SAÐ-SOL KAVRAMLARI VE YENÝLÝKÇÝLÝK ÜZERÝNE

13 Mart 2011 20:53 / 3905 kez okundu!

 

SAÐ-SOL KAVRAMLARI VE YENÝLÝKÇÝLÝK ÜZERÝNE


Son yýllarda özellikle de sosyal demokrat ve Kemalist çevrelerde Altý Ok’un Devrimcilik (Ýnkýlâpçýlýk) okunu hiçe sayacak ölçüde bir statükoculuk ve deðiþim karþýtlýðý göze çarpmakta ve bu durum da ülkedeki tüm ciddi sorunlara raðmen iktidardaki Adalet ve Kalkýnma Partisi’ni birçok alanda rakipsiz kýlmaktadýr.


------------------------------------

SAÐ-SOL KAVRAMLARI VE YENÝLÝKÇÝLÝK ÜZERÝNE

Geçtiðimiz günlerde kaynak sormak için bana e-mail gönderen bir öðrenci vasýtasýyla elime New York Üniversitesi Psikiyatri bölümünden John T. Jost’un [1] “Elective Affinities: On the Psychological Bases of Left-Right Differences” adlý makalesi geçti. Makalede öne sürülen bazý hipotezler ve ortaya konulan pozitif korelasyonlar doðrultusunda Türkiye’deki sað ve sol kavramlarýný ve yenilikçilik ile deðiþim olgularýný bu yazýda tartýþmaya açmak istiyorum. Zira ülkemizde son yýllarda özellikle de sosyal demokrat ve Kemalist çevrelerde Altý Ok’un Devrimcilik (Ýnkýlâpçýlýk) okunu hiçe sayacak ölçüde bir statükoculuk ve deðiþim karþýtlýðý göze çarpmakta ve bu durum da ülkedeki tüm ciddi sorunlara raðmen iktidardaki Adalet ve Kalkýnma Partisi’ni birçok alanda rakipsiz kýlmaktadýr.

Jost makalesine öncelikle klasik sað ve sol kavramlarýnýn nereden kaynaklandýðýný açýklayarak baþlamaktadýr. Sað ve sol kavramlarýnýn siyasal alanda ilk kez ortaya çýkýþý, her ne kadar sosyalist düþünce ve yazýnýn temelleri bazý Antik Yunan düþünürlerine ve Thomas More’a kadar dayandýrýlabilse de, daha çok 1789 Fransýz Devrimi sonrasýnda Kurucu Meclis’in yapýsýndan kaynaklanmaktadýr. Bu mecliste Kral 16. Louis’in meclis kararlarýný veto hakkýný savunan ve eski rejime destek olan üyeler oturum baþkaný Mounier’nin saðýnda, bu imtiyazý reddederek kayýtsýz þartsýz millet egemenliðini savunan ve yeni rejime sempati duyanlar ise solunda yer almýþlar ve siyaset literatürüne sað ve sol kavramlarý ilk kez bu dönemde girmiþtir. Olaydan da anlaþýlabileceði üzere sol daha keskin deðiþim yanlýsý özgürlükçü bir akým olarak ortaya çýkarken, sað ideoloji eski yapýyý daha fazla sahiplenen muhafazakâr hatta tutucu bir çizgidedir. Bu anlamda deðiþim, hiyerarþi karþýtlýðý (eþitlik) ve yenilikçilik sol için vazgeçilmez unsurlar olarak ortaya çýkarken, sað kesim için geçmiþe özlem (nostalji), ani deðiþimlerden duyulan rahatsýzlýk ve hiyerarþik iliþkilerin meþrulaþtýrýlmasý daha temel meseleler olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Hakikaten de 18. yüzyýl sonlarý ve 19. yüzyýl baþlarýndan itibaren önce kentsoylu burjuvazi, daha sonra da emekçi proletarya Avrupa ülkelerinde deðiþimin öncüsü olmuþlar ve tutucu aristokrasi ile monarþi yanlýsý çevrelere karþý büyük siyasal mücadeleler yürütmüþlerdir. 1850’lerden itibaren Karl Marks’ýn fikirlerinin ve Marksizm ideolojisinin ortaya çýkmasý ve popüler olmasýyla beraber proletaryanýn yürüttüðü mücadele daha doktriner ve radikal bir nitelik kazanmýþ ve siyasal þiddet eylemleri tüm dünyada yaygýnlaþmýþtýr. Zaman içerisinde Ortodoks Marksizm’in þiddete meyleden yorumlarýnýn etkisi azalmýþ ve burjuvazinin de kendi ayrýcalýklý haklarýný tabana yaymayý iþçi sýnýfý muhalefetinden ürkerek kabul etmesi (eþit oy hakký, sosyal devlet vs.) sonucunda bugün bildiðimiz anlamda Batýlý demokrasiler ortaya çýkmýþtýr.

