ARADA GÖKYÜZÜNE BAKIYOR MUSUNUZ?

11 Şubat 2019 12:24 / 1764 kez okundu!

 

 

İnsanlar varoluşlarıyla ilgili sorulara cevap aradıklarında, tabiat, yer, gök, evren nasıl oluştu ve aralarındaki bağlar nedir, gibi soruları kafalarından geçirdiklerinde, farkında olmadan mutlaka gökyüzüne mi bakar?

Kafasından geçen bu tür sorulara cevap ararken cevapların yukarıda, olduğu olgusu DNA’mızın kodlarında olabilir mi?

Hayatın anlamını insanlar gökyüzünde aramaya devam mı ediyor?

 

****

 

ARADA GÖKYÜZÜNE BAKIYOR MUSUNUZ?

 

İnsanlar varoluşlarıyla ilgili sorulara cevap aradıklarında, tabiat, yer, gök, evren nasıl oluştu ve aralarındaki bağlar nedir, gibi soruları kafalarından geçirdiklerinde, farkında olmadan mutlaka gökyüzüne mi bakar?

Kafasından geçen bu tür sorulara cevap ararken cevapların yukarıda, olduğu olgusu DNA’mızın kodlarında olabilir mi?

Hayatın anlamını insanlar gökyüzünde aramaya devam mı ediyor?

NASA tarafından yapılan son araştırmalar DNA'nın meteorlar ve kuyrukluyıldız çarpmaları sonucunda uzaydan dünyaya geldiğini ve yaşamın oluşmasında rol oynadığını söylüyor.

Yani İnsan bir yıldız tozundan mı oluştu?

Yaşamın kendisinin yani yaşayan bir organizmanın gelmesi anlamında değilse de, yaşamın var olmasını sağlayacak yahut kolaylaştıracak bileşiklerin yeryüzüne (veya bir gezegene) sonradan gelmiş olma olasılığı var mı?

Bu öyle boş bir teori değildir.

Dünya büyüklüğünde bir gezegende, bu günkü bildiğimiz yaşamın oluşabilmesi için gerekli olan maddelerin birçoğu (başlangıçta çok sıcak bir kütle olduğu için) bulunamaz. Veya oluşamaz. Öyleyse bu maddeler sonradan dünyaya bir şekilde gelmiş olmalı.

Bugün yeryüzünde var olan miktarda suyun, dünyanın oluşum süreci içinde korunması mümkün değil.

Eğer dışardan bir su takviyesi olmamış olsaydı, suyla bağımlı bildiğimiz yaşamın oluşması mümkün olmazdı.

Yapılan araştırmalar bu günkü suyumuzun yaklaşık 3,5 milyar yıl önceki, milyonlarca yıl süren yoğun bir göktaşı, kuyrukluyıldız yağmuru sayesinde yeryüzünde birikme imkanı bulduğunu gösteriyor.

Aynı şekilde, yaşam için gerekli olan bazı aminoasitlerin yapı taşları ve çeşitli organik moleküllerin uzayda göktaşları üzerinde, hatta yıldızlar arası boşluktaki gaz ve toz bulutlarında var olduğu uzun zamandır yapılan gözlemlerle biliniyor.

Yani yaşam için gerekli olan yapıtaşlarının bazılarının oluşumu için illaki mükemmel bir gezegen gerekmiyor.

Uzayda kozmik ışınların altında veya buzlu bir göktaşının yüzeyinde oluşabiliyorlar.

Bu yaşamsal moleküllerin bir kısmının göktaşları vasıtası ile üzerinde yaşam oluşan gezegenlere dağıldığı bir sır değil.

Panspermia hipotezine göre ilk canlı dünya dışında yani başka gezegenlerde oluşmuştur. Daha sonra bu canlıların spor ya da tohumları göktaşları ile dünyamıza taşınmıştır ve canlılık başlamıştır.

 

ARKEOASTRONOMİ

Arkeoastronomi, geçmiş kültürlerin gökyüzünü nasıl yorumladıklarını inceler. Tam da bu noktada dünyanın en en dikkat çekici ve gizemli tapınağı Göbeklitepeye astronomik anlamlar yükleyebilir miyiz?

