Politikacý Ajdar

18 Þubat 2014 12:55 / 3410 kez okundu!

 

 

Napoli’de saat geceyarýsýný geçmiþti. Maria uyandýðýnda, yanýnda yatan hayat arkadaþý Guiseppe’nin uyanýk olduðunu gördü. Guiseppe adeta hiç gelmeyecek bir mektubu bekler gibi, karanlýkta gözlerini tavana dikmiþ; içinde buhranlar kopan zihnine inat öylece yatýyordu. 

Maria, kocasýnýn son on yýldýr bu gel-gitli ruh hallerine alýþmýþtý ama O’nun bu hallerini artýk geçen yaþýna vermek istiyordu. Öyle ya, demiryollarýndan emekli, hayattaki tek uðraþý domino oynayýp, kelebek ve deniz taþý koleksiyonu yapmak olan yaþlý bir adamýn uykularýný çalan ne olabilirdi ki?

Aklýna getirdiði diðer ihtimal ise O’nu ölesiye korkutuyor ve kendi kendine bile tekrar edemiyordu. Bir keresinde bu korkusunu kaðýda dökmek istemiþ, daha üçüncü harfi yazamadan kaðýdý korkuyla yýrtýp atmýþtý. Kalemin ucundan, vücuduna nüfuz eden korkunun ruhunu ele geçireceðini zannetmiþti.

Ama bu kez cesaretini toplayýp sordu; ömrünün sonbaharýnda bir adamýn, aþkýnýn, kocasýnýn bu hallerine dayanamýyordu:

“Neyin var Guiseppe, yine neden uyumadýn?”

Yaþlý adam cevap vermedi.

Korkarak sordu; “Yoksa düþündüðüm þey mi?”

Guiseppe, onaylar gibi sessizce gözlerini yumdu.

“Aman Allahým!” diye çýðlýk attý Maria. “Mamma li Turchi!” (Ýtalyanca; Anneciðim, Türkler geliyor!)

“Evet, Türkler! ” dedi Guiseppe. Devam etti:

“Onlar bir kere uyandý mý, bir daha uyumazlar ve artýk þahlandýlar...”

Yaþlý çift korkuyla birbirlerini sarýlýp, Yüce Ýsa’ya Türklerin helak olmasý için dua ederek uyumaya çalýþtýlar ancak sabaha dek gözlerini bile kýrpmadýlar.

 

***

 

Hristiyan Demokrat Birliði (CDU) partisi genel merkezinde olaðandýþý bir hareketlilik yaþanýyordu. Angela Merkel dýþ gezisini yarýda kesmiþ; kurmaylarýyla toplantý üstüne toplantý yapýyordu. Telefonlar çalýyor, dosyalar taþýnýyor, insanlar oradan oraya koþuyordu. Türklerin üçüncü havalimanýný yapacaklarý duyumu alýnmýþtý. Merkezde bir panik havasý hakimdi.

Ancak tüm bu delirmiþ gibi davranan insanlara ve olaylara anlam veremeyen bir bürokrat, karþýsýnda Alman tarihinin en güçlü kadýný olmasýna raðmen, cesaretini toplayýp sordu:

“Sayýn Þansölyem, lütfen sorumu maruz görün ancak biz neden iþimizi gücümüzü býrakýp Türkiye ile uðraþýyoruz? Öyle ya, ülke olarak milli gelirimiz onlardan 8 kat daha fazla. Ne biliim bir bilimde, sanatta, sanayi de filan da bizden üstün deðiller. Üçüncü havalimanýný yapsalar ne olur, daha uçak bile yapamýyorlar? En fazla yaptýklarý duble yol, onu da biz 60'larda çoktan yapmýþtýk.”

Merkel gözlerini devirerek, bürokratýna baktý.

“Sana ne lan dürrük! Hobim belki bu benim?! Hoþuma gidiyo belki Türklerle uðraþmak?! Yapýlmayacak o havalimaný, o kadar!”

Bürokrat utanç içinde ayrýlýrken Merkel hala arkasýndan söyleniyordu;

“Ne kadar vitaminsiz varsa toplamýþssýnýz lan baþýma, Bayvera’da adam kalmadý da bunu mu buldunuz? Daha Türklerin gücünü bilmeyen adamdan bürokrat mý olur?!”

