Hayvanlarýn acýlarýna ortaklýk Ýslam'da yoktur

14 Kasým 2014 16:26 / 1723 kez okundu!

 

 

1 Kasým "Dünya Veganlar Günü"ydü. Alsancak'ta, vegan ve vejeteryanlar iþbirliði ile ortaklaþa gerçekleþen bir eylem düzenlendi. Eylemin çoðunluðunu üniversite gençleri oluþturuyordu. Hepsi, bizim yarýnlarýmýzýn emanetçileri olan pýrýl pýrýl gençlerdi. Onlarýn bilinçli olmasý kadar beni sevindiren bir þey yok. Bizim onlardan öðrenecek o kadar çok þeyimiz var ki. Eylemde kimi zaman sloganlar atýldý, kimi zaman da et yememe fikrini aklýndan bile geçirmeyen insanlarýn sorularý yanýtlanmaya çalýþýldý. Her biri inandýklarýný savundu ve savunmaya devam edecekler. Sayýca azdýlar ama bilinç olarak evrenin en doðru noktasýndaydýlar. 

Vegan ve vejetaryan ayrýmý yapmadan, böyle bir eyleme dahil olmuþken, ufak birkaç þey dile getirmek istiyorum.

Bundan iki sene önce bir televizyon programýnda laboratuvar ortamýnda ilk kez üretilen köfteye tanýklýk etmiþtim. Tamamen kimyasal enjeksiyonlar ile meydana gelen bir köfteydi. Ýnsan nüfusu her geçen gün artmakta. Özellikle Müslüman ülkelerde bu artýþ son birkaç senede dünya genelini aþtý. Artan nüfus ile beraber ete ihtiyaçta arttý. Bu yüzden dünya genelinde toplumlarýn et tüketimi üzerine istatiksel bir çalýþma yapýldýðýnda, son zamanlarda Türkiye, Ýran gibi ülkeler ilk sýralarda yer alýr.   

Amerika, büyükbaþ hayvancýlýkta dünya liderleri arasýnda ilk sýrayý yer alýr. Fastfood kültürünün yayýlmasý ile beraber, biz de toplum olarak etobur bir ülkeye dönüþtük. Amerika, et tüketimini günlük hayatta her zaman meþru kýlan bir anlayýþa sahiptir. Adalet sistemine baktýðýmýzda ise bunu suç gören bir anlayýþla karþýlaþýyoruz. Mesela, Amerika’da kasaplar tanýklýk ettiði bir cinayete, þahitlik edemezler. Son zamanlarda bu vahþilik ve etoburluk durumu, bizim gibi çoðunluðu Müslüman olan bir ülkede yaygýnlaþtýrýlmaya çalýþýlarak, sanki Ýslam'ýn bir parçasýymýþ gibi gösterilmektedir. Buna et üretiminin, din içerisinde normalleþtirilme çabasý diyebiliriz. Normal et üretiminin dýþýnda, kurban bayramlarýnda her sene 2 milyon küçük, 600 bin büyükbaþ hayvan katledilmektedir. Din adamlarýnýn ise bundaki katkýsý kaçýnýlmazdýr. Bunun en önemli nedeni, yola çýkýlan noktanýn yanlýþlýðýdýr. Mesela; Hz. Ýbrahim’in oðlunu kurban etmek istemesi, din adamlarý tarafýndan bir çýkýþ noktasý niteliðinde kullanýlmaktadýr. Bu yüzden halk arasýnda, Ýslam'a karþýt bir cephenin olmamasýna þaþýrmamak gerekir.

Kurban Bayramý aracýlýðý ile alýþveriþ merkezlerinde kurulan, bir nevi mezbahayý andýran çadýrlar ile her sene ayný vahþeti yaþýyoruz. Ülkemizdeki hayvanlar ile ilgili yasanýn yetersizliði ve bu yetersizlikten kaynaklanan toplumun bilinçsizliði ortadadýr. Ayný derecede sivil toplum örgütlerinin de dolaylý olarak bu bilinçsizliðe ortak olmasý, durumu daha da vahim kýlmaktadýr. Toplumca ilerleyemememizin sebeplerinden birisi de, sivil toplum örgütlerinin çeliþkileridir. Hayvanlarý koruyan bütün dernek kurucularýndan, bu derneklere dahil olan insanlarýn büyük bir kýsmý et tüketmektedir. Bu örgütlerin, bu örgütlere mensup insanlarýn, et tüketilmesini haklý göstermeye çalýþarak kurduklarý bilgisizce ve bilinçsizce cümleler iþi daha çözümsüz hale getirmektedir. ‘Koruduðumuz hayvanlar ile yediðimiz hayvanlarý lütfen birbirine karýþtýrmayýn’ diyen bir hayvansever düþünürsek, hayvan sevmeyen insanlarýn kurduðu cümleleri daha samimi bulabiliriz. Sahip olduðu asli görevin bile farkýnda olmayan insanlarýn, topluma veremediði güvenden dolayý toplumu hiçbir þekilde suçlamaya hakký yoktur. Öncelikle bunu kabul etmek zorundayýz.

