Ülkece delirmek

05 Mart 2012 12:30 / 1951 kez okundu!

 


Direkt konuya gireyim, ülke olarak delirmiþsiniz haberiniz yok. Hatta daha kötüsü buna alýþmýþsýnýz da...

En son Türkiye’ye geliþimdi ve çok uzun kalmayacaktým. Planým, bir müþteri görüþmesi yapýp dönmekti. Yeterince uzak kalmýþ olmalýyým ki, sonuçlarý çok acýlý bir hata yaparak, iþ çýkýþ saatinde Eminönü’nden Levent’e gitmek için taksiye bindim.

Bilenler bilir, o saatlerde o güzergahta öyle yoðun bir trafik vardýr ki; sürücü kontaðý kapatýp, dýþarýda çömelirken ellerini baþýnýn arasýna alýp, “Ah eyledim oh eyledim/ Yýkamadým þu feleði/ Ben bu feleðe neyledim/ Neyimiþ benden dileði/ Leyli de leyli” diye uzun havaya baþlarsa, etrafta kimse yadýrgamaz. Hatta bir küçük raký bile açan bile olabilir Boðaz’a karþý.

Trafikten dertlenen þoföre; “Sana da tüm ülke delirmiþ gibi gelmiyor mu?” dedim.

“Nasýl yani?”

"Ben çocukken, her mahallenin bir delisi vardý; artýk hiçbir mahallede deli yok ama tüm mahalle psikolojik olarak rahatsýz."

Bir an dikkat kesildi ve “Doðru, gerçekten öyleydi” dedi.

“Dün biraz televizyon izleyeyim dedim, kaným dondu.” O sýrada ülkenin toplumsal refah, makroekonomi, cari açýk gibi konularýndan sorumlu baþbakaný ve ana muhalefet partisi genel baþkaný arasýnda, “Alnýndan öperim - Senin o kirli dudaklarýný tertemiz alnýma sürdürmem” polemiði yaþanýyordu. Bir ergen çiftin gerilimini hatýrlatan bu olay karþýsýnda kimsenin aklýna “Yahu bu olanlar bir Dali portresi kadar sürreal. Kimse buna bir tepki vermiyorsa, biz iyisi mi ramazanda kurulan iftar çadýrlarýný kaldýrmadan, oradan halka kürek kürek Lustral, Prozac filan serpelim ve ülkeyi askerlik gibi toptan terapiye alalým” demek gelmiyordu.

“Evet, bana da biraz saçma geldi o.”

Yavaþ yavaþ ortak bir paydaya doðru yol alýyorduk.

“Ülkenin aynasý televizyonlar bence; yani hangi ülkede Flash Tv gibi bir kanal daha vardýr acaba? Kanalda adeta bir Þenkardeþler düðün salonuymuþçasýna gece gündüz halay çekiliyor. Sabah açýyorum halay, gece kapýyorum halay. Sanki onlara hergün bayram, hergün halay ve bu kanal kendimi bildim bileli yayýnda. Demek ki izleyicisi var.”

“Ben pek televizyon izlemem”

“Hep belgesel, NTV mi?” dedim ama espri arada harcandý.

“Yok bizim haným dizi izliyor akþamlarý, ben de arada bakýyorum” dedi. Dürüst olsun, canýmý yesindi.

Ama en büyük travmayý evde yeðenlerimle geçirdiðim gün yaþamýþtým. Gündüz kuþaðýnda bir evlilik programýna rastladým. Program þu þekilde baþlamýþtý; sunucu, kendisine bir eþ edinmek isteyen torun sahibi bir hanýmý çaðýrmýþtý. Müzikler eþliðinde stüdyoya giren kadýn, önce komadan uyanmaya çalýþan bir insanýn hareketlerini taklit edercesine dans etti.

Daha sonra anlattýðýna göre, bizim Çýlgýn Gelin dertliymiþ çünkü bir kýsým evladý evlenmesine karþýymýþ. Çýlgýn, kendi yaþýndaki bir insanýn yalnýzlýðýndan dem vurmaya baþlayýnca, stüdyoda göz yaþlarý adeta sel oldu. Herkes, hem gözyaþý döküp hem de Çýlgýn’ý onaylýyordu. Duygular þaha kalkmýþtý. Daha sonra programýn sunucusu, bu kadar hüznün yettiðini düþünürek, müzik yapan gruptan oynak birþeyler çalmasýný istedi. Daha þimdi aðlayan bütün o kadýnlar, bir anda göbek atmaya baþlamýþtý. Hatta bir tanesi göbek atarken hala aðlýyordu sanýrým. Deðiþimi yakayalamamýþtý.
Televizyonda delicesine, umarsýzca göbek atan bir stüdyo dolusu, manik-depresif tanýsý konulabilecek insan vardý. Daha da kötüsü, ülkenin bütün kanallarýnda, bu saatte böyle terelelli görüntüler vardý.