 

***

 

Paris’te Seine nehrine karþý þaraplarýný yudumlayan Sophie ve Anke, liseden beri ayrýlmayan iki arkadaþtý. Artýk ikisinin de mesleði annelik ve patronlarý da çocuklarý olmuþtu ama arada böyle kaçamak yapýp kýz kýza konuþmayý seviyorlardý. Günlük hayattan, kocalarýndan, gidecekleri tatillerden konuþurken aniden Sophie ciddileþti:

“Biz Avrupalý olmanýn gereði olarak sokaklarda seviþmiyor muyuz Anke?!”

“Tanrý korusun! Tabi ki seviþiyoruz, hatta ardýmýzý bile dövdürüyoruz! Neden sordun bunu Sophie?”

“Sen soruma cevap ver önce! Beþikten mezara alkolik deðil miyiz? Eþlerimiz için en büyük gurur kaynaðý gavatlýklarý deðil mi?”

“E herhalde öyle, bir de beni baþkalarý ile paylaþmayacak adamla mý evlenecektim?!”

“Peki g.tümüzü yýkýyo muyuz Anke?”

“Asla! Böyle birþey ne örf ne de ananemizde var! Topuklu ayakkabý bile biz b.ka basmayalým diye bulundu! Þimdi sýra sende, neden tüm bu bilindik sorularý soruyosun Sophie?”

Sophie dudaklarýný kemirerek devam etti;

“Deliriyorum anlýyor musun, de-li-yo-rum!! Neden bütün bu ahlaksýzlýðýmýz Türklere artýk sirayet edemiyor? Neden onlarý artýk zehirleyemiyoruz? Türklerle uðraþmayan, onlarý yýkmaya çalýþmayan Avrupalý mý olur? Hayattan tad alamaz oldum Anke. Lütfen bana her hafta vakit ayýr ve boþ zamanlarýmýzda Türkiye’yi nasýl yýkmaya çalýþacaðýmýzý konuþalým.”

Anke sessizce Sophie’nin elini tuttu; tabi ki kabul etmiþti!

Ýki kadýn, planlarý baþarýlý olduðunda yaþayacaklarý Muþ Varto’daki o güzel hayatýn þerefine kadeh kaldýrdýlar.

Tüm bu konuþmalara þahit olan Fransýz þef garson, bu iki kadýndan hesap almayý reddetti.

 

***

 

California’da bir toplantý salonunda oturan bir grup kodaman iþadamýna içecek servisi yapan siyah garson, ellerindeki beyaz eldiveni ve taktýðý papyonla çok þýk görünüyordu.

Baþýnda kovboy þapkasý ile Teksas’tan gelen Jerry, yanýndaki Kevin’e doðru eðildi ve garsonu ima ederek;

“Huylanýyorum ben bu siyahlardan” dedi.

“Neden Jerry? Seni ýrkçý olarak bilmezdim?”

“Abuk subuk konuþma, ne ýrkçýlýðý? Tanrý aþkýna, sanki yaptýðýmýz iþi bilmiyor gibisin Kevin!”

“Isýsýsýsýsý” diye güldü Kevin.

Bu sýrada, toplantý gündemine iliþkin bir sinevizyon gösterisi baþladý. Türkiye’deki internet yasaklarý ve buna karþý olarak toplantýya katýlan global porno endüstrisinin Ýstanbul’daki insanlarý nasýl sokaða dökecekleri anlatýlýyordu.

Fakat sinir bozucu bir geliþme olmuþtu. Türkiye’den Star gazetesi bu Porno Lobisini deþifre edip manþetlerine taþýmýþtý. Bu, toplantýya katýlan Porno Baronlarý’nda adeta soðuk bir duþ etkisi yaratmýþtý.

“Geçtiðimiz sefer Ýsmail Türüt, bu sefer de Star Gazetesi! Ne zaman bir plan yapsak birileri ipliðimizi pazara çýkarýyor! Biz bu Türkleri hiç alt edemeyecek miyiz?!!” Jerry’nin sesi çok öfkeliydi.

