Aşılı ya da şerbetli millet

03 Haziran 2014 20:30 / 1342 kez okundu!

 

 

İttihatçılar için cami ve kışla gibi mekanlar suçlardan “bağışıklık” yaratma ortamlarıdır. Dini eğitim sayesinde Ümmeti Muhammet’in “Allah’ın en sevgili kulları” olduğuna iman edilir, milli eğitim sayesinde her Türk’ün “dünyaya bedel” olduğu bilincine erişilir. Bu “mertebe”ye eriştirilmiş insanlar suça bulaşsa bile, suç asla onlara bulaşamaz. Aşılı ve/veya şerbetlidirler!

 

Kollektif “Suç” Ortaklığı

Dünya alem bilir ki Ermenilere 1915’te yaşatılan acılar bir “Büyük Suç”tur. Bu tarihten sonra İttihatçı zihniyette “suçu inkâr, hep inkâr” dönemi başlar. İttihatçı ağzında “kurtuluş: suçlardan ve suçlanmaktan kaçış”tır; kaçan kurtulur. En küçük bir geri adım, bir nedamet, yarım ağızla da olsa “benim de hatam, kusurum olabilir” demek, suçu kabul etmekle eş anlamlıdır, teslimiyettir.

Bu yüzden İttihatçılar için tek kurtuluş yolu vardı ve hâlâ vardır: Tek adama, tek partiye, tek düşünceye dayalı bir siyasi sıkılama düzeni, diktatörlük. Bu düzende hiç kimse, dünün ve bugünün hiçbir suçunu dillendir(e)memelidir. Bunun için suçları kahramanlık, suçluları büyük kahramanlar olarak tarif etmek şarttır. Herkes suçu ve suçluyu övmek zorundadır ve böylece suça ortak edilebilirler. Hatta, mazlum Ermeniler dahi “ben de Türk’üm” demek zorunda bırakılmalı, mağdur bile suça ortak edilmelidir. Daha da ötesi, mağdurlar “aman” dilemelidir.

 

Sen Ettin, Ben Eylemeyeyim

Ulusal hükümetin ilk kurulduğu günden bu güne kadar Ermenilerin durumunu inceleyecek olursak son yarım yüzyıllık hayatımızda en endişesiz ve sakin zamanımızın Cumhuriyet dönemi olduğu belli olur.

Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin büyük kurucusu Gazi Mustafa Kemal yalnız vatanın ve vatandaşların kurtarıcısı olmakla kalmamış benliğimizi de bir çok kölelikten kurtararak bizi cumhuriyetin kötülüklerden korunmasıyla görevli bir uzuv haline sokmuştur…” (Hür Türkiye, 16 Temmuz 1928, H.Tarık Us arşivi)

 “Türk bütün dünyanın düşmanlığı karşısında her türlü savaş sanatından yoksun; dişleri tırnakları ile kendini savunurken bir takım şüpheli  unsurları sinesinde besleyemezdi, geçmişi düşünerek Anadolu’daki Ermenilerin memleketten çıkarılması gerekliydi, hatta bu memleketten çıkarılmayı aslında Ermeniler kendilerine yapılmış bir iyilik kabul ediyordu; yaygın korku ve telaş bir kitle kırımı olayının yinelenmesi endişesinden ileri geliyordu, Anadolu’da ve İstanbul’da yaşayan Ermeniler bir kişi bile farklı olmamak üzere hep bu düşüncedeydiler.”(age)

Zalime “ben ettim, sen eyleme” dedirtilecek yerde, mağdura “aman” dedirtmek, ancak İttihatçı zihniyet sahiplerine hastır. Cumhuriyet ile “suçlu” olmaktan kurtulup “güçlü” olunca kim tutar onları! “Şüpheli”leri “asmayalım da besleyelim mi” diyecek kadar iktidar sahibidirler artık.

