Zulmet ile vuslat arasýnda kalmak!

19 Nisan 2015 01:01 / 1057 kez okundu!

 

 

Kemani Sarkis Efendi'ce böylesine bir karanlýk ati çizili iken þarkýda nasýl olmuþ da Müzeyyen Senar usta bir kývraklýkla zulmet'i "Vuslat" yapmýþtýr. Sevgiliye kavuþma moduna evriltmiþtir.

Kemalist cumhuriyet aslýnda sanýldýðý gibi 1920'lerle birlikte adýna Türkiye Cumhuriyeti denilen Anadolu ve Mezopotamya topraklarýnda boyverip, yaþayan halklarýn üstüne bir kabus gibi çökerek baþlamadý. Öncesi var. 1915 Ermeni Soykýrýmý bunun çarpýcý bir iþaretiydi. Katliamýn uygulayýcýlarý Ýttihat ve Terakki Örgütü, tetikçileri Teþkilat-ý Mahsusa'cýlardý.

1915'te Ermeni, Asuri-Süryani ve Keldani Halklarýna yapýlan zulüm çok geçmeden onuncu seneyi devriyesinde Kürtlere uygulandý. Þeyh Said Kýyamý gerekçe gösterilerek bu kez Kürt / Kürdistan halký katliama uðratýldý, yerinden yurdundan edilerek sürgünlere uðradý.

Önce Ermenilere, sonrasýnda Kürtlere uygulanan zulüm, katliam, eza ve cefa "Genç Cumhuriyet"in istediði tekçi, ýrkçý, retçi ve inkârcý Türk etnisitesine dayalý "Ruhi Þekillenme Birliði"ni yarattý. Bu öylesine bir Türki etnik ruh yaratma ideasýydý ki önüne geleni silip süpüren bir yapýsal kurguya tekabül ediyordu. Türklük dýþýndaki hiçbir varoluþa hayat hakký tanýmayan yukarýdan aþaðýya kimlik inþaýnýn felsefesiydi cumhuriyetin hikâyesi.

En büyük zihinsel yapýlanmayý cumhurlukla birlikte henüz filizlenmeye baþlayan entelektüel-aydýn topluluk üzerinde yarattý. 1930'lu yýllarýn içinde hemen tümüyle kendini var eden Güneþ Dil Teorileri, Kafatasý ölçümlemeleriyle Türk ýrki karakterizasyonu vurgusu, Türk Tarih Tezi üzerinden dünyaya Türklüðün merkezde olduðunun ispatý vücudu!

Ýþte bütün bu hengameyi anlatmama ve yazmama sebep geçtiðimiz ay vefat eden Türk Sanat Müziðinin bütün dönemlerde "Baþtacý" olarak dillendirdiði Müzeyyen Senar üzerinden bir þarký okumasý yeniden vesile oldu.

Þarký çok popüler ve her dönemin çok dillendirilen bir parçasý "Kimseye Etmem Þikayet / Aðlarým Ben Hâlime".  Bestecisi ve söz yazarý Üsküdarlý Kemençeci Ermeni Onnik Efendi'nin Oðlu Kemani Sarkis Suciyan.

Kemani Sarkis Efendi 1885 yýlýnda Ýstanbul Beþiktaþ'ta doðar. Babasýndan ve ailesinden dolayý musikiye çok yatkýn bir sanatçýdýr. 1910 yýlýna gelindiðinde Ýstanbul genelinde çok nam salmýþ biridir artýk. 1915 Soykýrýmý yaþandýðýnda otuz yaþýndadýr. Öyle bir travmaya, trajediye tanýklýk eder ki, Onbeþ sonrasýnda içine kapanacak hâle gelir. 1920'li yýllarda adý anýlan "Kimseye Etmem Þikayet" þarkýsýnýn sözlerini yazar.

Garip bir ruh hâli içinedir Kemani Sarkis Efendi. "Yalnýzlýk" ve dahi "Sahipsizlik" hayatýnýn bundan sonrasýna yön verecek olan verili durumdur. Ýþte tam da böylesine çaresizlik ortamýnda yazar þarkýnýn sözlerini.