Bir baþka sorun da, son zamanlarda hastanelerin gastroenteroloji bölümünün doluluðu görmezden gelinerek, doktorlarýn, hastalarýna saðlýklý olmalarý için eti tavsiye etmeleridir. Oysa hastalarýn ortak rahatsýzlýðý, hayatlarý boyunca saðlam birer et tüketicisi olmalarýndan dolayý mide ve baðýrsaklardan kaynaklanmaktadýr. Gut, ishal, kolon kanseri, karaciðer rahatsýzlýklarý gibi birçok hastalýðýn et tüketimi ile ortaya çýktýðý, yurt dýþýndaki bilimsel araþtýrmalarýn yaný sýra, kiþilerce somut bir þekilde de ispat edilebilir.

Peki neden et tüketme ihtiyacýný duyuyoruz? Daha saðlýklý olduðumuza inandýðýmýz veya dinin gerekleri yüzünden mi? Ne Ýslam, ne de bilim bize eti önermektedir.

Dinin tamamý mantýk çerçevesinde deðerlendirmeye tabi tutulamasa da, çoðunluðunu mantýk çerçevesinde deðerlendirebiliriz; çünkü akýl ve kalp insanoðluna boþuna verilmemiþtir. Þunu da belirtmeliyim ki; yaþam ýþýðýný etten alan insanlar için durumu mantýk çerçevesinde düþünmek imkansýzdýr. Hayvanlara yapýlan zulmü, meydana gelen hayat kayýplarýný aklamak için dini bir araç olarak kullananlar (özellikle kurban bayramlarýnda) yalnýzca kendilerine yalan söylüyor. Hem kendi ruhlarýna hem de Ýslam'ýn ruhuna zarar veriyorlar.

Her din belli bir ahlak üzerinden insanoðluna seslenmeye çalýþýr, ama hiçbiri Ýslam kadar etkili bir sese sahip deðildir. Ýslam, insaný geçmiþten ve gelecekten haberdar eder. Bu haberleri doðru olarak yorumlayabilmek ise büyük bir hassasiyet gerektirir. Genel anlamda düþünecek olursak, farklý devirlerde yaþayan peygamberler, inanç önderleri, insanlýðýn ahlaksal ve zihinsel olarak ilerlemesini isteyen bütün Allah dostlarý etten uzak durmuþlardýr. 20. yüz yýlýn sonlarýnda kaybettiðimiz Saidi Nursi, katran aðacýnda bir kap çorba ile yaþardý. Geylani Hazretleri, 25 yýl boyunca Kehribar maðaralarýnda çoðunlukla aç kalarak, zaman zamanda su ile yaþamýþtýr: Rabia, Ebu Ali Sina, Þeyh Necmettin, Þeyh Attar, Mevlana, Hz. Malik, Rabbani vs. diyerek listeyi uzatabiliriz. Kendilerini Ýslam'a adayan bu büyüklerimizin hayatýný incelerken hepsinin iki tane ortak noktasý var; nefs ve ruh. Þunu anlýyoruz ki; alimlerin, ilim, riyazat ve mücahede hayatýnda et yoktur çünkü nefs eðitilerek, nefs-i emmare’nin tamamýyla yok edilmesi gerekir. Ruhun geliþimini saðlamanýn ilk þartý budur. Bu kadar insan elbette boþuna etten uzak durmadý çünkü Kur’an, eti sana kesin bir ifade ile, ‘’ye’’ demez.

Peki Kur’an bize açýkça ne diyor?   

Ýnsanlar, yaratýlýþ bakýmýndan zayýf ve güçsüzdürler. Ýnsanlarýn yaratýlýþý ile ilgili, Kuran’da açýkça ayetler vardýr. Allah, insanlarý güçsüz yaratmasýna raðmen onlara özgür irade bahþetmiþtir. Özgür iradeye nail olma þerefini yakalayan insan, Ýsra suresindeki 13. ayette geçen ifade ile, ‘’Biz her insanýn kaderini kendi çabasýna baðlý kýldýk’’ diyerek, insan iradesini açýkça beyan eder. Bu da demek oluyor ki, yaþadýðýmýz hayat bir tercihler silsilesidir. Ýnsan yeryüzüne gelirken bir þeyler öðrenmek için gelir. Yeryüzündeki yanlýþ dini yorumlamalardan ve bu yorumlar üzerinden yapýlan baskýlardan dolayý çoðu insan dine karþý cephe almýþtýr. Bizler, zaman ve þartlara uymamýzý isteyen bir kitap ve peygambere sahibiz. Kur'aný ve ayetlerini, hep eskiye göre deðerlendiren ilahiyat mezunlarý bu açýdan insanlýðý nefret ve çýkmaza sürüklemektedir.

