CmHP’ye Rağmen Referandumda Hayır! - Koray Doğan Urbarlı

03 Nisan 2010 11:20 / 1735 kez okundu!

 


16 Eylül 2009’da Yeşil Gazete’de Ankara 7. Cadde ile ilgili yapılması planlanan bir referanduma yönelik bir yazı yazmıştım. Yazının başlığı “İlkel Referandumla Demokrasicilik Oyunu”ydu. Yazının ana sorusu şuydu: “Peki, bu gerçekten demokrasi mi? Demokrasi, bu mu? Referandumun en ilkel şekli olan “bir fazlaysa hepsi senin” mantığıyla demokrasi olur mu?”

Bu soru hala güncelliğini devam ettiriyor, hala ilkel yöntemlerin, büyük bir buluş ve ilerlemeymiş gibi bize sunulduğu bir demokrasi ortamımız var.

Bugünlerde Ankara ve referandum yine gündemde. İkisinin de konusu farklı. Ankara neden gündemde? Tekel işçileri, herkes köle olmasın, 4-C denilen deli gömleği giyilmesin diye Ankara’da sokaktalar. Üyesi oldukları sendikanın önüne gitmek istiyorlar. Bu kadar. Türk-İş’in önüne gitmek isteyen işçileri Ankara’da ne karşılıyor? Toplam görevli 12 bin polisin 8 bini. Ankara merkezinde 5 kişinin yanyana gelmesi halinde polis onları ayırmaya çalışıyor diye belirtiyor televizyonlar. Sanarsınız yıl 1980 günlerden 11, 12 ya da 13 Eylül.

Hazır 12 Eylül demişken, gündemde olan referandum konusununa geçelim. Bu sefer referandumun konusu trafik ya da gürültü değil. Anayasa değişikliği. Hükümet, 12 Eylül Anayasası’nı değiştirmek istediğini ifade edip, hepsini değiştirmek için taslaklar hazırlatıp, içinden seçtiği bazı maddeleri değiştirmekle yetinince ortaya bir kaç maddelik bir referandum olasılığı çıktı. Referandumun en parlak maddesi ise Anayasa’nın geçiçi 15. Maddesinin kaldırılacak olması. 2 Nisan günü Ankara’da 12 Eylül’ü yaşatanlar, Temmuz gibi yapılacak bir referandum ile 12 Eylül’e yargı yolunu kapatan ve büyük ihtimalle de zaten 9 yıl önce işlevsiz kalan, kalmadıysa da bu yılın Eylül’ünde işlevsiz kalacak olan bir maddeyi kaldırmak istiyorlar. O maddenin orada olması, çağdaş bir ülkeye hakarettir zaten ve kalkması gerekir. Ama?

Seçilen yöntem yine bir referandum. Ve yine en ilkel yöntemi. Tam bir kazanan hepsini alır mantığı ile ortaya konuyor her şey. Hem referandumun yapısı böyle, hem de referandumun içeriği böyle. Açıklamaya çalışayım: Bilindiği gibi, referandumda bütün maddeler tek tek değil, topluca oylanacak. Çok farklı konuların tek bir soru ile yanıt bulacak olması, kazananın hepsini alacağı gerçeğini bize gösteriyor. Bu, tehlikeli ve ilkel bir mantık. Böyle sorulamaz. Tek tek sorulabilir, gruplandırılarak sorulabilir ama tümden bir evet istenirse bu arkada bir hesap olduğunu bize düşündürtmeli. Hangi maddeler, hangi maddeler arada kaynasın diye konmuş olabilir? Bu işin yapısal kısmı. Tek evet, 26 evet demek oluyor. Sandıkta bastım bir tane, yürürlüğe girdi 26 tane.

İşin bir de, mantık kısmı var ki, beni bu daha çok ilgilendiriyor. Çağdaş toplumlarda güç, iktidar dağıtılmalı. Tek elde toplanmamalı. Hem de öyle kuvvetler ayrılığı gibi yasama, yürütme ve yargı şeklinde ya da işin Türkiye kısmında olduğu gibi hava, deniz ve kara kuvvetleri gibi de değil. Olabildiğince ayrılmalı. Merkez dağıtılmalı. Üyesi bulunduğum ekolojik hareketin de temel ilkelerinden biri bu. Yerellik sadece, belediye anlamında değerlendirilemez. Peki bu Anayasa değişikliğiyle ne olacak? Akp ya da başka bir parti. Bunlar bugün var yarın yok ama bir hükümet her zaman olacak ise, bu değişiklikler hükümete büyük bir güç vermekte. Yani seçimi kazanan her şeyi alacak. Yargı şu anda tarafsız değil evet. Ama benim sorunum yargının o tarafta değil de, bu tarafta olması değil ki. Değişiklikler sonucunda yargı tarafını değiştirirse, bu neyi değiştirecek? İlerleme mi olacak bu? Hayır. Değişme mi olacak? Hayır! Sorun da tam burada işte. Bu referandumun en temel değişikliği, gücü iktidarı dağıtan değil, daha da merkezde toplayan bir düzenleme getiriyor. Seçim barajının büyük bir dikkatle ve hırsla korunması da bunun göstergesi. Aman merkeze çok giren olmasın.

Referanduma karşı çıkılma yöntemlerine baktığımızda ise, gerçekten AKP’nin isteyeceği bir durumla karşı karşıyayız. Değişikliğin ana mantığına değil, değişikliğin öznesine bakarak yapılan karşı çıkışlar her zaman iktidarın işine gelmiştir ve gelecektir. CmHP bloğunun, baştan karşı çıkması, büyük ihtimalle onların da hayallerini süsleyen değişikliklerin AKP tarafından yapılıyor olmasına bağlanabilir. Onların bu karşı çıkışı, referandumdaki tarafların belirlenmesi açısından çok önemli. Çünkü bu bloğun davranışlarını izlemek istemeyen, bu blokla aynı sözü söyler gibi dahi görünmek istemeyen, sayıca az olmasına rağmen, etkinlik olarak geniş bir kitle var ve statükonun yılmaz savunucularının karşı çıktığı bir konuya karşı çıkmanın hemen çizginin öbür tarafına düşmek anlamına geleceğini düşünüyorlar. Düşünün ki, Anayasa’nın değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğu ve Anayasa’nın sadece darbe sonrasında değiştirilebileceği bile söylendi ChMP bloğu ve onun takipçileri tarafından. Bunun tam tersi de yok değil tabii ki. Bu sistem insanları, muhalifleri o kadar sıkıyor ki, her değişiklik umut anlamına geliyor. Anlaşılmayacak bir durum değil. Koşulsuz bir değişiklik, olsun da nasıl olursa olsun isteği de var.

Tüm bu nedenler gözönüne alındığında, bu referanduma hayır demek gerektiğini düşünüyorum. Tekel işçilerine yapılanlar, bu Anayasa’nın verdiği bir güç değil, demokrasi karşıtlığının verdiği bir güçtür. Gücün daha çok merkezde toplanması ve bir evet’in irade dışında birden fazla evet anlamına gelecek olması nedeniyle: CmHP’ye rağmen referanduma hayır.


Koray Doğan Urbarlı
02.04.2010

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.