Turnalar
31 Mart 2012 17:09 / 3508 kez okundu!
‘’Allı Turnam bizim ele varırsan,
Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle.
Eğer bizi sual eden olursa,
Boynu bükük, benzi soluk yar söyle.’’
(Keskin’li Hacı Taşan 1930- 1983)
Türklerin tarih boyunca en çok benimsediği, sevdiği, kutsal bildiği kuş Turnadır.
Turna neredeyse Türklerin ulusal bir simgesidir.
Öyle çok Anadolu türkümüz vardır ki Turnalardan bahseden, sadece bu bile Turnaların ne kadar önem taşıdığını göstermeye yeterlidir sanırım.
Turnanın kutsallığı doğrudan doğruya Türklerin Orta Asya’daki İslam öncesi inançlarından kaynaklanmaktadır.
Aşk, özlem, şans, bereket…
Anadolu kültüründe en çok kullanılan semboller arasında yer alan Turna, dağılım gösterdiği bütün coğrafyalardaki farklı kültürlerde benzer değerlerin ortak sembolü olmuş.
Japon kültüründe uzun ömür, mutluluk, güzellik, şans ve bereketin simgesi olan Turnaların Türk kültüründe taşıdığı değerler de Japon kültürüyle benzerlik gösteriyor.
Anadolu’da halk türkülerine konu olan turna uğur, bereket, refah ve bolluğu simgeliyor.
Uğur getirmesi için gelinlerin başına turna teli (tüyü) takılıyor ya da turnaların, konduğu tarlaya bereket getirdiğine inanılıyor.
Adı, halk türkülerinde gurbetteki sevgiliye selam götüren bir dost olarak anılan turna aynı zamanda genç kızların güzelliğini anlatmak için bir simge olarak da kullanılıyor.
Dünya genelinde varlık gösteren turna türlerinden ikisi; Allı Turna (Grus grus) Yerli, Telli Turna (Anthropoides virgo) Göçmen tür olarak Türkiye’de düzenli olarak görülüyordu.
Allı Turna Sultan sazlığı, Doğu Beyazıt Sazlıkları gibi, İç ve Doğu Anadolu’daki bazı alanlarda az sayıda ürerken, Telli Turna ise Doğu Beyazıt ve Muş Ovası çevresini üreme alanı olarak seçiyordu.
Ülkemizde Turnaların yaşam tarzlarıyla, göçleriyle ve tükenmeleriyle yakından ilgilenen değerli bir insan var.
Sn. Dr. Solmaz Selçuk, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesinde öğretim görevlisidir.
Sn Selçuk uzun zamandır Turnalar ile ilgili özel bir çalışma yürütmekte ve her fırsatta nesilleri yok olmak üzere olan Bu değerli kuşlar ile ilgili üretim yapılıp yapılamayacağıyla ilgili çok özel çalışmalar yürütmektedir.
Konuyla ilgili her fırsatta insanları bilinçlendirici sergi, konser ve paneller düzenlenmesine önayak olmaktadır.
Bana göre ülkemizde, Sn Dr. Solmaz Selçuk gibi yok olmaya yüz tutmuş bazı değerlerimize sahip çıkan ve bu düşüncesinin peşinden koşan değerli insanlarına hem yardım etmek hem de bu güzel hizmetlerinin farkına varmak gerekiyor.
Sn. Selçuk’un bana bildirdiğine göre son dört beş yıldır Muş Bulanık ovasında sadece sekiz birey Telli Turna gözlemlenmekteyken ve en az iki yıldır da bu konuyla ilgili herhangi bir akademik çalışma yapıldığına dair bir kayıt bulunamazken,
2011 yılı nisan ayında bir grup turist telli turnaları resimlediklerinden bahsederek, Muş il Kültür Müdürlüğüne telli turnaları görüntüledikleri bir fotoğraf iletmişlerdir. Telli turnaların tekrar yurdumuzda görülebilmeleri çok büyük bir şans olup, bu olay belki de turnaların koruma altına alınabilmeleri konusunda son fırsattır. Yurdumuzda Allı turnaların sayılarının ise yüz adet civarında olduğu tahmin edilmektedir.
İstanbul'da Faruk Yalçın Darıca Hayvanat Bahçesi'nde üç adet telli, iki adet ise allı turna bulunmaktadır. Temennimiz hiç olmazsa buradaki turnaların özel bir projelendirme ile üretim çalışmalarına başlanabilmesi olacaktır.
Bu araştırma ve gözlemleri yılmadan yapmaya devem eden Sn Solmaz Selçuk’a ve ona yardımcı olan tüm değerli üniversite elemanı, öğrenci ve araştırmacılarına candan teşekkürlerimle başarılar dilerim.
