Batýnýn oryantal þaþkýnlýðý: CÝBRAN

12 Nisan 2012 15:05 / 2359 kez okundu!

 


“Aðzýn yiyecekle doluysa eðer; þarký nasýl söylersin?
Nasýl açýlýr berekete onlar, altýnla doluysa ellerin”


Cibranizm

Körfez harekatýnýn baþ aktörlerinden General Norman Schwarzkopf’un katýldýðý bir televizyon programýnda izleyiciler Amerika’nýn sembolü sayýlan bu adamýn özel dünyasýna þahit olurlar. Baþucu kitaplarýnda Cibran’a ait Ermiþ’in yer almasý oldukça merak uyandýrýcýdýr. Amerika’da bu yüzyýlda Ýncil’den sonra en fazla satan kitap olan Ermiþ’in General Schwarzkopf’un da baþucunda bulunmasý bu yüzden þaþýrtýcý sayýlmaz. Onun gibi milyonlarca Amerikalýnýn ilk basýldýðýndan bu yana sadýk takipçisi olduklarý bu kitap batýlý okur için hâlâ tazeliðini koruyor.

Halil Cibran’ýn dokunuþundan etkilenen bir çok ünlü ismin baþýnda Amerikan baþkanlarý yer alýr. Woodrow Wilson’un Cibran hakkýnda söylediði “Siz bu topraklarý savurarak yerine sayýsýz çiçekler býrakan ilk Doðulu rüzgârsýnýz” ifadesi önemlidir. Yine baþkan Kennedy, ulusa sesleniþlerinden birinde Cibran’dan alýntý yaparak konuþmasýný þu þekilde baðlar: “ülkenin senin için ne yapabileceðini deðil asýl kendinin ülke için ne yapabileceðini sor”.

Doðu mistisizmini Batý’nýn materyalist evrenine aþýladý

Burada çapý daha büyük bir soruyla karþýlaþýyoruz: Cibran’ýn Amerika’da benzeri olmayan baþarýsýnýn altýnda yatan sýr neydi? Öyle bir baþarý ki ondan önce ana dili Ýngilizce olmayan hiç bir yazarýn ulaþamadýðý kadar parlak ve göz alýcý… Bu baþarý gerçeði arayan bir ruhun saklý köþelerini, Doðunun gizemli yýldýzlarýyla aydýnlatmasý ve Batýnýn yalnýz kederine Doðulu bir þefkatin uzanmasýydý. Dönemin Amerikasýnda etkili olan büyük teknolojik ilerlemeyi ve vatandaþlarýnýn çoðunun müreffeh yaþamlarýný izleyen Cibran, evlatlýðý olduðu bu evde bir þeylerin eksikliðini gördü. Bu yüzden de Doðu mistisizmini Batýnýn materyalist evrenine aþýlamayý düþündü. Cibran þunu çok iyi biliyordu: Ýnsanlýða en iyi hizmeti ancak her iki kültürü ve deðeri yönetebilen adam yapabilirdi. Ýngilizce eserleri özellikle de en iyi çalýþmasý sayýlan Ermiþ, Doðu ile Batý’yý ahenkli bir karýþýmla harmanlamayý baþarmýþtýr.

Kalemini keskinleþtiren Amerikalý: Mary Haskell

Amerika o gün ve hâlâ Cibran’ý kendi oðlu, yerli Lübnanlýsý olarak baðrýna basar ve lanse eder. Bunda Cibran’ýn yaþamýnýn sadece ilk 12 yýlýný doðduðu topraklarda ve geri kalan ömrünü yeni kýtada tamamlamasý ve en önemlisi onu “Cibran” yapan yeteneklerini bu ülkenin tuvaline yazmasý etkilidir. Cibran Batý’yý en çok bir kadýnýn ona gösterdiði yol haritasýnda tanýr. Mary Haskell, yazarýn Amerika’yý en iyi okuyabildiði yüzü olarak 20 yýlý aþkýn bir süre ona Ýngilizce’de rehber olacaktýr. Cibran’ýn her eserini imbikten süzen bu kadýn, yazarda var olan inciyi kum ve köpüðünden ayýrmak için O’na dokunacaktýr. Anglo Sakson kuþanmýþlýðýn katýlýðýný þairane dokunuþlarla kýrarken þair, Mary de dilinin sýrtýndaki fazla aðýrlýklardan onu çekip çýkarmakla vazifelidir. Cibran arkadaþlarýna yazdýðý mektuplarda kitaplarýnýn doðum aþamasýný anlatýrken sadýk yardýmcýsýnýn, eserlerdeki yüksek dilin bilenmesinde nasýl yardýmý olduðunu anlatýr. Cibran, Amerika’da hiç bitmeyecek bir þaþkýnlýða dönüþürken Mary de zamanla yazarýn en aþina Amerikasý olacaktýr. Haskell’in önceleri danýþmanlýkla baþlayan yardýmý Cibran’ýn yazma sürecinde zamanla yerini bilirkiþiliðe, sanat yönetmenliðine býrakýr. Cibran’ýn anadilinde yakaladýðý derin anlatýma Ýngilizce’de de ulaþmasý gerekir. Ses ve anlam bilgisinde Haskell’in bu desteði böylece eserlerdeki pürüzsüz akýþý þaðlayacaktýr. Büyük yazarýn Ýngilizce anlatýmda yakaladýðý gücü Mary þöyle anlatýr: “O, dilimizin yapýsý ve anlam bilgisinin hepimizden çok bilincindedir.”

