GİRİT’İN ÇAPKIN DENİZCİSİ

29 Temmuz 2010 13:58 / 2604 kez okundu!

 


Denizci oğlum ile çok sevdiği Salih amcasına...
Giritli Ana dedemin ilk karısıydı. İnce uzun bir kadındı. Her zaman siyah elbise giyerdi. Siyah olan başörtüsü de hep başındaydı. Saçları kınalıydı. Pek marifetliydi. Her bir türlü otu tanır ve yemeğini yapardı. Kuzu etli şevketi bostan, arapsaçı ve acı ot kavurmasını O’ndan yiyecektiniz.

Salih amcam da Giritli Ana’nın tek çocuğuydu. Ama ne amca! Bitmez tükenmez anılarıyla, maceralarıyla yaşamımı süslerdi.

Kekeme olmasına karşın gürül gürül şarkı söylerdi. Güzelden anlardı. İlk karısı ölünce, “acele etmemiş, kırkının çıkmasını beklemiş”; sonra sarı saçlı, yeşil gözlü, Yalıkavaklı Ayşe yengemle evlenmişti. Giritli Ana herşeyi yedeklerdi. Salih amcam da sevgililerini yedekliyordu galiba. “Yok be, sen öyle dediklerine bakma. Ben korkarım karanlıktan, yalnız yatamam da ondan.” derdi. Eh öyledir...

Ama ben biliyordum, esas sevgilisi denizdi Salih amcamın. Yelkenlisi ve deniz ile bir bütündüler. Beraberce açılırdık denize. İstanköy’e doğru içli içli ve bağıra bağıra aşk şarkıları söylerdi. Sevgilileri olduğu söylenirdi her bir adada. Ekmeğini denizden çıkarırdı. “Alaman Harbi” nde adalardan kahve ve şeker de getirmiş. “Maksat, halk kahvesini içsin, ağzı tatlansın. Eh ucundan da ekmek parası Salih’e...” Giritli Ana, Rumca ve İtalyanca öğretmiş oğulcuğuna. O da iki diliyle bu “ticaret” işine bulaşmış yoksulluktan. Adalar İtalyanlar’ın elinde. Her bir şey var adalarda. Bodrum’da yer demir gök bakır o zamanlar. Hiçbir şey yok ki kahve, şeker olsun. Ama Salih amcam imdada yetişmiş hemen. Adalardaki tanışlarla görüşmüş ve “halkın ihtiyacını ikmâle başlamış.” Yelkenlisiyle adalardan “hizmet getirmiş Bodrum halkına. Kahvesiz
şekersiz komamış halkı.”

En çok Karaada’nın arkasındaki Kaçakçı Koyu’nu severdi. Az hayrını görmemiş o koyun. Ama işlerin aksi gittiği de olmuş tabii. “Kazancını çekemeyen kahpenin çocukları ihbar etmişler. Sen onca mili yelkenle aş gel, kolcular çıksın karşına!” Çaresiz batırmış mallarla birlikte teknesini. Ama anasının yaptığı yün yatağını teknesinin başaltında bırakmamış. “Anasını kurtarır gibi kurtarmış valla...” Kolcuların da Salih amcamı kurtarmaktan başka çareleri kalmamış tabii.

“Deniz ticaretini” böylece sonlayan Salih amcam, Giritliler’in yoğun olduğu İzmir Eşrefpaşa’da almış soluğu. Birikimiyle bahçeli küçük bir ev edinmiş. Deniz yollarına da atmış kapağı. Güzelim koca Akdeniz’den, adalardan sonra sıkışmıştır Körfez’e. Canı sıkkın, lâkin çaresi yoktur; katlanacaktır. Hem sonunda emeklilik var. Öyle de olmuş.

Oğlumla ziyaretine giderdik ara sıra. Eski günleri yâd ederdik. Aklı Bodrum’da, Gökova’ydı hâlâ. “Ah, bir de adalar, adalar!” Şimdikiler denizci miydi? “Düz denizde herkes kaptan. Patlasın hava da görelim bakalım kimmiş kaptan?” der ve devam ederdi: “Ne o öyle, kıçına motoru takan kaptan. Pırpır gidiyorlar. Kaptan bizdik; yelkenle, rüzgârla, volta atarak... Tekneyle denizin öpüştüğünü, yelkenin onları alkışladığını duyacaksın. Tabiatla iç içe olacaksın. Motor gürültüsünden denizin sesini duydukları yok. Tekne naylon, kaptanı naylon. Denizi de berbat ediyorlar. Hah, denizcilermiş!” Oysa benim de kıçtan takma motorlu teknem vardı. “ Yahu, sen Barka’sın. Denizcinin hasısın. Alınma.” Hatta benim teknemin burnuna halattan usturmaça örecekmiş; ama eski kuvveti kudreti yokmuş. Yaş ta olmuş doksan küsur. Eskiden Eşrefpaşa’dan çıkınca, İkiçeşmelik, Basmane, Kordon, Konak, Varyant’tan evine dimdik gelirmiş. Yorgunluk nedir bilmezmiş. Şimdi öyle mi ya? Artık aynı yolu yürüdüğünde yoruluyor, yanında baston olsun istiyormuş.

Birgün Salih amcamın öldüğü haberi geldi. Çocukları, amcam rahat etsin diye, evini satmışlar; Yeşilyurt tarafında bir apartman dairesi almışlar. “Hiç birşeyi yoktu. Taşındıktan sonra evden çıkmaz, konuşmaz oldu...” diyorlardı.

Girit’in çapkın denizcisi, Eşrefpaşa’daki Giritli dostlarıyla akşamüstleri kapı önlerinde yaptığı muhabbetlerinden koparılınca, yeri değiştirildiğinde küsüp solan çiçekler gibi, yaşamdan vazgeçmişti demek...


Ertuğrul Barka

18.07.2010

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
13 Ekim 2010 22:07

hurkus

Seçil Önder'den

Merhabalar Ertuğrul Hocam,

Günlerdir bu yayınladığınız yazılarınızı okuyorum. Bu günlerde, o günlerin değerlerinin çiğnendiği bu günlerde böyle yazılar okumak insanın yüreğini burkuyor. Hiç bu yazılardan çıkmak istemiyor canım. Başka yere bakıp ruhumu kirletip canımı sıkmak istemiyorum. Ayrıca bu kadar kötü olayların yaşandığı günlerde bunları yazmak denize bir deniz yıldızı daha atmaya çalışmak olsa gerek.
Anılarınızın devamını dilerim...
Sevgilerimle...
30 Temmuz 2010 12:35

GİRİTLİ KIZI

Ertuğrul bey,
harika bir anlatım, bir solukta okudum, emeğinize sağlık.
Salih amcanın da yolu açık olsun, mekanı cennet olsun.
yazınızı izniniz ile www.giriturk.com sitesinde link verek paylaşıyorum paylaşıyorum.
Yazılarınızın devamını bekliyoruz, başarılar.

Bu arada izmirizmir.net'e yeni üye oldum. Hoş bulduk diyorum.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.