“Abi o deðil de biz ne ara lobi olduk ya?” diye sordu Jim.

“Þimdi olduk Jim, þimdi! Türkleri devirmek için herþey mübah” dedi Jerry.

“Neden? Türkiye bizim müttefiðimiz deðil mi?"

Herkes Jim’e güldü. Hatta siyahi garson bile gülüyordu. Köþedeki Izak ise gülerken karnýný tutuyordu...

 

***

 

Otpor’un Ýsviçre Zürih ofisinde endiþeli bir bekleyiþ hakimdi. Türkiye’de Gezi direniþine katýlacaklara adam baþý 25.000’er dolar daðýtýlmasý gerekiyordu ancak katýlým tahmini beklenenden yüksek olunca Otpor, faizden kazanacaðý parayla bile bu gideri karþýlayamýyordu. Ancak ne pahasýna olursa olsun Türkiye’nin yýkýlmasý ve bu eylemin yapýlmasý gerekiyordu!

Umutlarýn tükendiði sýrada bir mucize oldu. Zürih’te haber kulaktan kulaða yayýlmýþ ve halk ofisin kapýsýna dayanmýþtý. On binlerce insan toplanýp gelmiþti ve ellerinde, çantalarýnda öbek öbek para getirmiþlerdi. Emeklilik poliçesini satanlar, Mortgage’ýný bozduranlar, çocuðun kolej parasýný bankadan çekenler, Alpler’deki evini 3 kuruþa elden çýkaranlar... Ýnsanlar paralarýný Otpor’un kapýsýna yýðarken, bir milli bayram havasý hakimdi. Fransýzca ve Almanca sloganlar atýlýyordu;

“Yeter ki yýkýlsýn, yeter ki!”

Otpor genel sekreteri bir mucizeye tanýklýk etmenin heyecaný ve gözyaþlarý içende zar zor konuþuyordu.

“Ýþte Avrupalý olmak bu! Ýþte Ýsviçreli olmak bu!”

Aðzýndan çýkabilen tek þey bu oldu ve olduðu yerde bayýldý kaldý ama ofisteki insanlar heyecandan bunu görmediler bile. 

Artýk ofisteki herkes tek yürek olmuþ, Türkiye’yi yýkacaklarýna inanmýþtý. Artýk konu sadece ülke içerisinde bir milyon kadar iþbirlikçi bulmaya kalmýþtý...

 

***

 

Ajdar Anýk, nam-ý diðer Popstar Ajdar, popüler kültürü takip edenlerin yakýndan tanýdýðý bir isimdi. Bir ses yarýþmasýnýn elemelerine katýlmýþ, sesi çok kötü olduðundan elenmiþti. Fakat Ajdar muhtemelen yaþadýðý ruhsal sorunlar nedeniyle, þan konusundaki tüm yeteneksizliðine raðmen kendisini bir dünya starý sanýyordu ve bunu defalarca dile getirmiþti. Ancak geride kalan tüm dünyanýn kendisiyle dalga geçtiðinin farkýna varamýyor; herkesin kendisini kýskandýðýný zannederek, sahte þöhretinin tadýný çýkarýyordu.

Ajdar, evinde oturmuþ, televizyonda bir politikacýnýn mitingini izliyordu; zaten baþka þansý da yoktu. Tüm kanallarda ayný görüntü vardý.

Televizyondaki çok baðýran politikacý ise, ülkesini bir dünya ülkesi yaptýðýný ve diðer ülkelerin bunu çekemeyip, lobiler kurarak ülkenin baþýna çoraplar ördüklerini anlatýyordu. Ýþte ‘Büyük Oyun’ deþifre olmuþtu! Son on senede cebine giren parada en ufak bir deðiþiklik olmayan yoksul vatandaþlar ise mitingde coþkuyla bir dünya lideri önderliðinde, bir dünya ülkesi olmayý kutluyordu.

Ajdar televizyonu izledi, izledi, izledi...

Müzik yerine politikaya girmediðine küfretti, televizyonu kapattý...

 

Fatih BALTAÞ

18.02.2014

 

Son Güncelleme Tarihi: 26 Þubat 2014 23:54

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.