Tapınak, gök cisimlerinin hareketlerini ve mevsim döngülerini takip etmek için takvim planlı inşa edilmiş olabilir mi?

Aynı zamanda tapınak güneşin gölgelerini izlemek amacıyla yapılmış bir çeşit agnomon (Gösterge, güneş saatinde gölgesi düzlemsel bir yüzeye düşen çubuk.) olabilir mi?

Edinbourg Üniversitesinden Dr. Martin B. Sweatman ve Dimitros Tsikritsis, Göbeklitepedeki sembollerin bir anlamı olduğunu ve bunların Göbeklitepe sakinlerinin astronomik gözlemlerini yansıtmış olabileceğini düşünüyorlar.

Yaptıkları araştırmada T biçimli sütunlar üzerindeki betimlerin yaklaşık 13 bin yıl önce gerçekleşen meteor çarpması ve sonrasındaki yaklaşık M.Ö. 10 Bin 900 - 9 Bin 600 arasındaki soğuk dönemi, Akrep, Kaz, Ördek gibi hayvan figürlerinin zodyak takımyıldızlarını sembolize ettiğini belirtiyorlar.

 

EFSANELERE DE BAKALIM MI?

Efsanelerde geçen ve filmlere konu olan Nefilimlerden tutun da bir çok konuya kadar Sümer metinlerinde bahsedilen konularda eş değer nitelikler bulunmaktadır.

Dünyanın efendisi olarak, bilgeliğin, tasarımın, yaratımın, sihrin, inşaatın, sanat alanlarının tamamı Enki isimli Tanrının sorumluluğundadır.

Enki'nin, Enlil isimli bir üvey kardeşi bulunuyordu ve Anu'nun oğluydu. Bu nedenle onlara Anunakiler deniyordu.

Enki'nin görevi yeni bir insan yaratmak ve onların Tanrılara inanmalarını sağlamaktı. Hitiler, Kenanlılar, Hurrianalılar ona inanıyordu.

Sümer metinlerinde ayrıca Enlil'in yarattığı ve insanlığı yok etmek üzere tasarlanan büyük selden insanları Enki'nin kurtardığı anlatılır.

Bu efsane Nuh Tufanı olarak bilinen kutsal metinlerde geçen anlatımlarla paralellik göstermekte.

Enki'nin Yunan'daki karşılığı Poseidon'dur.

Roma mitolojisinde ise Neptün.

Enki aynı zamanda tıbbın sembolü olan iki sarmal yılanla anlatılmaktadır.

Arkeologlar tarafından Enki'nin yaşadığı düşünülen bir Zigurrat bulunmuştur.

Bazı bilim insanları, Enki'nin yaşayan birisi olduğunu düşünürken, bazıları buna sadece efsane gözüyle bakıyor.

Ancak araştırmalar neticesinde ortaya koyulan en önemli bilgilerden birisi dinlerin kökeninin Sümerlere ve Enki'ye dayandığı yönünde.

 

NEFİLİMLER 

Nuh peygamberin zamanında kötü meleklerin yeryüzündeki kadınlarla birlikte olması sonucu meydana gelen insanüstü bir soydu.

Onlar şiddet düşkünü dev adamlardı.

İnanışa göre, Tanrı küresel bir tufanla Nefilim soyunu ve o dönemde yaşayan tüm kötü insanları yok etti.

Kutsal kitap: ''Tanrı Oğulları yeryüzündeki kızlarla ilgilenmeye başladılar, kızların güzel olduğunu gördüler. Burada bahsedilen ''Tanrı Oğulları'' Tanrı'ya isyan eden ruhani varlıklardır. Onlar gökte ait oldukları mekanı terk ettiler, İnsan bedeni aldılar ve beğendikleri kızlardan kendilerine eşler aldılar.'' (Yahuda 6)

Doğaya aykırı olan bu birlikteliğin sonucunda normalin dışında melez bir soy meydana geldi.