 

Kahramanı “Paşa” Olanın…

Divanı Harp’te yargılanıp Ermenilere karşı işledikleri suçtan mahkûm olmuş, İstanbul’da hapisten kaçırılmaları ihtimaline karşı Malta’ya sürülmüş “tehcir suçluları”nın nasıl ve kimler tarafından kurtarıldıklarına, nasıl bir anda zirveye tırmandıklarına bir bakın, lütfen. Ermeni kırımının elebaşlarından Talat Paşa’nın 1926’da kanunla “şehit” mertebesine yükseltildiğini, 1943’te Berlin’den ölüsünün bir “kahraman” gibi getirilip törenle “Hürriyeti Ebediye” tepesine gömüldüğünü hatırlayın, lütfen. “Hürriyeti Ebediye- Sonsuz Özgürlük Tepesi”nde, “Hürriyet Abidesi- Özgürlük Anıtı” gölgesinde yatan “Ermeni tehcirinden mahkum” bir Paşa’ya anıt dikmek; İzmir’in en işlek caddelerinden birine “Talat Paşa Bulvarı” adını vermek "suçu ve suçluyu övmek” yoluyla “suça ortak olmak” değil midir? Hele hele ilkokullara bu suçlunun adını vermek körpe beyinleri iğfal değil midir?

““Azınlıkların Korunması” meselesi ortada bulundukça Türklerle Ermeniler arasındaki ayrılığın kolay kolay ortadan kalkmayacağına (Ermeni) cemaati üyelerinin kesin kanısı vardı… Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden başka kendilerini koruyacak şefkatli bir kucak bulamayacaklarını çok acı tecrübelerle anlayan Ermeniler esasen bu “Azınlıkların Korunması”  kuralından memnun değildiler…  Ermenilerin azınlık haklarından vazgeçtiklerine ve Türklükten başka hiçbir hak talebinde bulunmadıklarına dair bir yazı hazırlanacak ve bu yazı başta Ermeni unsurunun birer ferdi sıfatıyla Patrikhane üyeleri olmak üzere bütün Ermeniler tarafından imza edilip Türk Ermeni Teali Cemiyeti vasıtasıyla Cumhuriyet hükümetimize sunulacak”tır (Hür Türkiye, 30 Temmuz 1928) dedirtiyor Talat Paşa aşığı İttihatçıların “azınlıklara hayat hakkı” tanımayan düzeni.  “Onların malik oldukları hakları biz kendimiz için istemeye kalkışacak olursak bu hareketimiz delilikten başka bir şey olmaz.”(9 Temmuz 1928, Hür Türkiye) Yani hem “Türk” olacaklar, hem de Türklerin sahip oldukları hakları istemeyecekler! Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını “kodlama” uygulamasının kökü nereler uzanıyormuş meğer!

 

Dik Dur, İnkâr Et!

İttihatçı düzen yapısı temelinden çatısının son mahya kiremidine kadar suçla yükselir. Çatı aktarmak, cephe boyamak nafiledir. Köklü zihniyet değişikliği gerekir. Gerek eğitim yoluyla, gerek cadde-sokak adlandırmalarıyla suç ve suçlu benimsetilerek İttihatçılar “pür ü pak”mış ve “hürriyet, eşitlik ve adalet”ten yanaymış algısı yaratılıyor. Şunu çok açık söylemek gerek: Osmanlı’da İslâm millet “eşitlik” istemedi. Hıristiyan milletin “kölelik”ten kurtulmasını istemedi, “ümmeti Muhammet” ile “ümmeti İsa” eşit olsun istemedi. Osmanlı beyleri, paşaları Tanzimat’ı da, Meşrutiyeti de istemedi! Milleti hakimenin, yani egemen ulusun egemenlikten vazgeçtiği, “öteki”lerle “eşit” olmak istediği nerede görülmüş?

Uzaklara gitmeye ne hacet var, Soma’ya bakın yeter: Hükümete “zimmetlenmiş” üç yüz bir insan can verir de, ne bir İslâm, ne bir Türk, ne de bir Türk-İslâm çıkıp ortaya “suç bende” demez. “Tek koyun”dan ben sorumluyum, der,  Hazreti Ömer’i örnek gösterir de; Osmanlı’da Müslümanlara emanet “zımni”lerin (zimmetliler/Müslüman olmayanlar) niye “kökü kurudu” diye sormaz, Türk-İslâm millet olarak suçu kabul etmez, ama bir asır sonra bir “baş sağlığı” dileyerek “büyüklük” gösterir. Dik durur!

 

Talat ULUSOY

30.05.2014

 

Son Güncelleme Tarihi: 03 Haziran 2014 20:43

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.