Ermenilerle uyuşma söylentileri

15 Nisan 2015 23:48 / 1579 kez okundu!

 

 

Seçimler öncesinde ilginç bir haber!

Son günlerde Türklerle Ermeniler arasında doğrudan doğruya anlaşma yapılması için bazı  girişimler olduğu hakkında bir takım söylentiler yayıldı. Bu söylentilerin ortaya çıkışına “Derçinlor” namındaki Ermeni gazetesinin yayınları sebep oldu. Bu gazetenin iddiasına göre Ermeni Patrikhanesi’ndeki milli meclis, hükümette Ermenilerle bir karar noktası oluşması için eğilim bulunduğu olasılığını göz önüne alarak bu konuda görüşmeler yapılması ve Ermeni meselesinin aldığı şimdiki şekli uzun uzadıya inceledikten sonra sonunda hükümeti Osmaniye tarafından gösterilen bu eğilimden yararlanarak…” görüşmeler yapılması yolunda bir karar alındığı bildiriliyor bu haberde ve devamında:

Diğer taraftan yine Ermeniler tarafından Fransızca yayınlanan ve Ermeni Patrikhanesi’nin yabancılar gözünde resmi görüşlerini yayınlayan “Rönesans” gazetesi “Derçinlor”un bu yayınını kesin olarak tekzip…” ettiğini yazıyor. İlginç değil mi?

Ama bu haberin duyulması üzerine kaleme alınan şu satırlar hiç de ilginç değil. Çok iyi bildiğimiz “İttihatçı” cümle kalıplarından oluşturulmuş bir “kes-yapıştır”! “Ermenilerle Uyuşmak Söylentileri” başlıklı bu yazıyı okumakta yine de sayısız fayda var:

Ermenilerle uyuşmak için hakikaten bir girişim olup olmadığını bilmiyoruz. Fakat Ermeni gazetelerinin yayınından, Rönesans’ın tekziplerine rağmen her halde ortada bir şeyler döndü ki yeni girişimler olunca, yeni eğilimler belirmekte olduğu anlaşılıyor… Bizim düşüncemize göre Ermenilerin Türklerle uyuşmalarını kesin olarak engelleyecek nedenler yoktur…”

Laf nereden geldi, nereye çıkacak diye meraklanıyor insan:

Ermeni komitacılarının taşkınlıkları olmasaydı, Ermeni milleti yüz yıllardan beri beraber yaşadıkları ve bu kadar ekmek ve nimete sahip olma şerefine erişmiş oldukları Türklere karşı bu derecede saldırgan bir tavır göstermezlerdi.”

Bildiğimiz “özcü” övüngenliğe çıktı: “Biz” Türkler, yıktığımız on beş devlet döneminde de ve özellikle son yıkıp devirdiğimiz Osmanlı döneminde de hep adaletli ve “öteki”leri koruyucu olageldik. Yıkıldıysak, “adalet”imizdendir!!! 

Yine şu ortamda emindirler ki bu devletin en zayıf ve kuvvetli zamanlarından bu günlere kadar varlıklarını korumuş olmaları ve bugünkü aşırılık yanlısı davalarını (soykırım iddiası kastediliyor olabilir) ileri sürecek kadar bir cemaat sahibi bulunmaları hep Türklerin kendilerini koruyup kollamaları konusunda gösterdikleri iyilikseverlik ve sözünde durmasının sonucudur. Ve Ermenilerin bundan sonra da Türklerle uyuşmaları, iyi geçinmeleri yaşamsal çıkarlarınadır…

Son cümle, iyiliksever “ağabey” tavırlarıyla pek uyuşmayan bir “tehdit”, Ergenekoncu “ağır abi” ağzı kokuyor: Ayağını denk al, yoksa hayatın kayar!

Türklerle Ermeniler beraber bulunacaklar ve beraber yaşayacaklardır. Türk için atalarından miras olan yerleri bırakıp ayrılmak kesinlikle olamaz. Diğer taraftan Ermeniler de … yerleştikleri yerlerden kolay kolay bağlarını koparamazlar. Ermeniler esasen tüccar bir millet oldukları ve ticari çıkarı başka her türlü çıkarın üstünde tuttukları için kendilerine en çok çıkarı sağlayan Türk çevresinden ayrılmaya asla razı olamazlar…

Türk akıncı, cengaver, “öteki” tüccar! İslâm milletinden olmayanın elini silaha sürmesine izin verilmiş olsa bu “Tarkancı” geyik yere basacak…

 “Biz Müslümanların esasen Ermenilere karşı bir iddiamız yoktur. Savaş yıllarına ait olaylardan dolayı Ermenilerin hep birlikte bütün Türk milletini suçlamalarına kesinlikle tahammülümüz kalmamıştır…

Allah Allah! Savaş sırasında bir “olay” olmuş, olmuş da ne olmuş?!

