ÇALIÞKAN ÇIRAK
15 Ocak 2011 01:39 / 3184 kez okundu!
Ali ÖZTÜRE’ye; çalýþkan olmasý dileðiyle…
Þadýrvanaltý’ndan Keçecileriçi ne kadarcýk yer ki? Koþmaca hemen gidip gelecektim. Babamýn istediði dikiþ makinesi iðnesi, kayýþý, yaðýný tez yetiþtirecektim. Benim esas niyetim buydu; görsündü babam oðlunun ne tez ayaðý vardý.
Ama gelin görün ki, Lâle Sinemasý’nýn önünde Robin Hood kesti yolumu. “Zenginden alýp, yoksula vereceðiz, gir bakalým Sherwood Ormaný’ndan içeri!” Ýçimden, babam bekliyor, iþleri var dedim; dedim ama Robin Hood duymadý tabii. Mecburen bir bilet aldým; içerdeyim. Artýk birkaç dikiþ makinesi iðnesi eksik olacaktý; ne yapabilirdim ki? Ýyi de içerde de “Dinozorla Yavrusu” zor durumda deðiller miymiþ? Zavallý yavrucuk þehirde tutsak alýnmýþ. Kurtardým neyse annesiyle birlikte. Daha doðrusu, yardým ettim annesine; ýkýndým sýkýndým, soluk soluða alkýþladým, cesaret verdim. Çok þükür, çok þükür…
Al bakalým, tam gideceðim sýrada beyaz adamlar zavallý Kýzýlderililere saldýrmasýnlar mý? Bu vaziyette býrakýp gitmek olur mu? Olmazdý elbette. Zaten yerlerinden yurtlarýndan ediliyorlardý. Yetmezmiþ gibi bir de öldürüyorlardý onlarý çoluk çocuk demeden. Vahþetin böylesine göz yumamazdým doðrusu!
Robin Hood, Dinozor, Kýzýlderililer derken akþam olmamýþ mý? Eyvah ki, ne eyvah! Dükkânlar kepenk indiriyorlar. Allahtan keçeci sinemaya yakýn; bir solukta içerideyim. Birkaç dikiþ makinesi iðnesi eksik, gerisi tamam. Olsun, ben bir an evvel varayým dükkânýmýza da.
Varda, varda, çekilin yoldan, yaðlý boya! Yüreðim güp güp. Ne Robin Hood, ne de yardým ettiðim Dinozor ve Kýzýlderililer yoklar ortalýklarda. Babamla ben yalnýz baþýma! Kim bilir nasýl bir kýyamet kopacak. Tüh Allah kahretsin! Keçecileriçi’nden, Mezarlýkbaþý, Þadýrvanaltý’na bir solukta vardým. Kan ter içindeyim; koþtuðum için mi, korktuðum için mi bilemiyorum? Sokaðýmýza döndüm, babam dükkânýn önünde! Âniden durdum. Çekingen adýmlarla usul usul yürümeye baþladým. Babamýn bakýþlarýndaki öfke ta sokaðýn baþýna kadar geliyor ve göðsümden geriye itiyordu beni. Çaresiz yürüyordum.
O da ne! Dükkânýmýzdan dedem çýkýyor. Bodrum’dan gelmiþ. Otobüs Çankaya’da Ülkü Palas’ýn önünde býrakýyor ya o zamanlar yolcularý; dükkânýmýza çok yakýn.
Hoþ geldin dede! Dedeciðim. Dedem diz çöküp kucaklýyor beni, kokluyor.
“Ýbrahim, koçum kan ter içinde. Ne bu böyle? Yoruyorsun çocuðu! Böyle olmaz, giderken götürürüm ben koçumu Bodrum’a.” Yaþa dedeciðim sen, gidelim, gidelim.
Babam sipariþ paketini bir hýþýmla alýyor elimden; ben dedemin kucaðýndayým.
Biz eve gittik dedemle. Koyun koyuna yattýk. Mis gibi Gökova kokuþlu dede koynunda sabahladým. Babam mý? O da sipariþleri yetiþtirmek için makinesinin baþýnda sabahladý.
“E, tembelliðin cezasýymýþ bu.” Dedem öyle söyledi. Bir de “koçunu kan ter içinde saða sola koþturuyormuþ utanmadan…”
Ertuðrul Barka
15.01.2011
Son Güncelleme Tarihi: 16 Ocak 2011 15:44