Nefilim adı verilen bu devler zorba ve acımasızdı.

Onlar yüzünden yeryüzü kötülükle doldu.

Hem Hristiyanlıkta hem de İslamda Nefilimler var kabul edilir.

Nefilimler bazı meleklerin Adem'in kızlarından başlayarak diğer dişi insanlara aşık olup ilişkiye girmesinden oluşan sonuçlardır.

Onların asıl görevi, dünyayı ve insanların çoğalımlarını ve yayılımlarını izlemekti ama İnsanlarla ilişki kurdukları için Cennetten atıldılar.

Tekvin kitabının iddiasına göre, daha eski bir evrimsel safhada;

 

‘’Ve henüz yerde bir kır fidanı yoktu,

 Ve bir kır otu henüz bitmemişti,

 Ve toprağı işlemek için adam yoktu’’

 

Tüm Sümer metinleri, Tanrıların işlerini yaptırmak için insanı yarattıklarını iddia ederler. Açıklamayı Marduk tarafından söylenen sözler haline sokar, yaradılış destanı kararı şöyle bildirir;

‘’Aşağı, bir ilkel yaratacağım insan olacak adı.

Bir ilkel işçi yaratacağım, Tanrılara hizmet etmekle yükümlü olacak onlar rahat edebilsin diye.’’

Sümerlerin ve Akadların İnsanı adlandırdıkları terimler onun statüsünü ve amacını bizzat anlatmaktaydı.

O bir lulu (İlkel), bir lulu Amelu (İlkel İşçi), awilum (rençber) insanın, tanrıların hizmetkarı olarak yaratılması, kadim halklara hiç de garip bir fikir gibi gelmemişti.

Ahit çağlarında ilah ‘’Rab’’, ‘’Hükümdar’’, ‘’Kral’’, ‘’Yönetici’’, ‘’Efendi’’ idi. Genellikle ibadet diye çevrilen terim aslında avod, ‘’Çalışma’’ idi.

Kadim insan Tanrısına ibadet etmiyor çalışıyordu.

Sümerce versiyonlarda, insanı yaratma kararı Tanrılar tarafından bir mecliste alınmıştır. Önemli olan nokta şudur: Tek bir ilahın başarılarını yücelttiği söylenen Tekvin kitabı, Tanrıyı belirtmek için çoğul Elohim (Harfiyen İlahlar) kelimesini kullanır. Ve şaşırtıcı bir ifadeye yer verir.

Ve Elohim dedi:

‘’Suretimde, benzeyişimize göre insan yapalım.’’

Sümer kayıtlarında belirtildiği üzere Nefilimler Nuh tufanının olacağını önceden biliyorlardı.

Kendilerinden sonra dünya üzerinde bir insan varlığının kalmasını istemediklerinden bu sırrı insana açıklamıyorlardı.

Enki insanlara acıyor, onların yok olmasını istemiyordu.

Kendince bir yol buldu. Bu sırrı insanların yüzüne söylemeyecek, bir perde arkasından konuşacaktı. Aralarında yakın dostluk olan Nuh’u (Utna Piştim) Tapınağa çağırarak tufan hakkındaki gizli bilgiyi bildirdi.

Tufanla insanoğlunun tümünün yok olmaması için suda yüzecek gemi yapmasını ve yapılacak geminin tarifini yaptı.

Hatta hepimizin bildiği gibi gemisine, insanlardan kimleri alacağını ve hayvan türlerinden de birer çift alması gerektiğini tufan sonrası yaşamın devamı için gerekli olduğunu öğretmiştir.

Şimdilerde, ‘’Bu Enki de çok iyi yapmış İnsanlığı kurtarmış’’ diyebiliyorsanız ve hala arada gökyüzüne bakıyorsanız, bakarken içinizden şöyle demek gelebilir belki;

Allah iyiliğini versin Enki!

 

Özdener GÜLERYÜZ

11.02.2019

 

Son Güncelleme Tarihi: 11 Şubat 2019 14:24

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.