İLERİYİ GÖREMEYEN “İLERİCİ” MUHALEFET

04 Haziran 2020 16:21 / 1341 kez okundu!

 


"Türkiye aynı anda bütün büyük güçlerle mücadele ediyor. Sözde ilerici muhalif kanatlar da "destek mi olmak köstek mi?"nin yol ayrımında... Neyse ki, bu sıkıntılarla iyi kötü başa çıkıyoruz. İstediğimiz düzeyde olmasa da mukabele ediyoruz, kimseye boyun eğmiyoruz. 1911-1922 savaşlarından sonra ilk kez bu kadar geniş bir cephe ile karşı karşıya bulunuyoruz. Kıbrıs’ta karşımızda olandan kat kat güçlü bir cephe. Doğu Akdeniz'deki çıkarlarımızı korurken bazı yerlerde şimdilik frene bastık ama tüm cephelerde aynı anda gerilimi yükseltmek zaten akla aykırıdır."

 

****

İLERİYİ GÖREMEYEN “İLERİCİ” MUHALEFET

Türkiye aynı anda bütün büyük güçlerle mücadele ediyor. Sözde ilerici muhalif kanatlar da "destek mi olmak köstek mi?"nin yol ayrımında...

Oysa aynı anda çeşitli cephelerde ABD, Rusya, İngiltere, İsrail, Fransa, Avrupa Birliği, hepsinin taşeronluğunu yapan BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve Yunanistan tarafından farklı bileşimler içerisinde doğrudan veya dolaylı olarak desteklenen unsurlarla silahlı veya silahsız çatışma halindeyiz. Bu mücadelelerin nasıl yürütüldüğü, en iyi sonuçları almak için neler yapılması gerektiği, bunlarla ilgili milli mutabakatın nasıl ve hangi koşullarla sağlanması gerektiği konusunda tek tük olumsuz lafın dışında muhalif kanatlardan ses gelmiyor. Sanki bu işler sadece AKP-MHP yönetimine bırakılmış gibi. Bunlar hepimizi ilgilendirmiyor mu? Yönetimin özel savaşları mı? Gelecek seçimlerde yönetim değişse, başka politikalar mı uygulayacak? Hepimizin geleceği şu veya bu ölçüde söz konusu çatışmaların seyrine göre şekillenmeyecek mi? Hiç etkisi olmayacak gibi görmezden gelmek nedir? İç ve dış konular birbirleriyle çok yakından bağlantılı değil mi? Bu mücadelelerin istenilen seviyede sürdürülmesi için içeride ve dışarıda nelerin yapılması veya yapılmaması gerektiğini incelememiş olabilirler mi? Ya da dillerini tutan birileri mi var?

.....

Neyse ki, bu sıkıntılarla iyi kötü başa çıkıyoruz. İstediğimiz düzeyde olmasa da mukabele ediyoruz, kimseye boyun eğmiyoruz. 1911-1922 savaşlarından sonra ilk kez bu kadar geniş bir cephe ile karşı karşıya bulunuyoruz. Kıbrıs’ta karşımızda olandan kat kat güçlü bir cephe. Doğu Akdeniz'deki çıkarlarımızı korurken bazı yerlerde şimdilik frene bastık ama tüm cephelerde aynı anda gerilimi yükseltmek zaten akla aykırıdır. Her konu sırasıyla ele alınacak ve o kadar çok konu var ki, ancak bloklar halinde ele alınabilir. Bunlar partiler üstü ve nesiller boyu sürecek sorunlardır. Muhalefet, bunların dışında kalarak nereye kadar?

.....