Esasen savaş senelerindeki olaylarda en çok mağdur olanlar kimlerdir, Ermeniler hakikaten dedikleri kadar zulümlere maruz kalmışlar mıdır, yoksa bu meselede de esas itibarıyla en çok zulüm gören yine Türkler midir, buraları henüz kanıtlanmamıştır…Yalnız muhakkak olan bir şey vardır ki o da … Türklerin zarar gördükleri, Türklerin uğursuz acılara uğradıklarıdır. Bugün yitirdiklerimiz o derece müthiştir ki, … Ermenilerin kalkıp da bizden ayrıca istekte bulunmalarını aklımız bir türlü anlamıyor…

Galiba Papa’nın son açıklaması üzerine kaleme alınmış bir yazı bu. Ermenilere 1915’te yaşatılan “olay”ı “Yirminci Yüzyılın İlk Soykırımı” olarak tanımlamasına yanıt olarak yazılmış.

Bununla beraber Ermeniler bizimle iyi geçinmek isterler, iyi geçinmek kendileri için biricik kurtuluş yolu olduğunu anlarlar ve şimdiye kadar takip ettikleri sözle sataşma ve saldırma siyasetinden uzaklaşırlarsa kendileriyle uyuşmayı doğal olarak arzu ederiz…

Şunun şurası bir avuç kalmış Ermeni yurttaşlara bir “rehin” muamelesi var burada. Yine de bir “uyuşma” isteği olduğu çok açık, ancak:

Fakat yeter ki karşımızdakiler de son gerçek durumlarını hakkıyla bilsinler. Bizi kendilerine (de) hiçbir yarar sağlamayacak biçimde söz etmek ve sıkıntı vermekten kaçınsınlar ve içtenlikle bizlerle uyuşmak arzusunu göstersinler. İşte bizim düşüncemizce bazı Ermeni gazeteleri tarafından ortaya atılan Türk-Ermeni meselesi ancak bu biçimde çözülebilir ve öyle sanıyoruz ki Ermenilerin akıllı ve anlayışlı olanları bu hakikatleri er geç anlayacaklar ve sonunda yabancılardan destek görmektense yine bizimle uyuşmanın kendileri için en emin bir kurtuluş çaresi olduğunu takdir edeceklerdir.”

Papa “hariçten gazel” okumasa, şu günlerde “soykırım” konusunu parlamentolarında gündeme almaya başlayan “yabancılar” araya girmese bu sorunun bir “uyuşma” ile çözülebileceği ne güzel ifade edilmiş! Hayırlara vesile olur inşallah!

Maalesef hayırlara vesile olmadı. “Ama onlar da bize yaptı” ilkelliğinden başka kendine dayanak bulamayan “Ermeni Soykırımı” inkârı bir İttihatçı devlet politikası olarak yüz yıldır sürdü geldi. Aynı basmakalıp yazılar da sürüyor. Açın bakın İslâmcı ve ulusalcı köşe yazarlarına, dinleri ayrı gibi görünse de dilleri tektir: İttihatçılık.

Tasviri Efkâr’daki “Ermenilerle Uyuşmak Söylentileri” başlıklı yazının yayım tarihi 16 Mart 1920. Yazar bir İttihatçı kalem, Ebüzziyazade Velid. Ancak Cumhuriyet’ten sonra “muhalif” olur, Hilâfet’in kaldırılmasına karşıdır çünkü.

Cumhuriyet bir “İttihatçı Tahtırevalli”dir.; daha “laikçi” ile daha “İslamcı”nın paylaştığı tahtırevalli. Biri iner, biri biner…

“İttihatçı İkili”nin oyunu sürüp gitsin diye her kötülüğü “hak” gören bir zihniyet egemendir İttihatçı devlette. Osmanlı’da oyun çoktur derler, öyledir. Ama İttihatçı Cumhuriyet’te daha çoktur. Seçim yolunda tezgahlayacakları “kaza”larla büyük acılar yaşatmazlar inşallah.

 

Talat ULUSOY

14.04.2015

 

Son Güncelleme Tarihi: 18 Nisan 2015 17:05

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.