Jost makalesinin geri kalan bölümlerinde ise sað ve sol ideolojilerin benimsenmesi üzerine Amerika Birleþik Devletleri’nde kendisinin ve diðer baþka bazý bilim adamlarýnýn yaptýðý deneyler üzerinde durmaktadýr. Elbette bu deneylerde ortaya çýkan doðru veya ters orantýlar bir neden-sonuç iliþkisi biçiminde yorumlanabilecek nitelikten uzak olmasýna karþýn, Jost’a göre yine de bu kavramlar sað ve sol kavramlarýnýn tarihsel niteliklerinin ve günümüzdeki karþýlýklarýnýn anlaþýlmasý açýsýndan son derece faydalýdýr. Örneðin Jost, Nosek ve Gosling’in binlerce denek üzerinde yapýlan 2008 tarihli araþtýrmasýnda -her ne kadar hemen hemen her insanýn düzeni kargaþaya (kaos), uyum saðlamayý da isyankârlýða tercih ettiði bu araþtýrmada ortaya çýkmasýna raðmen- sað ideolojiyi benimsemiþ kimselerde düzen (istikrar) ve konformizm (uyum saðlama) arayýþlarýnýn sol ideolojiyi benimsemiþ kimselere göre çok daha yüksek düzeylerde olduðu ortaya çýkmýþtýr. Bu elbette bir nedensellik iliþkisi deðildir, ancak arada çok güçlü bir pozitif korelasyon olduðu göze çarpmaktadýr. Ayný araþtýrmada sol ideolojiyi benimsemiþ kesimlerin toplumsal olarak dezavantajlý gruplara karþý (eþcinseller, Afrikalý Amerikalýlar, Müslümanlar, Araplar vs.) daha hoþgörülü olduklarý ve onlarýn eþitlik mücadelelerine daha sempatik baktýklarý ortaya çýkmýþtýr. Sað ve sol kavramlarýný açýklamak için yapýlan bir diðer deney ise çocukluk dönemi üzerine yoðunlaþmaktadýr. J. Block ve J. H. Block tarafýndan yapýlan uzun süreli bir araþtýrma (longitudinal study) çocukluk dönemindeki bazý bulgulardan yola çýkýlarak 20 yýl sonra bu kiþilerin siyasal görüþlerinin sað veya sol olmasý konusunda ciddi tespitler yapýlabileceðini göstermektedir. Buna göre okul öncesi çocuklar arasýnda öðretmenleri tarafýndan kendilerine daha fazla güvenen, enerjik (atak), dýþa dönük ve dürtüsel hareket etmeye meyilli olarak gözlemlenenler 20 yýl sonra 20’li yaþlarýnýn ortalarýnda daha özgürlükçü (liberal) ve sola yakýn kiþiler olarak ortaya çýkmaktadýrlar. Daha kapalý, katý, içe dönük, kolay incinen çocuklar ise tam tersine sað ideolojilere daha yatkýn ve özgürlükler konusunda çok daha þüpheci yetiþkinler olmaktadýrlar. Elbette geçen 20 yýllýk süre içerisinde bu araþtýrmaya dâhil edilemeyen yüzlerce belki de binlerce deðiþken bulunmaktadýr ancak çok ciddi oranda bir doðru orantýnýn bulunduðunun ortaya konulmasý bu araþtýrmanýn ciddiye alýnmasý gerektiðini göstermektedir.