"Kimseye etmem þikâyet, aðlarým ben hâlime

Titrerim mücrim gibi, devri istikbalime

Perde-i zulmet çekilmiþ, korkarým ikbalime

Titrerim mücrim gibi, baktýkça istikbalime..."

Müzeyyen Senar'ýn vefatýndan sonraki günlerde görsel ve yazýlý basýnda muhteþem bir Senar sevici ruh hâli üzerine yazýlmýþ metinler okudum. Safiye Ayla ile birlikte cumhuriyetin kadýn sanatçýlarýnýn iki gözbebeði idiler. Kolay deðildi. Tabii ki "yüceltileceklerdi" Eyvallah "en yücesinden yüce" taltif edilsinlerdi. Ama biraz gayretle Müzeyyen Senar dahil cumhuriyet sanatçýlarýnýn beslendiði kaynaðýn altyapýsý kolaylýkla teþhir edilebilirdi. Yapýlmýyordu ama.

Müzeyyen Senar'ýn bir kaç popüler parçasýný yeniden dinledim. Evet çok hoþ okuyordu, kendi yorumuyla. Fakat Kimseye Etmem Þikayet'te sanki "arýzalý" bir durum kulaðý týrmalýyordu. Aras Yayýncýlýðýn Kemani Sarkis Efendi üzerine yayýnladýðý "Kemani Sarkis Efendi Suciyan Hayatý ve Eserleri" kitabýna bir baþvuru kaynaðý olarak baktýðýmda çýplak gerçek tokat gibi yüze çarpýyordu.

Evet Kemani Sarkis Efendi 1921 yýlýnda devrin taassup Ýstanbul'unda hiçbir gelecek görmeyen, görmediði içinde terki diyar edip Paris'e yerleþmeye karar veren bir Ermeni sanatçýdýr ve þarkýsýný gitmeden önceki günlerde yazýp bestelemiþtir. Bu sebeple Kimseye Etmediði Þikayetini þarkýsýnýn sözlerine yedirmiþtir. Geleceðinde ýþýk görmediðinden "günahkâr" bir "suçlu muyum acaba sorusunu sormakta ve "titrerim mücrim gibi" demektedir. Geleceði karanlýktýr ve bu sebeple "zulmet" perdesi çekilidir geleceðe ve dahi ikballe ilgili hiçbir ýþýk yoktur. Bu öngörü üzerine yazýlmýþtýr Kemani Sarkis'ce "Kimseye Etmem Þikayet" þarkýsý.

Peki Kemani Sarkis Efendi'ce böylesine bir karanlýk ati çizili iken þarkýda nasýl olmuþ da Müzeyyen Senar usta bir kývraklýkla zulmet'i "Vuslat" yapmýþtýr. Sevgiliye kavuþma moduna evriltmiþtir. Ýþte amiyane tabiriyle dananýn kuyruðunun koptuðu deðil, koparýldýðý nokta tam da burasýdýr. Zulmet'i Vuslat'a dönüþtürme mahirliðidir. Yani perde-i vuslat mý çekilmiþ Senar'ýn ikbaline, acaba kim bu vuslat'ýn sahibi?

Unutulmasýn Soykýrým denilen büyük felaket bir toplum mühendisliði þeklinde sadece insana yönelik yapýlmadý! Mala, mülke ve dahi bütün deðerlere! En çok da kültürel varoluþa, bu sebepten Kültürel Soykýrým kavramý da yerine oturuyor.

Bu sebeple cumhuriyet aydýnýn bütün bir þeceresinin yeniden masaya yatýrýlmasý gereken bir süreçten geçme ve yüzleþme dönemi gerekiyor. Kimse tarihiyle, geçmiþiyle yüzleþmeden gelecek kurgusunda aktif rol alamaz, almamalý. Kemani Sarkis Efendi üzerinden her defasýnda kimseye etmeyeceðiniz þikayetinizi, galiba önce kendinize / kendimize etmek durumundayýz...

 

Þeyhmus DÝKEN

18.04.2015, Diyarbekir

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.