Kur'an'ýn 23 senede tamamlanmasý ile beraber nüzul sýrasýný da düþünürsek, Allah insanlara þartlara ve çevrelendikleri koþullara göre olanaklar saðlamýþtýr. Bu yüzden Hz. Ýbrahim’in oðlunu kurban etmesi nedenlerini de iyi anlamak lazýmdýr çünkü bu hayvanlarý öldürmek, katletmek için bir çýkýþ noktasý asla deðildir.

Hz. Ýbrahim zamanýnda, insanoðlu þimdiki teknolojik ve bilimsel geliþmelere sahip deðildi. Halklar bu kadar bolluk içinde deðildi. Bilgiye ulaþmak da kolay deðildi. Cehalet hakimdi, insan þaþkýndý. Fakirlik çok fazlaydý, insanlar tarýmdan daha çok hayvancýlýðý biliyordu; çünkü topraklar kuraktý. O zamanlar heykellerden yaptýklarý putlara tapan bir sürü insan topluluðu vardý. Hz. Ýbrahim’in çabasý bu putperestliði yýkmak ve tek tanrý anlayýþýný yerleþtirmekti. Allah kullarýný, özellikle peygamberleri birçok kere sýnamýþtýr. Hz. Ýbrahim’in oðlunu kurban etme durumu da bir sýnavdý. Nefs olarak da zayýf varlýklar olduðumuz için, Allah da yarattýðý insaný bu yönden bilen olduðundan kolaylýk saðladý. Kurban bir yardýmlaþma aracý olarak da dinimizde yerini aldý. Akýl geliþtikçe, dünya geliþti. Hem iyi hem de kötü olarak. Et tüketmek, bir tercih durumuna geldi. Aklýmýz bu erginliðe erdi. Þimdi mezbahalarý, her yerin et restoranlarý, et kasaplarý olduðunu düþündüðümüzde kurban bayramý bir gösteriye dönüþtü. Bu açýdan, insanlýðýn bir kýsmý aklen yine çað atlayamadý. Bu da Ýslamiyet'e yapýþan bir hurafe haline geldi. Yardým etmenin 1000 çeþit yolu vardýr. Bir ihtiyaç sahibinin ihtiyacýný gidermek, sokak hayvanlarýný beslemek gibi. Bizim dinimiz asla zulmetmeyi emretmez çünkü ayet açýktýr; ‘Yerdekilere merhamet etmezsen gökten merhamet bekleme’.

Modern dünyada et tüketmemek için birçok sebep varken, insanlarýn ihtiyaç olmayan et yemeyi, haklý çýkarmak için Ýslam üzerinden argüman üretmeleri saçmadýr. Bu açýdan çaðýmýza göre deðerlendirme yapamýyoruz, bunun yerine daha çok iþimize ve çoðunluða göre deðerlendirme yapýyoruz. Ýslam, vicdan ile doðrudan iliþkili bir dindir. Bu da bizi 'vicdanýn neresindeyiz' sorusuna getiriyor.

Hayvanlarýn artýk doðal yoldan beslenememeleri, mezbaha gerçekleri, iþkencelere maruz kalmalarý, o þekilde midelere girmesi aklen ve kalben insanýn ölümü demektir. O zamanýn þartlarýnda, eti yemenin kaçýnýlmaz bir þey olduðunun yüzlerce sebebi varken, bu zamanýn þartlarýnda da eti yememenin yine hem din hem de saðlýk açýsýndan ayný þekilde yüzlerce nedeni var. Onca iþkence ve acýya maruz kalan hayvanlarý yiyerek ancak vahþeti öðreniriz, insan olmayý deðil. Hz. Ýmam Ali (a.s)’da bizlere þöyle seslenir: ‘Karýnlarýnýzý hayvan mezarlýðýna çevirmeyin’. Þunu unutmayalým ki; Ýslam bir baský dini deðildir. Ýslam'da, çaðýn getirdiði þartlara göre; insanýn vicdanýný kullanarak çaða ayak uydurma durumu söz konusudur. Hayvanlarýn, dünya genelinde birçok iþkencelere maruz kaldýðý bu zamanlarda, Müslümanlýðýn neresindeyiz sorusunu kendimize sormakta fayda vardýr.

 

Nilden ERSOY

11.11.2014

 

Son Güncelleme Tarihi: 23 Kasým 2014 11:47

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.