Bu alanda yapýlan araþtýrmalarý incelemeye devam eden Jost, 2003 yýlýnda kendi yaptýðý bir araþtýrmadan yola çýkarak geliþmeye açýk olmayan kapalý dünya görüþleri ve dogmatizm ile otoriterlik ve sað ideolojilere meyletme konusunda da bir doðru orantý olduðunu iddia etmektedir. Buna göre daha dogmatik ve ideolojik yaklaþýmlarý yüksek dozda olan insanlar otoriter eðilimlere daha yatkýn bir görüntü çizmektedirler. Bu araþtýrmanýn bulgularýna göre; aþýrý sað eðilimliler merkez saða, aþýrý sol eðilimliler merkez sola, merkez eðilimliler ise hem sað, hem de sol eðilimlilere kýyasla daha az otoriter ve daha özgürlükçü konumdadýrlar. Yine ayný araþtýrmada aþýrý sað eðilimli kimselerin aþýrý sola, merkez sað eðilimli kimselerin de merkez sola kýyasla daha otoriterliðe yatkýn olduðu iddia edilmektedir. Bu anlamda yenilik karþýtlýðý ve deðiþime direnmenin temelinde yine sað eðilimlerin ve genel olarak dogmatik düþüncenin yattýðý söylenebilir. Jost’un üzerinde durduðu çok önemli bir diðer konu ise dindarlýkla sað eðilimler arasýndaki iliþkidir. 2000 yýlý Dünya Deðerler Araþtýrmasý bulgularýna deðinen Jost, bu araþtýrmada Kuzey Amerika ülkelerinde sað eðilimle dindarlýk arasýnda çok güçlü bir korelasyon olduðuna dikkat çekmektedir. Jost ayný verilerde benzer durumun daha az olmakla beraber Güney Amerika ülkelerinde (buradaki güçlü özgürlükçü teolojik akýmlar nedeniyle daha az düzeyde seyretmektedir), Doðu ve Batý Avrupa’da da görüldüðüne dikkat çekerek, dindarlýkla sað ve otoriterlik, sekülarizm ile sol ve özgürlükçülük konularýnda güçlü doðru orantýlar olduðunu iddia etmektedir.

Aslýnda çok daha uzun bir þekilde incelenebilecek olan bu makaleden yola çýkarak þimdi Türkiye’deki sað ve sol kavramlarý ve yenilikçilik (deðiþim) ve statükoculuk (muhafazakârlýk) üzerinde düþünmeye baþlayalým. Hakikaten Osmanlý’nýn son döneminde aydýn bürokrat kadrolar tarafýndan oluþturulan, dinsel dogmatizme karþý daha pozitivist düþünceli, Padiþah despotizmine eleþtirel yaklaþan, modern Batý dünyasýný daha iyi tanýyan ve anayasacýlýða (meþruti monarþi) dayalý göreceli olarak daha özgür ve eþit bir düzeni savunan Jön Türkler ve Ýttihat ve Terakki Cemiyeti gibi hareketler bu þablonda deðiþim yanlýsý görüþleriyle sola daha yakýn bir konumlandýrmayý hak etmektedirler. Keza Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadrolar ve belki de onlar arasýnda en radikali olarak yorumlanabilecek Mustafa Kemal Atatürk’ün de, köhnemiþ eski düzenin gerekirse bazý noktalarda yukarýdan aþaðýya gerçekleþecek devrimlerle deðiþtirilmesi, yenilikçilik ve modernleþmenin her alanda hâkim olmasý gibi düþünceleriyle 31 Mart Vakasý ve Menemen Olayý gibi olaylarda görülebileceði üzere Osmanlý’ya özlem duyan muhafazakâr kitlelere ve gruplara karþý çok daha solda yer aldýðý iddia edilebilir. Bu durumun yansýmalarýný Atatürk’ün kendisinden sonra gelen nesillere bir dogma býrakmadýðýný hayattayken kendi aðzýndan açýklamasý ve Altý Ok içerisine Devrimcilik ya da Ýnkýlâpçýlýk maddesinin eklenmesinde de görebiliriz. Peki Atatürk mirasýný sahiplenen ve bunun üzerine 1960’larda “ortanýn solu”, 1970’lerde “demokratik sol”, 1990’larda “üçüncü yol” açýlýmlarýný ekleyen sosyal demokrat çevreler bugün deðiþim ve yenilikçiliðe ne kadar yakýn, ya da statükoculuk ve tutuculuktan ne kadar uzaktalar?

