Sneijder transferi ve futbolun dibi
24 Ocak 2013 01:51 / 1261 kez okundu!
Galatasaray, uzun süredir görüşme yaptığı Wesley Sneijder adlı Hollandalı futbolcu ile sözleşme imzalamış. Futbolcuyu havaalanında deli gibi karşılayan bir taraftar yığını vardı. Havaalanında futbolcu karşılama sevincine hiçbir zaman anlam verememişimdir. Bu futbolcu yıllık kaç para alacak bilmiyorum, aslına bakarsanız ben bu transferin Galatasaray kulübüne ne katacağı veya gelen Hollandalı arkadaşın neler yapacağı ile zerre ilgilenmiyorum.
Futbola hiçbir zaman aşırı ilgi duyamadım (çocukluk yıllarım haricinde tabii) ama futbolu severim. Zaman zaman çeşitli takımları desteklerim. Fakat hiçbir zaman sabit bir takım tutmadım. Benim ilgilendiğim kısım (özellikle son yıllarda), endüstriyelleşen futbol ve buna bağlı olarak bu spor dalında cinsiyetçiliğin, homofobinin, ırkçılığın ve türcülüğün aşırı derecede öne çıkması.
‘Halkın sporu’ denilen futbol, hemen oynamaya alışılabilen, paylaşımı arttıran ve toplumun her sınıfında oynanabilen bir spordur. Ama aynı zamanda kapitalizmin en sert hissedildiği bir alandır. Stadyumlar, transferler, reklamlar, bilet fiyatları hep bir rekabet alanı olmuştur. Bu rekabetten ise en çok insanlar etkilenmektedir. Asgari ücretle çalışan biri veya öğrenciler zar zor biriktirdikleri para ile takımlarını desteklemeye/futbol izlemeye giderler. Bu öyle kolay bir izleme değildir, paraları hangi tribüne yeterse oradan izlerler. Bir de izledikleri maçta kavga çıkarsa, üstüne bıçaklanma veya ölme ihtimalleri bile vardır. İnsanlar hayat sıkıntısından kendilerini bu derece kaptırabiliyorlar, son yıllarda futbol, adeta “kalpsiz dünyanın kalbi” olmuş durumda.
Endüstriyelleşme ise sadece futbolla kalmayacak gibi görünüyor. Son yıllarda basketbol ve voleybol takımlarının isimleri, şirket isimleri ile –daha belirgin bir biçimde- yer değiştiriyor. Küresel çapta düzenlenen turnuvalarda ise çok büyük paralar dönüyor. Bu paralarla dünyadaki açlık sorunu, su sorunu, enerji sorunu çok rahat çözülebilir.
Böyle bir bataklığın içinde şike skandallarının patlak vermesi ise hiç şaşırtıcı değil. Bu skandallar sadece Türkiye’ye özgü değil. Avrupa’da pek çok yerde ortaya çıktı. Futbol-mafya ilişkisi ise her zaman önümüzde çok açık bir şekilde durmuştur.
Irkçılık, homofobi, cinsiyetçilik ve türcülük örnekleri
Eşcinsel olduğunu açıklayan hakem Halil İbrahim Dinçdağ, meslekten ihraç edildi ve mafya tarafından ölümle tehdit edildi. Maçlarda erkeklerin uyguladığı şiddet veya küfür yüzünden, ‘ceza olarak’ maçları ‘kadınlar ve çocuklar’ izliyor. Ülkede ‘AMK’ adında bir futbol gazetesi var ve bu gazeteyi çıkaranlar isimlerini nereden esinlenip koyduklarını söylemekte bir beis görmüyor. Bir de futbol medyasından bazı başlıklara bakalım.
En meşhuru Star gazetesinin, Galatasaray-Leeds United maçı sonrasında attığı “Two size” başlığıdır. Maçı Galatasaray 2-0 kazanmıştır ama maç öncesi iki Leeds taraftarı Taksim Meydanı’nda öldürülmüştür. O dönem Star gazetesi yazı işleri müdürünün Yılmaz Özdil olması ise bizi şaşırtmayan bir durumdur. Aynı Star, “Türkiye Kurban Bayramını İngiliz’i keserek karşıladı”, “İT-ALYAN!” ve “Vikingleri öpün gelin” başlıklarını da atmıştır. “Eşekten adam olur, bu Fener adam olmaz” diyen Fotomaç, “Monaco’yu da… Hakemi de…” diyen Hürriyet, “Bir baba hindi İngiliz’e bindi” diyen Sabah gazeteleri ise diğer örnekler.
Futbol düşmanı gibi görünmek istemiyorum, bu sporu severim. İçindeki pislikleri gösterdim sadece. Güzel şeyler de oluyor. Geçtiğimiz haftalarda İtalya’da Milan takımının taraftarları, kendi takımlarından siyah bir futbolcuya ırkçı tezahürat yaptı.(*) Bunun üzerine Milan takımı sahadan çekildi. Endüstriyel futbola karşı tavrını koyabilen Livorno ve St. Pauli takımlarının tarafları, futbolun farklı yanlarını bizlere gösteriyor. Umarım ilerleyen zamanlarda tüm pisliklerinden arınıp temiz bir şekilde bu spor icra edilir.
Sinan CANBAY
22.01.2013
