Bugün ben Lee Harvey’im

23 Þubat 2012 13:26 / 1824 kez okundu!

 


Hayýr, ismin kalaný Oswald olarak devam etmiyor ve neyse ki Lee Harvey düþünceleri yüzünden zulüm görmüþ, katledilmiþ bir aydýn da deðil. Halen hayatta ama yolda görsem ne ben O’nu tanýrým, ne de O beni.

Lee Harvey muhtemelen o pazar günü, Londra’nýn herhangi bir yerinde, bir yabancýnýn kolay kolay alýþamayacaðý geleneksel kahvaltýsýný ediyor olmalýydý. Akþamdan kalmýþ olmasý da kimseyi þaþýrtmazdý. Fakat her pazar kaleci olarak oynadýðý Constitution futbol takýmýný ve Camden Sunday League’ni ise çoktan aklýndan silmiþ olsa gerek ki; bana o gün oynayabilmem için, Lee’nin lisansýný vermiþlerdi.

Bir rica üzerine katýldýðým bu maçta, Lee’nin oynadýðý kaleci pozisyonunun ne kadar uzun zamandýr boþ olduðunu soyunma odasýna girince anladým. Beni ilk defa görmelerine raðmen kýrk yýllýk bir dostmuþum gibi gelip sarýlan oyuncular vardý. Kuru bir merhabadan baþka birþey beklemeyen ben, þaþýrmýþtým haliyle. Evet, resmen ilk kez adýmýmý attýðým ve tek yabancý olduðum bu soyunma odasýnda, varlýðým sebebiyle adeta çocukça bir neþe yaþanýyordu. Gülen yüzler, neye ihtiyacým olduðunu soranlar, tanýdýklarý Türk futbolcularý saymaya çalýþanlar -ki bu liste Hakan Þükür ve Hasan Þaþ’tan öteye gitmiyordu-, maçtan sonra hep beraber gittikleri pub’a gelmemi isteyenler... Herkes ama herkes çok neþeliydi. Sarýþýn olanlardan bir tanesi gelip, küçükken saçlarýnýn ve gözlerinin koyu renkli olduðunu ama sonradan döndüðünü söyledi; yok artýk daha nelerdi.

Lee kimliðim adeta doðu ve batý kültürlerinin kaynaþma noktasý olmuþtu. Ben de bir ara gaza gelip, Pýnarbaþý burma burma diye öðretmeye çalýþtým; beceremediler ama can-ý gönülden katýlmayý denediler. Charles Dickens’ýn, Edgar Allen Poe’nun, William Shakespeare’ýn eserler verdiði bir dile, benim katkým Pýnarbaþý burma burma olmuþtu.

Durum neþeli ama ilginçti; malesef bir grup üzerini deðiþen erkeðin soyunma odasýna, doðudan yükselen bir güneþ gibi doðmuþtum.

Ýyi karþýlanmak tabi ki güzel bir histi ama kiþisel olarak bunu hiç üzerime almamýþtým. Var olduðunu biraz önce öðrendikleri bir insan için bu bayram havasý biraz fazlaydý. Neden ise kaleci olmamdý. Kaleci, futbolun “zencisiydi” ve bu olanlar apaçýk bir þekilde “zenciliðe” övgüydü.

Sahaya çýktýk; hakem lisansýmý kontrol etmemiþti ama takým arkadaþlarým bana Lee olarak seslenmeye devam ettiler. Bir amatör küme maçý için olay daha heyecanlý bir hale gelmiþti. Adeta uluslararasý bir þebeke olmuþtuk ve kimsenin hata yapmasýna tahammül yoktu. Benim hiç Lee Harvey görüntüsü vermeyen gerçek kimliðim gizli tutulmalýydý. Hepimiz sözsüz bir antlaþmayla, bu yüce amaç etrafýnda toplanmýþtýk; çünkü Constitution için gol atan da yiyen de þerefliydi.