Gerçeði fýrça darbeleriyle de arar

Ýlk gençliðinin geçtiði ve yeteneðinin keþfedildiði Boston’a sýðmayacak bir üne kavuþtuðunda sanatýn merkezi olan Newyork’a taþýnýr. Resim eðitimi için öncesinde iki yýl kaldýðý Paris’te Rodin’in övgüyle bahsettiði öðrencisi olan Cibran, gerçeði þekillerin kývrýmýnda da ustalýkla arayan bir ressamdýr artýk. 19. yy.'ýn ünlü þair-ressamlarýndan Willian Blake ile kýyaslanacak denli kabul görür. Resimlerinde birliði, tekliði arayýþ baskýndýr. Doðallýk ve insan O’nun resminde en temel vazgeçilmezleridir. Newyork sanat galerilerinde birçok sergi açan Cibran’ýn sanata dokunduðu her parmaðý kendisine itaat eder. Ne þiir düz yazýyý, ne de bu ikisi onun resmini gölgeleyecektir. Hepsi de güzelliði aralayan birer kapýdýr Cibran’ýn ellerinde. Döneminin sanat çevresinden Albert Pinkham Ryder O’nun için: “Batý’ya batýnýn ruhu için geldi. Ama O, hepimizin üzerinde çalýþan Doðu’nun ta kendisidir” der.

Baþkaldýrýnýn þairi!

“Bir ulusa ne yazýk ki rüyasýnda küçümsediði tutkuya uyanýkken boyun eðer.
Ne yazýk o ulusa ki bilgileriyle yýllardýr dilsiz ve güçlüleri beþiktedir henüz.
Ne yazýk o ulusa ki parçalara bölünmüþ, her parçasý kendini bir ulus sanýr.”

Devrinin savaþ çalkantýlarý içinde hýrpalanan memleketi Lübnan’ý ve aslýný, göçmeni olduðu Batýda inkar etmez. Anadili Arapça’da da eserler vererek ismini kýsa sürede Arap dünyasýnda duyurur. Arap – Amerikalý topluluðunun önde gelen entelektüellerinden oluþan Arrabitah grubunun da baþ yazarlarýndandýr.

Emperyal tutkularla þavaþ baþlatan zihniyete düþman olduðu gibi, ülkesi Lübnan için Osmanlý’ya karþý çýkan ruhunun da isyanýný yazar. Her türlü dogmaya karþý edindiði tavýr onu kiliseden aforoz edilmesine kadar giden bir sürecin de baþlangýcý olacaktýr. I.Dünya savaþý sýrasýnda kapýldýðý melankolinin sebebi, o bir daha hiç dönemeyeceði ülkesi Lübnan’ýn muz bahçeleri ve çocukluðunun gecelerine duyduðu özleme dayanýr.
“Ýsyankar Ruhlar”ý yazdýðýnda hem Arap hem de Batý dünyasýnda geniþ yanký bulur. Ermiþ ve Ýsyankar Ruhlar’ýn sözleri zamanýný aþacak ve ölümünden çok sonra, ’60 ve 70’lerde, erklerin hegomonyasýna þarký söyleyerek direnen kuþaðýn, çiçek çocuklarýnýn da rehberi olacaktýr.

