Yazýn bitimine az kalmýþken...

10 Eylül 2010 02:30 / 2488 kez okundu!

 


Yazýn bitimine az kalmýþken, ben “zaman niye bu kadar çabuk geçiyor?” sorusunu kendime sormaya baþlamýþken, arkadaþlarým yazlýklarýndan kýþlýklarýna dönerken, plajlar yavaþ yavaþ boþalýrken, hava sinsi sinsi soðumaya baþlarken, 12 Eylül yaklaþýrken, ben okulun baþlayacaðýný hissetmeye baþlamýþken ve okulun baþlamasýna tam bir hafta kalmýþken kafamdaki bütün sorularý, beni meþgul eden düþünceleri bir kenara itmemi saðlayacak bir þey oldu.

Ýstanbul’dan bir kaç aydýr görmediðimiz yakýn arkadaþ olduðumuz bir aile, Çeþme’de bize ziyarete geldi ve benim okul ve gelecekle ilgili düþüncelerimi kýsa sürelik de olsa durdurmamý saðladý... Çeþme’de bulunduðumuz sürece aile gençlerini eðlence yerlerine götürdükten sonra sýra, kýsa ama öz yapýlacak olan deniz komþumuz Sakýz Adasý’na olan gezimize geldi...

Sabah Çeþme Marina’yý onlara gezdirdikten sonra bütün grup toplanýp pasaporttan geçtik ve vapurumuz ERTÜRK’e bindik... Çýktýk yola... Vapur’da giderken neler mi fark ettim? Bizim gibi adayý keþfe çýkýcak Türk turistlerin yaný sýra, Çeþme gezisinden dönen genellikle 50 yaþ ve üstü teyzeler ve amcalar vardý. Yüzlerine baktýðýmda sanki hiç bir farkýmýz yokmuþ gibi de hissetmedim deðil. Tiplerimiz, saç rengimiz, gözümüz, kaþýmýz çok benziyor onlara... Buna da Akdeniz insaný diyorlardý sanýrým... Ýnsanlarý izlememin ardýndan hemen bir yere oturup yazýn popüler kart oyunlarýndan olan ve benim de ancak öðrenme þansým olduðu Küt (Americano) oyununu oynadýk. Bence eðlenmeye, beyin çalýþtýrmaya ve zamanýn geçmesine çok iyi geliyor bu oyun. Oyunu bitirme süresi ne kadar uzun olsa da, biraz bile oynamak rahatlatýyor insaný. Býz de oyunun daha yarýsýna gelemeden o ihtiþamlý Sakýz adasýnýn limanýna yanaþýverdik.

Birlikte geldiðimiz ailenin tanýdýk Yunanlý arkadaþlarý olduðu için onlarýn evinde kalacaklardý, biz de otelde. Onlarý eve býrakmaya gittik. Ben de böylece ilk kez bir Yunanlý’nýn evine girmiþ oldum. Kapýyý açtýklarýnda gördüðüm görüntü anlatmakla bitmez.. Saçlarý aðarmýþ dede, simsiyah kývýrcýk saçlý torun ve kýsa boylu süslü bir anneanne bizi parýldayan gözlerle karþýladý. Evlerini gezerken fark ettim ki aynen bizim gibi misafirperverdiler... Odalar son derece düzenli, havlular üst üste konulmuþ ve tatlý bir koku içeriyor. Evin dedesi konuþmaya istekli, çocuðunu çevirmen olarak kullanýp bizimle iletiþim kurmayý baþardý ve bize tavsiye edebilecekleri bir restoran olup olmadýðýný sorduðumuzda cevabý, arabaya atlayýp onu takip etmemizi istemesiydi. Ailecek arabayla bize yolu gösterdiler yani... Ne kadar nazikçe... Akþamýmýz lezzetli mi lezzetli Yunan yemekleri yiyerek geçti. Hani derler ya Yunanlýlarýn yemekleri Türklerinkine benzer, aslýnda doðru ama ben yine de bir tane deðiþik yemekle karþýlaþtým; “Daughter’s breast” içinde tavuk, mantar, krema ve özel sosunun üzerini ince ekmek dilimiyle kaplanmýþ aðzýnýn suyunu akýtan bir yemekti. Bu güzel yemeðin ardýndan kendimizi þirin, Greken Castle adlý bir pansiyonun rahat yataðýna attým ve yarýn yapacaklarýmýzý þimdiden düþünmeye baþladým.

Sakýza gidenler bilir, bu ada o kadar büyük ve kuraktýr ki sadece kýyý taraflarýnda toplu yerleþim yerleri vardýr. Limanýn olduðu yer genellikle turistleri çeker, çünkü burada çarþýsý, kafesi, restoraný kýsacasý bir gününüzü geçirebilecek herþey bulunur. Günümüze bu bölümü gezerek baþladýk ve çok ilginç bir olay baþýmýza geldi. Tam çarþýnýn çýkýþýna yürüyorduk ki yaþlý bir adam yanýmýza geldi, herhalde Türkçe konuþtuðumuzu duymuþ olmalý ki bize geçmiþini anlatmaya baþladý. Ýstanbul’da yaþayan Rumlardanmýþ kendisi ve sýrf Türkçe'yi ve Türkiye'yi özlediði için yanýmýza gelip konuþma ihtiyacý duymuþ. Üzücü olan durum ise sýrf geçmiþteki politikalar yüzünden kültürleri ve coðrafyalarý benzeyen insanlar olarak düþman haline getirilmiþ olmamýz. Oysa belki bu iki toplum birbirini tanýsa ve birlik içinde hareket etse ne kadar birbirine yarar saðlayabilir. Ýçimize dokunan bu amcaya iyi günler dedikten sonra Sakýz’ýn siyah taþlarýyla ünlü plajý Emporios‘a gittik ve ben bu kadar huzurlu bir havasý olan ve denizi saydam bir plaj görmediðime karar verdim. Her ne kadar sýcak taþlara basarken ayak tabanlarým yansa da hep gitmek isteyeceðim bir bölümü olacak Sakýz Adasý’nýn.

Denize girip iyice ýslandýktan sonra kendimizi Sakýz’ýn dar sokaklarýndan geçerken bulduk. Týpký Alaçatý çarþýsýnda olduðu gibi... Renkli renkli kapýlarý olan yapýþýk evlerin arasýndan geçerek varýþ noktamýz Mesta adlý kafeye oturup tostumuzu ve lezzetli ev yapýmý dondurmalarýný yemeye baþladýk...

Akþam Yunanlýlar’ýn sazý Buzuki’nin neþeli sesini dinlerken Hotzas diye bir restoranda balýk yedik...

Gelecek günün sabahý da Çeþme’ye geri döndük. Çok güzel bir iki gün geçirdik. Kültürlerimizin ne kadar benzediðini de böylece fark etmiþ oldum... Sakýz Adasý’na tekrar gitmek dileðiyle...


Rana Yiðitbaþý

07.09.2010









 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.