TURNALARIN DANSI
Turna Türk kültürüne Şiilik ya da Alevilik Bektaşilikle girmiş değildir.
Bunun böyle olmadığını Alevi-Bektaşi çevrelerine ait olmayan halk edebiyatı örnekleri yeterince kanıtlamaktadır.
Türklerin Turnayı çok eskiden beri iyi tanıdıklarının bir göstergesi de Türkçenin tarihi kaynaklarında yer alması ve bu gün de bütün Türk dil ve lehçelerinde aynı adla tanınmasıdır.
Kaşgarlı’da Turna aynen turnadır.
Göç zamanı bozkırın üzerinden V şeklinde sürülerle geçmeleri, çayırlarda çiftler ya da gruplar halinde yaptıkları danslar bölgedeki en etkileyici doğal olaylar arasındadır. Dans eden turna önce boynunu yukarı doğru uzatıp geniş adımlarla geçit törenindeki askerler gibi dik dik yürür. Daha sonra daire veya sekiz çizerek veya zikzak yaparak koşar.
Daha sonra da aniden durarak selam verir gibi başını aşağı yukarı sallar. Ardından kanatlarını çırparak havaya sıçrar, en sonunda da bir an için donakalır, ardından silkinerek dansı bitirir.
Dans sırasında turnalar borazan sesine benzeyen çığlıklarla haykırırlar. Turnaların dansı birçok kuştan farklı olarak yalnızca bir çiftleşme gösterisi değildir.
Baharda turnalar eş olarak dans ettikleri gibi, yılın diğer zamanlarında da sürü halinde dans ederler. Issız bir çayırda bu iri ve zarif kuşların borazan gibi öterek sürü halinde dans etmeleri kuşlar dünyasının en ilginç ve etkileyici olaylarından biridir.
50-55 cm si gövde, gerisi bacaklar olmak üzere 110-120 boyunda, 220-245 cm lik kanat açıklığına sahip çok iri bir kuştur.
Gövdesi koyu gri, boynunun arkası ve yanakları beyaz boynunun önü, yüzü be başının arkası siyah, tam tepesi parlak kırmızıdır.
Türkülerde duyduğumuz gibi bu tepesindeki bu parlak kırmızı bölgeden dolayı halk turnaya ‘’Allı Turna’’ demiştir.
Turna aslında bir kuzey kuşudur. Batıda Almanya ve Norveç’ten Sibirya’nın doğusuna kadar uzanan bir kuşakta ürer.
Turna Türkiye’de yazın bir Orta ve Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgesi kuşudur. Karadeniz’de Kızılırmak Deltası, Doğu'da Muş Bulanık, Van Gölü çevresi, Doğu Beyazıt Sazlığı, Orta Anadolu'da Sultan sazlığı, Ereğli Sazlığı, Sivas-Hafik’teki Tödürge Gölü iyi bilinen üreme bölgeleridir.
TÜRKLERDEKİ ETKİSİ
Eski Türklerin yaşadıkları coğrafyadaki belki de en dikkat çekici kuş olan turnayı da kutsal varlıklar arasına dahil etmeleri çok doğaldır. Aslında turnanın kutsallığının Göktürklerden daha da eskilere, Türk, hatta Altay tarihinin derinliklerine kadar uzandığını iddia etmek mümkündür. Çünkü turna Kore ve Japon kültürlerinde de önemli bir yere sahiptir.
Eskiden Telli Turnanın ipek gibi parlak ve beyaz telleri süs olarak kullanılır, bu yüzden zavallı telli turnalar doğanlarla avlanırdı.
Bu teli yaya başı gibi bazı yeniçeri subaylarının yanı sıra gelinler de takardı. Köroğlu kollarından birinde Köroğlu bütün beylerini Çamlıbel’de düğün kurup evlendirmek ister. Gelinler için turna teli gerekir. Köroğlu’nun beylerinden Hoylu, Bağdat’a turna teli almaya gider, fakat orada savaşta ölür. Bunun üzerine Köroğlu aşağıdaki ağıtı söyler.
Bağdat’a sefer edenler
Hoylu’m nic’oldu gelmedi
Turna teline gidenler
Hoylum nic’oldu gelmedi.
İstediniz turna teli
Söyletme olurum deli
Gösterdiniz müşkül hali
Hoylu’m nic’oldu gelmedi.
Koç Köroğlu harab oldu.
Yandı ciğer kebab oldu
Turna teli sebeb oldu
Hoylu’m nic’oldu gelmedi.
Özdener GÜLERYÜZ
30.03.2012