Ne yazýk ki son aylarda yaþanan deðiþim sürecinde esen rüzgârlar haricinde sosyal demokrat çevrelerde yaklaþýk 20 yýldýr fazlasýyla geçmiþ özlemine dayalý (bu durum 1920’ler ve 1930’lardaki Kemalist devlete ya da 1960 ve 1970’lerdeki güçlü sol hareketlere özlem þeklinde iki düzeyde yaþanabiliyor) ve statükocu bir anlayýþýn egemen olduðunu rahatlýkla görebiliyoruz. Bu durumun bir sonucu olarak da Atatürk mirasý ülkemizde giderek zayýflýyor ve Adalet ve Kalkýnma Partisi birçok noktada belki halkýn istediði düzeyde ve þekilde olmasa da yeni þeyler söylediði ve ürettiði için haksýz rekabet ortamýnda siyasette kolay seçim zaferleri elde edebiliyor. Bu nedenle Türkiye’deki sol çevrelerin “sol” terminolojisinin hakkýný verebilmek ve daha önemlisi sandýkta AKP’ye alternatif bir sol seçenek oluþturmak adýna sadece geçmiþ özlemine dayalý nostaljik siyaset yapmaktan vazgeçerek, bir an önce oluþmakta olan yeni Türkiye’ye uygun somut projeler ortaya koymalarý gerekmektedir. CHP’nin yeni Genel Baþkaný Kemal Kýlýçdaroðlu ve örgütten sorumlu Genel Baþkan Yardýmcýsý Gürsel Tekin’in bu doðrultuda son dönemde yaptýklarý bazý atýlýmlar son derece sýnýrlý ölçekte gerçekleþmesine raðmen, tabanda bir heyecan yaratmayý baþarmýþtýr. CHP’nin bir an önce aile sigortasý, kýsa dönem askerlik gibi yeni söylem ve projelerinin sayýsýný arttýrmasý ve deðiþime ayak diremenin partiyi asla zafere götüremeyeceðini fark etmesi gerekmektedir. Bu sayede Türkiye’de sað ve sol dengesinin saðlandýðý saðlýklý bir siyasal yapý oluþabilecektir.


Ozan Örmeci


--------------------------------------------------------------------------------

[1] John T. Jost hakkýnda bilgi edinmek için http://www.psych.nyu.edu/jost/ adresine bakabilirsiniz.


 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
13 Mart 2011 23:32

ozanormeci

Eleþtiriler için teþekkür ederim. Zaten ben de yazýyý ben ve benim gibi birçok kiþinin dahil olduðu düþünce kalýplarýný eleþtirmek için kaleme aldým. Ýdris Küçükömer çok deðer verdiðim bir düþünürdür onunla ilgili yazýmý da sitede yayýnlamak isterim ancak Küçükömer'in "Türkiye'de sað soldur, sol saðdýr" kliþesinden daha derin bir düþünür olduðuna inanýyorum. Ayrýca yenlikçilik kimsenin tekelinde deðil, elbette AKP'nin bu derece statüko karþýtý ve deðiþim yanlýsý bir çizgiye geçmesi CHP'yi oldukça zorladý ve siyaset boþluk kaldýrmadýðý için CHP daha tutucu bir pozisyon aldý. Ancak þimdi AKP sistemin tek hakimi durumuna gelip duraklamaya baþladýkça CHP içerisinde bir deðiþim çabasý gözlemleniyor. Ayný çabayý 1970'lerde de görmek mümkündü. Bu nedenle umutsuz olmayalým, Cumhuriyet'in demokrasiyle taçlanmasý için CHP'ye destek verelim.

13 Mart 2011 22:46

nuhungemisi

ingilizce makalede þöyle deniyor: "Sol daha keskin deðiþim yanlýsý özgürlükçü bir akým olarak ortaya çýkarken, sað ideoloji eski yapýyý daha fazla sahiplenen muhafazakâr hatta tutucu bir çizgidedir. Bu anlamda deðiþim, hiyerarþi karþýtlýðý (eþitlik) ve yenilikçilik sol için vazgeçilmez unsurlar olarak ortaya çýkarken, sað kesim için geçmiþe özlem (nostalji), ani deðiþimlerden duyulan rahatsýzlýk ve hiyerarþik iliþkilerin meþrulaþtýrýlmasý daha temel meseleler olarak karþýmýza çýkmaktadýr."

Bu sözleri önyargýsýz biçimde yorumlayarak kimi sorular sormalýyýz:

1. Bugün ülkedeki "keskin deðiþim" yanlýlarý kimlerdir? Buna -tüm sorunlu yaklaþýmlarýna raðmen- AKP mi CHP mi daha yakýndýr?

2. Ülkemizde konjonktürel olarak da olsa "özgürlükçü bir akým" olarak görünenler kimlerdir? Alevilerin, baþörtülülerin, Romanlarýn, gayri-Müslimlerin, Kürtlerin haklarýný daha özgürlükçü bir anlayýþla ele almaya hangi parti daha yakýndýr?

