İzmir hatırlıyor! Resmî ezberleri tersinden okuyor...

15 Eylül 2014 15:37 / 3080 kez okundu!

 

 

Doksan iki yıldır sadece “9 Eylül”ü, “düşman”dan kurtuluşu hatırlayan ve “zafer ile keyiflenip” bayram edenler, Ermeni Soykırımı ile yaptıkları gibi “memleketi zora sokanlar”lar, Büyük İzmir Yangını’nı ve yangında ölen altmış beş bini aşkın İzmirliyi hatırlamazlar! Doksan yıldır hafızası itina ile silinen İzmir, sabırla geçmişini arıyor.

***

 

İzmir hatırlıyor! Resmî ezberleri tersinden okuyor...

 

Antep “Gazi”dir, Maraş “Kahraman”, Urfa’ya “Şanlı” takısı uygun görülmüştür. Kalan yetmiş yedi şehir içinde böylesi takılara lâyık görülen yoktur. Elbet “ad takanlar”ın vardır bir bildikleri! Yalnız...

 

Yunan’a taarruz 26 Ağustos 1922’de Afyon’da başlar, Başkomutanlık Meydan Muharebesi Kütahya’nın Dumlupınar’ında kazanılır, Yunan İzmir’de “denize dökülür”, değil mi? Neden bu şehirlerimize; “Muharip” ya da “Savaşkan” Afyon, “Muzaffer” ya da “Utkan” Kütahya, “Halâskâr” ya da “Kurtarıcı” İzmir gibi unvanlar vermek akıllara gelmemiştir?

 

 

“GÜZEL İZMİR” YANMIŞ, DUYANI YOK

 

Gelmiştir! 13 Eylül 1922 günü, BMM’nin 101’inci toplantısında Edirne Mebusu (milletvekili) Şeref Bey, bazı Meclis üyeleriyle birlikte gittiği Batı Anadolu inceleme gezisinden yeni dönmüştür ve İzmir’in adının “Güzel İzmir” olması içinbir önerge verir. Zaten İzmir, uzun yıllardan beri sadece Osmanlı sınırları içinde değil, sadece Ege, Akdeniz kıyılarında değil, dünyada da “Güzel İzmir” diye ün kazanmıştır. Şeref Bey’in önergesi kabul edilirse bir gerçek tescillenmiş olacaktır sadece. Ertesi gün önerge “lâyiha encümeni”ne (tasarılar komisyonu) gönderilir.

 

13 Eylül 1922 “Büyük İzmir Yangını”nın başladığı gündür. 18 Eylül’e kadar süren, İzmir’in en güzel yerlerini kül eden, en önemlisi kadın, çocuk ve yaşlı onbinlerce İzmirlinin ölümüyle sonuçlanan bir yangındır bu. Bırakın “Güzel İzmir”i, İzmir’i İzmir yapan hiçbir şey kalmamıştır geriye. Böyle günlerde böyle bir önerge veren Şeref Bey, gündeme alınması için “komisyona havale” eden Meclis İzmir’in felâketi ile alay mı etmektedir?

 

Hayır! Şeref Bey’in de, arkadaşlarının da İzmir’in yanmakta olduğundan haberi yoktur. Belki bir iki “özel” kişi dışında Büyük Millet Meclisi’nin, müstakbel Cumhuriyet’in ikinci büyük şehrinin yanmakta olduğundan haberi yoktur! Olur mu böyle şey?!

 

Olur! Olduğunu Meclis toplantılarını (www.tbmm.gov.tr) izleyip görelim:

 

İzmir kül-kömüre döndüğü gün, yani 18 Eylül günü komisyon verilen önergeyi incelemeyi tamamlar ve Meclis’e gönderir. Belli ki Meclis’in hâlâ İzmir’in yanıp kül olduğundan haberi yoktur! Üstelik önerge 20 Eylül günü incelenmek üzere bu kez “Dahiliye (İçişleri) Encümeni”ne gönderilir. “Kurucu Meclis” yangını hâlâ duymamış olabilir mi? Duymuş ise; Hacı Bayram’da kılınan Cuma namazından sonra, dua ve tekbirlerle açılan “Kurucu Meclis” bu acıya duyarsız olabilir mi?

 

21 Eylül günü, bu komisyon da çalışmasını tamamlayıp tutanağını Meclis’e yollar ve önerge gündeme alınır! Ne demeye gelir şimdi bu “Güzel İzmir” önergesini gündeme almak?

 

Önergenin görüşüleceği ikinci oturum, çoğunluk sağlanamadığından yapılamaz. Bir sonraki toplantı 23 Eylül günüdür.