Herkesin kafasına kazıması gereken şey, bu çatışmaları bizim istemiş olmadığımızdır. Biz bu savaşlara zorlandık. Kıbrıs’tan başlayarak ya teslim olacaktık, ya da yanıtını verecektik. Elbette içimizdeki işbirlikçiler bizi birçok hataya sürükledi, yalpaladık, çok fazla insan, kaynak ve zaman yitirdik. Hatta, en büyük mücadeleyi içimizdeki işbirlikçilere karşı verdik ve veriyoruz. Bu mücadeleler halkımızı, tıpkı Mustafa Kemal döneminde olduğu gibi, daha ileri bir şuur seviyesine taşıyacaktır ve nitekim bunu görüyoruz. Türkler tarih boyunca her zaman dünyanın şu veya bu köşesinde bağımsız bir veya birkaç bayrak dalgalandırmışlardır.. Selçuklulardan Osmanlılara, oradan Cumhuriyete uzanan bizim kolumuz Türk dünyasının en önde gelen bayraktarıdır ama kuşku yoktur ki, bu dünya kendini buldukça çoğalacağız, yabancı etkilerden arınıp kendimizi bulacağız. Yüzlerce yıldır süregelen bu mücadele yüzlerce yıl daha sürecek ama barışçı bir dünya şayet yaratılacaksa, bunda bizim bir rolümüz olmak zorundadır. Aksi mümkün değildir. Ancak bunun için Türk dünyasının da kendisini düzeltmesi, çeki düzen vermesi şarttır. Bu kez kılıçla değil, bilimle, düşünceyle, sanatla, edebiyatla, ekonomiyle ve yardımseverliğimizle var olmanın koşulu önce kendi evimizi düzenlemekten geçer. Her halükarda, yaşadığımız sıkıntılar birçok kabuğu kıracaktır. Dünyadaki kırk küsur ülkenin tarihinde varız. TC dışındaki bazı ülkelerde de Türk çoğunluk ağırlığını daha fazla hissettirecektir. Dünyanın jeostratejik merkezi olan Hazar’ın tüm çevresi çok büyük ağırlıkla Türktür. Bunu açık denizlere taşıyamadığımız için sayısız felakete uğradık. Denizlerde de daha fazla var olacağız. Ancak elli veya yüz yıl sonrasına bakabilenler kazanır. Şuurumuzu bulandırdılar, enerjimizi düşürdüler ama tarihi ağırlığımızı yok edemediler. Bunları tekrar kazanıyoruz. Bu sürecin yönetilmesinde tüm ulusun katkısı gerekir.

.....

Pekiyi, bu kadar önemli konularda, bizim sözde ilerici, solcu, demokrat, cumhuriyetçi kanatlarımız nasıl da sus pus olmuş durumda. Hatta, kimi zaman emperyalizmin denetimindeki unsurlarla kol kola da girebiliyorlar. Niçin? Birçok neden var ama en önemlisi bu kesimlerin batıcı etki altında ruhen ezik olmaları. Bunlar sözde ilerici ama özde emperyalizmin ya hayranı ve taklitçisi ya da işbirlikçisi. Tabanlarında bazı yurtsever unsurlar var elbette ama gaflet uykusunun en derininde uyur gibi yapıyorlar. Partilerinin kimler tarafından yönetildiğini, nasıl finanse edildiğini sormaktan korkuyorlar. Aslında her şeyden korkuyorlar. Korkak olmasalar ortaya çıkıp bu büyük mücadele konusunda tek bir yapıcı laf ederlerdi. Tek yaptıkları köstek. “Orada ne işimiz var, burada ne işimiz var, çocuklarımız ölürse, bilmem ne olursa” diye örtülü işbirlikçilik ve en yüksel bedeli getirecek olan teslimiyetçilik. Ya da bencillik. Bu mücadelelerin getirdiği kaçınılmaz refah düşüşüne razı değiller. Her akşam bir kadeh daha içelim, bu parayı bize versinler telaşındalar. Kayıplarımıza gelince, her şehit kalbimizde sonsuz ve derin bir yaradır (işbirlikçiler sanki, şehitler konusunda bizim binde birimiz kadar hassas da, ayrı konu) ama dünyanın dört köşesinde mücadele etmeyince ülkemizin içinde savaşmak zorunda kalacağımızı (ve yakın geçmişte kaldığımızı-ki daha temizlik bitmemiştir) nasıl da görmezden geliyorlar. Başımızı kuma gömelim istiyorlar. En çirkini de bunun için “yurtta sulh, cihanda sulh” sözünü kullanmaları. Bu sulh bedava mı, istemekle hiç gerçekleşir mi? Bedeli teslimiyet olan sulhu kabul etmeyeceğimizi bilmezler mi?

Mehmet Tanju AKAD

 

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.