Göbek faslýndan sonra ihtiyar delikanlý bir damat adayý içeri girdi ama paravanýn arkasýna oturttular. Paravanýn sebebi, dýþ görünüþten önce fikirlerin uyuþup, uyuþmadýðýný anlamak olmalýydý. Ama orada amaç, tiple falan uðraþmadan, direkt ana meseleye gelmekti. “Hoþ geldin, evin var mý, senin üzerine mi, bankada ne kadar paran var?”

Televizyonlarda bildiðin kurbanlýk pazarlýðý yapýlýyordu ama kimse buna organize bir þekilde, “Yahu bu ülkede neler oluyor? Kölelik ve insan ticareti yasaklanmamýþ mýydý?” demiyordu. Dahasý bir ülkenin sosyal güvenliðinin olmayýþý ve gelecek korkusu, ekranlardan yüzlere doðru çarpýyordu.

Maddi konularda aþaðý yukarý anlaþýlýp, paravanýn açýlmasýndan sonra bizim Çýlgýn Gelin, damadý beðenmiþ olacak ki, kendince anlamlý, duygusal tavýrlar sergilemeye baþladý. Erini, yiðidini etkilemek istiyordu belli ki. Damat da ondan aþaðý kalmadý; diþisine kur yapan bir tavuskuþuvari hareketleriyle, ilgisini belli etti. Hayatlarý boyunca damgalanmamak için duygularýný saklamaya çalýþan iki insan, kameralar önünde, hayatlarýnýn sonbaharýnda duygu dünyalarýný acemice belli etmeye çalýþýyorlardý. Konuya yeni baþladýklarýndan olsa gerek; durum hüzünlü ama bir ilkokul müsameresi kadar teatraldi.

Sonra ikili anlaþýp anlaþamayacaklarýný görmek üzere “çay içmeye” gönderildi. Çay bu, adý üzerinde, örflerimize, ananelerimize uygun bir içecekti ve asla seksüel bir göndermesi olamazdý. Benim tahminim, Çýlgýn Gelin çay içerken tapularý görmek isteyecekti.

“Sence de bunlar normal mi? Üç saat televizyon izledim, þimdi kendimi hasta hissediyorum”

“Abi bakma sen onlara, oraya çýkanlarýn hepsinin baþýma vurmuþ, yanýyo onlar yanýyo.”

Sonra durmadý da; “Geçmiþ olsun abi, bal ye sen; bal seni güçlü eder.”

Dýþarý baktým...

***

Hikayenin baþýnda süslü bir giriþle; “Ýnsanýn büyüdüðü topluma uzaktan bakmasýnýn en önemli yararý, ‘baþka türlü de olabiliyormuþ’ duygusunu yaþamasýdýr. Uzaktan sakin bir zihinle düþününce, olanlarý daha net analiz edebilmesidir” diyerek baþlayabilirdim.

Daha sonra deliliðin akademik tanýmýný yapardým. Konuyu türlü betimlemelerle, sosyal örneklerle coþtururken, bunu toplum olarak vurdumduymazlýðýmýza baðlardým. Daha sonra da yazýmý, vurucu bir finalle taçlandýrýrdým.

Her mantýklý insanýn kabul edeceði ortalama doðrularý, suya sabuna dokunmadan seslendirdiðim için beni çok onaylardýnýz. Hatta kendi aranýzda “bak ne aklýselim çocuk” diyerek beni övenler de çýkabilirdi. Yine okumayý bitirdikten kýsa bir süre sonra, hiçbirþey hatýrlamayarak kaldýðýnýz yerden delirmeye devam ederdiniz. Belki o zaman siz de, benim bu uzaktan atýp tutan halime bakarak, “sen daha mý iyisin sanki ibibik, ordan konuþmak kolay tabi” demezdiniz.


Fatih BALTAÞ

05.03.2012, Londra


Son Güncelleme Tarihi: 07 Mart 2012 19:10

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.