 

 

BU ZAFERLER ZORA SOKAR

 

23 Eylül günü geçmiş toplantının tutanak özetleri okunurken “önergenin gündeme alındığı”na dair ifade yinelenir. Demek ki önerge görüşülecektir. Ama ikinci ve üçüncü oturumlar (kapalı) gizlidir! Bu iki oturum tutanaklarında önergenin görüşüldüğüne ilişkin bir kayıt yoktur. Ancak Burdur milletvekili İsmail Suphi Beyve arkadaşlarının bir önergesi vardır: “Olağanüstü durumlar ve dört, beş gündür (İzmir ve Bursa’dan --TU)Meclisçe hiç bir haber alınamaması nedeniyle Hükümetçe bilgi verilmek üzere gizli oturum yapılması” önerilir. Bu önerinin gündeme alınıp alınmaması uzun tartışmalara neden olur, ama “Güzel İzmir” önergesi tartışılmaz. Bu tartışmalar sırasında Erzurum mebusu Hüseyin Avni’nin söyledikleri Meclis’in İzmir’den “resmen” haber alamadığına delildir:

 

“Efendiler, rica ederim herkes bu memlekette haddini hududunu bilmezse işin ölçüsü kaçar. Memleketin geleceğini yine zora sokarız... Onlarla biz haberleşemiyoruz, Avrupa bizimle haberleşiyor. Biz İzmir’le haberleşemiyoruz. İçişleri bakanı nerede? Hani bu devletin postası... Yirmi günden beri siyasi durum hakkında bize haber yok... Bugün. Onbeş gündür iş bitmiş. İzmir’e girilmiş.... Sonra bu zaferler sizi zora sokar. Bununla keyiflenmeyiniz, Cenabı Hak herkesin hakkını verir.” Nedir bu “memleketi zora sokmak”, nedir “zora sokacak zafer”, Hüseyin Avni Bey’in kulağına gelmiş bir şeyler mi vardır?

 

 

AÇIK MECLİS, KAPALI OTURUM

 

İzmir ile haberleşme koptu, peki ya İstanbul’la da mı koptu? Çünkü 16 tarihli İstanbul gazetesi Akşam’da yangınla ilgili, “İzmir yangını nihayet söndürüldü” manşetiyle ilk haber yer alır: “Şehrin yalnız Hıristiyan ve Frenk mahallelerinin yandığı hakkındaki haberler doğru değildir. İslâm mahalleleri de bu felaketten etkilenmiştir...”Bir gariplik vardır bu işte, Ankara, İzmir yangınını duymamakta ısrarlıdır.

 

Üşenmeyen tarasın, “Güzel İzmir” adı ekim sonuna kadar yayınlanmış gizli-açık hiçbir toplantı tutanağında yer almaz. “İzmir Yangını” lafı da geçmez. Önergenin verilişinden ekim ayı sonuna dek yapılan ve tutanakları yayınlanan kırk açık, on beş kadar gizli oturum vardır. Büyük olasılıkla, 21 Eylül günü gizli yapılan “üçüncü oturum”da mesele görüşülmüş, ve Meclis “Güzel İzmir”in artık güzel olmadığını öğrenmiş olabilir. “Büyük olasılıkla” diyorum, çünkü bu “gizli” oturumun ve 27-30 Eylül arasında yapılan 110. gizli birleşimin tutanakları yok!

 

Büyük Millet Meclisi için Büyük İzmir Yangını bu kadar önemsiz olabilir mi? Örneğin 18 Eylül günü yapılan gizli oturumda Kütahya mebusu Besim Atalay’ın “Alçak düşman Uşak’tan çekilirken ...evlerimi, dükkânlarımı yakmıştır. Memleket haraptır...” ifadesini içeren telgrafının okunması üzerine yapılan konuşmalar “yangın” konularına ilgisiz kalınmadığını gösterir.

 

Doksan iki yıldır sadece “9 Eylül”ü, “düşman”dan kurtuluşu hatırlayan ve “zafer ile keyiflenip” bayram edenler, Ermeni Soykırımı ile yaptıkları gibi “memleketi zora sokanlar”lar, Büyük İzmir Yangını’nı ve yangında ölen altmış beş bini aşkın İzmirliyi hatırlamazlar! “Türk kanı”ndan değil ya da Hıristiyan diye mi? Sahi, bu milletin büyük “çoğunluk”u yaratılanı Yaratan’dan ötürü severdi, değil mi?!

 

Doksan yıldır hafızası itina ile silinen İzmir, sabırla geçmişini arıyor. Resmî ezberleri tersinden okuyor, “İzmir Hatırlıyor!

 

Talat ULUSOY

Yüzleşme Atölyesi

14.09.2014

 

Son Güncelleme Tarihi: 15 Eylül 2014 21:53

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.