3. "...eski yapýyý daha fazla sahiplenen muhafazakâr hatta tutucu bir çizgi..." sözlerini okýyunca lütfen elinizi vicdanýnýza koyun ve söyleyin, kim aklýnýza geliyor? Bu eski yapýyý savunmayý "Ergenekoncu görünmekten ürkmemek"le sýnýrlayabilir miyiz? Ya da eskiyen, çöken yapýyý inatla savunanlara "solcu" diyebilir miyiz?

4. "...Hiyerarþi karþýtlýðý (eþitlik) ve yenilikçilik" sol ile ilgiliyse, baþörtülü - baþörtüsüz, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Hýristiyan-Müslüman eþitliðini hangi parti nispeten önemsiyor, hangi parti ise her eþitlik giriþiminin bir biçimde karþýsýna dikiliyor?

5. "Geçmiþe özlem (nostalji), ani deðiþimlerden duyulan rahatsýzlýk ve hiyerarþik iliþkilerin meþrulaþtýrýlmasý..." sözlerine bakalým...

AKP'lilerde, geçmiþin Osmanlý dönemiyle bir flört istemi hep vardý, etkisi azalmakla birlikte hala var ama büyük ölçüde nostaljik! -Yine de Muhteþem Yýllar dizisine kýzmalarýnýn gerekçelerini anýmsayalým :) - Ancak küreselleþme, onlara her adýmda nostaljinin sýnýrlarýnýn nerede olduðunu, olabileceðini de anýmsatýyor zaten...

CHP'de ise, Sayýn Örmeci'nin yazýsýnda deðinildiði gibi 1920, 1930 yýllarýna bir dönüþ özlemi ayan beyan var. CHP'nin asr-ý saadeti de bu dönemler çünkü..
.
Örneðin Onur Öymen'in "Dersim özlemi"ni aðzýndan kaçýrmasýný bir dil sürçmesi bile saysak, dil sürçmelerinin bilimsel çözümlemesinin de ne olduðunu biliyoruz...

Ancak CHP, bu tür özlemleri nostaljik boyutlarda býrakmamak için de elinden geleni yapýyor.

Onlara kalsa eðitim diye bildikleri tek model olan "Köy Enstitüleri"ni yine yaþama sokacaklar ve Kürtler tarafýndan "sömürgeci" diye suçlanmayý yeniden hak edecekler...

Ekonomide özelleþtirmeleri durdurup devletçiliðe dönecekler...

Herkesin büyük bir "istekle" "Ne Mutlu Türküm Diyene" dediði, herkesin "Türk milliyetçisi" oldurulduðu günlere ciddi ciddi övgü dizenleri ve bayrak - silah üstüne yemin eden yeni kuvvacýlarý (ki þimdi Ergenekon davasýndan içerde bir kýsmý) aralarýna almak için yarýþanlarýn kimler olduðunu da unutmayalým...

"...Son yýllarda özellikle de sosyal demokrat ve kemalist çevrelerde altý ok’un devrimcilik (inkýlâpçýlýk) okunu hiçe sayacak ölçüde bir statükoculuk ve deðiþim karþýtlýðý göze çarpmakta ve bu durum da ülkedeki tüm ciddi sorunlara raðmen iktidardaki Adalet ve Kalkýnma Partisi’ni birçok alanda rakipsiz kýlmaktadýr." diyor Ozan Örmeci, Amerika'daki bu araþtýrmayý anlatan makaleyi tanýtýrken.

Bunu ele alarak iyi yapýyor, cesur davranýyor ama sanki makaleyi Türkiye'ye uygulamakta zorlanýyor gibi... Oradaki sað ve sol kavramlarýna CHP ve AKP cuk oturuyor ama Örmeci onlarý yerliyerine oturturken bir türlü CHP'ye kýyamýyor. Oysa bu konuda cesur olsa CHP'ye daha büyük yararý dokunacak.

Tam burada "Türkiye'de sað soldur, sol da sað" diyen Ýdris Küçükömer hocamýzýn kulaklarýný çýnlatýyoruz. Sayýn Örmeci'ye de teþekkür ediyoruz ve Ýdris Küçükömer'i yeni kuþaklara yeni yorumlarla aktarmakta da desteðini bekliyoruz.

Örmeci'nin bu cesur arayýþý, CHP'nin en azýndan bir kýsmýný tutarlý demokrat ve özgürlükçü yapmaya katkýda bulunabilir. Böylece AKP'nin rakipsizliði de hiç olmazsa biraz olsun darbe yiyebilir.
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.