İzmirli sorular

26 Nisan 2010 21:35 / 2432 kez okundu!

 


Sonda soracağımı başta sorayım: Bana yıllarca “tarih” kitaplarınızda “Yunan’ı İzmir’de denize döktük, onlar da kaçarken İzmir’i yaktı” diye bellettiniz. Çocuk aklımı kirlettiniz! Niye? Bu kiri temizlemek için, aşağıdaki sorularıma açık yanıtlar veriniz lütfen.

Şimdi hepiniz diyorsunuz ki, yangın Ermeni mahallesinde başlamış, Basmane’de Fuar’ın oralarda. Peki, İzmir’de ciddi bir Ermeni nüfus olduğundan “tarih” kitaplarınızda niçin hiç söz etmediniz? Niçin?

Sahi, “Ermeniler yaktı” sözüne ne zaman sarılmaya başladınız siz, Asala’dan sonra mı? Hani İzmir’i”kahpe Yunan” yakmıştı? Doğrusu bayağı da aklım basmıştı!

Ermeniler veya Yunanlılar, fark etmez, Hristiyanlar (Gregoryen ve Ortodoks) yaktı demek istiyorsunuz. Yaktı ve kaçtı! Kundakçıların üçünü beşini yakalayamadık mı?

Hadi kabul edelim ki; zengin-fakir, kadın-erkek, yaşlı-genç bütün Hristiyanlar 13 Eylül günü delirdi. Kaç göbektir atalarını gömdükleri, beş yüz yıldır Müslüman yönetimi altında yaşayıp geldikleri topraklar, üç yıllık Yunan işgali ertesinde yine Müslüman yönetimine girdi diye kahrolup intikam için çıra gibi yaktılar ve yüzleri isli kara ihtiyar ve yatalaklar dahil kendilerini kaçırmak için bekleyen gemilere attılar, öyle mi? Resmî tarihçilere soruyorum, kaç bin insan, kaç gemi? Yahu “tarihçi”liğinize sözüm yok ama dört işlemlik bir aritmetik cesaretiniz de mi yok?

“Şehrimiz İstatistik Müdüriyetince elde edilen malumata göre İzmir’de mevcut 42.945 haneden hariki hasıl esnasında (olan yangın sırasında Tu) 14.004 hane muhterik (yanmış Tu) olarak 28.941 hane elyevm mevcut olan dükkân ve mağaza miktarı da 9.696 adettir. Bunların 6.410 adedi İslamcılara, 1648’i Rumlara ve mütebakisi Musevilerle ecnebilere aittir.” (30 Mart 1923, Ahenk gazetesi) On dört bin hane dile kolay, kim yaktı bu on dört bin haneyi? Ve “Türklerin eline geçmesin” diye kendi dükkânını yakmayan bu 1648 Türksever Rumlar kimlerdir? Ödüllendirmeyi düşündük mü?

Haydi, Frenk Sokağı’ndaki yapıların çoğu bitişik nizamdı, verhaneler (ticari eşya depoları) iç içe girmişti ve zincirleme yandılar diyelim. Rumların Aya Fotini, Ay Yorgi ve Ermenilerin Surp Stefan kiliseleri niye yandı? Her biri geniş avluların ortasındaki bu kutsal kiliseleri yakmak, içindeki Meryem ve İsa tasvirleriyle birlikte yakmak için gerçekten topluca dinden çıkmış olmak, çıldırmış olmak gerekmiyor mu?

İzmir yangını Ermeni mahallesinde başladı. İddia o ki Ermeniler başlattı ve rüzgâr tamama erdirdi. Ya Buca’daki yangınlar, ya Bornova’daki yangınlar, Kemalpaşa ve köylerdeki yangınlar? Bu yangınlar için de tarihe yakışır müsebbipler bulundu mu acaba sevgili “tarihçi”ler?

9 Eylül günü İzmir geri alındı, yangın 13 Eylül günü başladı ve dört gün sürdü... İzmir kimin idaresinde, kimin sorumluluğunda? Niye söndürülemedi? Peki, itfaiye yetmedi, söndürme çalışmaları engellendi. İyi ama, şehri geri alan ordu ne yaptı? Tarihçilere değil, yangın uzmanlarına soruyorum: Erat kazma kürek girişse, dört günlük yangının hiç olmazsa ikinci gününde olsun bir güvenlik koridoru açamaz mıydı? Hiç olmazsa hastaneler bölgesi kurtarılamaz mıydı? İzmir Sigortaları İtfaiye Kumandanı Greskoviç’in raporu diye sunulan şey İstanbul baskısı bir matbu metindir. Nerede bunun orijinali?

Ermeni mahallesinde başlayan yangın, rüzgârın etkisiyle yayılmış. Her rüzgâr alevlerin dilini uzatır. İzmir’i yakan hangi rüzgâr? Resmî tarihçilerin önce bu konuda anlaşmaları, sonra milleti ikna görevine soyunmaları gerekiyor. Esen neydi, imbat-meltem mi? Olamaz, çünkü denizden karaya eser, oysa yangının yayılışı ters yönde. Lodos Çatalkaya’dan (İkizkardeşler) doğru eser, bu da raporlara delil olmaz. Yıldız mı, poyraz mı, karayel mi? Bu günahkâr rüzgarâ “kıble” demeye dilim varmıyor ama tam tarifini istemek hakkım değil mi?.

Rüzgâr önüne katmış alevleri İzmir’i yakıyor, ama bazı alevler rüzgâra inat ters yönlere de sapıyor! Yeri geliyor, alevler bir mülkün sahibine veya bir kilisenin papazına torpil geçiyor, değdi-değmedi, yandı-yanmadı oynuyor. “Tarihçi”ler D’Assurance de Smyrne (İzmir Sigorta) şirketinin 1905 tarihinde Londralı mühendis E.Goad’a çizdirdiği planlarındaki yangın sapmalarını açıklarlar mı acaba?

Şimdilik son sorum şu: Aralık 1922’de Ahenk gazetesinde ilanı çıkan “Türk Müzayede Salonu” nedir? Bir iştirak midir? Birkaç yıl boyunca her hafta açık arttırmaya çıkarılan “piyanolar, kıymetli mobilyalar ve halılar, ipek elbise ve iç çamaşırları, vs...”nin kaynağı nedir?

Tarih, resmî raporlara sığmayacak kadar gerçek ve sadece memur tarihçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iş olsa gerektir desem ne dersiniz?


Taraf
18.04.2010

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.