Cibran’ýn Batý endiþesi

20. yy Doðu Romantizmi Batý’ya tam olarak Cibran’la nüfuz eder. O sadece bir romantik deðildir; Batýlý eðitimin kendisine kazandýrdýðý üslupla Arap okurlarýný da bilgilendirecek denli didaktiktir. Eserlerinde yoðunluklu olarak bir öðretici ile öðrenenin bulunmasý bundandýr. Arapça eserlerinde ve mektuplarýnda Batý medeniyetinin kodlarýný Doðulu dostlarýna anlatýr. Uyarýcýdýr: Batý toplumlarýnýn sadece yapýcý özelliklerini takip edin” der. Arrabitah’tan yakýn dostu Mikail Naimi’ye yazdýðý mektupta eserinin basýmýnda yaþanan gecikmeden duyduðu sýkýntýyý dile getirken yaptýðý eleþtiri çarpýcýdýr: “Batý þu an sadece bir makinedir ve ne yazýk ki her þey bu makineye baðlý olarak iþliyor.”

Cibran kendi kök kültürünü Batý etkisine karþý uyarýrken endiþeler taþýdýðý görülür. Endiþesi iki ihtimale gebedir:

Ya Doðu bütün bütün kendini; Batý’nýn ayartýcý cazibesine teslim edecek;

Ya da tamamen kendisini kapatarak sýrtýný Batý’ya dönecektir. Amerika’yý anlattýðý cümlelerinde ondan hýrslý, bereketli, saðlýklý, iþini bilen bir diþi olarak bahseder. Bu tanýmlamayý yaptýðý ayný yýlýn Ekim ayýnda Cibran’ýn bu görüþlerine yazar Pierre Loti’den ateþli bir karþýlýk gelir: “Doðu’ya dönerek ruhunu kurtar! Amerika senin için yaþanacak yer deðil.”

Cibran Tagor’la buluþur

1920 Aralýk’ýnda büyük bir buluþma gerçekleþir: Lirik Hint yazarý Tagor ile Cibran bir araya gelir. Cibran Doðulu endiþelerini bu görüþmede Tagor’a açacaktýr. Tagor Amerika’nýn vizyonsuz ve para hýrsýnda olan gücüne iþaret ederken, Cibran bu gücün Doðu’ya etkisinin peþindedir. Tagor’un yerli oluþunu, kökleriyle evrensele baktýðýný bilir. Cibran’ýn ondan bir farký daha vardýr: Tagor’un mistisizmi ayaðýný yeryüzüne basmak istemezken O, sözleriyle iç ve dýþ evrende ayak izleri býrakarak dolaþýr.

Cibran’ýn eserleriyle dünya vatandaþý sayýlmasýnda O’nun Batý dünyasýnca kabul görmesi ve alkýþlanmasýnýn etkisi büyüktür. Doðu’yu ve Batý’yý ayný ölçülerde anlayan ve anlatan yazarýn bu baþarýsý, Batý’da serpilen ve güçlenen Oryantalist bakýþýn devamýný saðlar.

Baþ yapýtý Ermiþ’te sembolik anlatýmlarla lirizmini yoðuran yazar, seçtiði imgelerle de Batý ile Doðu’yu birleþtirir. Varlýðýn yegane birliðini anlattýðý eserinde kardeþlik ve sevginin evrenselliði, okuyucunun unutamayacaðý sözlerle zihinlere kazýnýr. El Mustafa’da kendini resmeden Cibran, Orfales kentinde Newyork ve belki bütün Amerika’yý sembolize eder. Almitra karakterinde ise anlattýðý, vefalý dostu, yardýmcýsý ve patronu Mary Haskell’den baþkasý deðildir.

Ruhunu Lübnan’a teslim eder

Eriþtiði sanat zirvesiyle O artýk sadece Lübnan’ýn deðil, Amerika’nýn da Cibran’ý olur. Onun için medeniyet, iki rüzgârdan aldýðý güçle yükselebilir ancak. Evrensel bilincin anlatýmýnda desibeli her geçen gün artan sesini fýsýldar meraklý kulaklara. Varlýðýn hayatta bölünerek deðil ancak tekliðe eriþerek devam edeceðini tekrarlayan o sestir Cibran. Batý’ya hayran olan zihni yeni kýtada yaþayýp ölse de O, ruhunu yýllarca mektuplara baðladýðý Doðulu aþký May Ziyade’nin müþfik kelimelerine teslim eder.

Yoksunluðun ortasýnda düþten kelimeler giyinen Cibran, batýya bir fark daha atar: ölümünden geriye hiç olmazsa özleyecek bir vataný, dokunmadýðý bir aþký kalýr.


Özlem COÞAN


Not: Bu makale GERÇEK HAYAT dergisinde yayýmlanmýþtýr.



Son Güncelleme Tarihi: 14 Nisan 2012 11:26

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.