Bu zorlu þartlar altýnda maç baþlamýþtý ve geriden oyunu izlerken, Ortaçað’da geçen bütün savaþ filmlerinin Ýngiliz aksaný ile seslendirildiðini fark etmiþtim. Yerel bir amatör küme futbol maçýnda olduðumu bilmesem, kendimi bir Roma tümeninde hissetmem çok olasýydý. Çünkü oyuncular, Britanya’da yiðidin harman olduðu Newcastle, Liverpool gibi aksaný ile ünlü yerlerden geliyordu. Basit taktikler bile adeta bir hücum emri gibiydi.

Gözlerimi kapayarak o savaþ atmosferini yaþamak istedim ama kýsa bir süre sonra vazgeçtim. Eminim kenarda maçý izleyen bizim teknik ekip bu zekice kararýmý öðrenseler, onlar da çok sevinirlerdi. Ama biraz önce, bizim yedek oyuncular, beni maç sýrasýnda gözlerim kapalý olarak yakalamýþtý. Gözlerimi açtýðýmda bana garip garip bakan beþ çift renkli göz vardý. Ben o tarafa bakmamaya çalýþarak saða sola yürüdüm ama kafalarýný gittiðim yöne doðru eðerek beni izlemeye devam ettiler. El, kol hareketlerimle durumu açýklamaya çalýþmak olayý daha da tuhaflaþtýracaðýndan, kaderime razý olarak bekledim. Neyse bana çok uzun gelen o tuhaf sessizlik sonrasý maçý izlemeye devam ettiler.

Ama sonrasýnda gözlerimi açýk tutmam bile, takýmýn 3-2 yenilmesini engelleyemedi. Maç bitmiþti ve ben maç içerisinde üç kere, gol yiyen kalecinin “baþlarým böyle hayata” adlý oturuþunu sergilemiþtim. Çok etkileyici bir performans olmasa da, çaresizlik duygusunu iyi verebildiðimi sanýyorum. Ama artýk maç öncesindeki gülen yüzlerle karþýlaþmayý beklemek hayal olabilirdi. Doksan dakika önce doðudan yükselen güneþ, þimdi batýdan batmýþtý.

Ancak daha sonra hiç alýþýk olmadýðým birþey oldu. Kendisi görüntü olarak Brian Clough’a benzeyen, kasketli, kýrmýzý burnundan kolayca pub müdavimi olduðunu anlayabileceðiniz ve buram buram yetmiþler kokan Constitution takýmýnýn teknik direktörü, takýmýný topladý. Bugün benim onlara katýlmamdan ve performansýmdan ötürü teþekkür etti; ardýndan da bütün takým beni alkýþladý.

Üç tane gol yemiþtim, takým yenilmiþti ama gülen yüzler deðiþmemiþti. Sahte olabilirdi, nezaketen bunu yapýyor olabilirlerdi ama bu sonucu deðiþtirmiyordu. Normalde kendimi kötü hissetmem öðretilmiþken, ben hala bugün burada olduðum için mutluydum.

Maçtan sonra sözleþtiðimiz gibi hep beraber pub’a gittik. Büyük bir süpriz vardý. Bugün varlýðýmý, varlýðýna armaðan ettiðim Lee Harvey de arkadaþlarýný görmek için oradaydý; topluca kaynaþtýk. Bugün nasýl öyle üç gol yedin Lee, yakýþtý mý dedim; önümüzdeki maçlara bakacakmýþ. Sonra hangimizin Lee olduðu konusunda bir karmaþa yaþandý, ben kazandým; kapý gibi lisansým vardý elimde. Öðrenemediler sanýyordum ki biri hatýrladýðý kadarýyla Pýnarbaþý burma burma diye söylemeye çalýþtý; bu türkü star deðildi ama neþelendik. Lee’ye döndüm: “Ýyi ki vurulmuþ bir aydýn deðilsin ve bugün adýný böyle bir sebeple taþýdým Lee” dedim, anlamadý...


Fatih BALTAÞ

23.02.2012, Londra


 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.