakın tarihte de sık tanık olduğumuz “Türkiye Türklerindir kampanyası” 17 Ocak’taki başyazıyla zirve yapıyor: “... Yahudi hahamlarının hayvan sakatatında, kuzu işkembelerinin içinde ne işi vardır?.. Vilayet konuya hak ettiği önemi verdi,.., haham efendiler de burunlarını koyun işkembelerinden çıkardılar... Vilayet ... bu çizgiyi aşanları kulaklarından tutup İstiklal Mahkemesi’ne yollamalı,.. sonunun ne olacağını bunlara göstermelidir.”

“İttihatçı zihniyet” en kolay “dil”inden yakalanır, ne pis kokan, “aşağılama” dolu bir “dil”dir o! “Kampanya” kalıpları da hep aynıdır: “Ey Türk Gençliği”, “Türk vatanında yalnız Türk vardır”, “Ya sev, ya terk et” ve ...

Bu “derin” ve “yüzsüz gelenek” ile yüzleşmeden demokratikleşme gerçekten“zor”. Üstelik “İttihatçı Zihniyet” Osmanlı’dan mirastır ve bilinir ki Osmanlı’da “oyun” çok!


Talat ULUSOY

07.10.2013

Son Güncelleme Tarihi: 07 Ekim 2013 15:45

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.