SURİYE'YE MÜDAHALE MÜMKÜN MÜ?

12 Ağustos 2011 23:32 / 2471 kez okundu!

 


Bütün baskılara, tanklara, ordu müdahalesine ve 2 bini aşkın göstericinin ordu ve polis tarafından öldürülmüş olmasına rağmen, Suriye'de ayaklanma sürüyor. Halk, aralıksız olarak birçok kentte sokağa çıkıyor ve Esad rejiminin yıkılmasını istiyor.

Bütün diğer Arap devrimlerinde olduğu gibi, emperyalistler ve Ortadoğu'nun gerici rejimleri Suriye'deki ayaklanmadan rahatsız. Korku duvarını aşmış bir yığın hareketinin nereye kadar ilerleyeceği, nerede duracağı tam belli değil.

Mısır ve Tunus'ta emperyalistler eski diktatörlerini zorlanarak da olsa feda ettiler, yerlerine eski rejimin biraz daha az göze batmış unsurlarını getirdiler ama bir kere hareketlenen ve gücünün farkına varan yığınlar durmadılar.

Tunus'ta halkın sürekli mücadelesi sonucunda Bin Ali'nin iktidar partisi hükümetten ve çeşitli devlet görevlerinden bütünüyle temizlendi. Mısır'da ise işçiler, öğrenciler ve sosyalistler Mübarek'in ardından iktidara el koyan orduya karşı aralıksız bir mücadele sürdürüyorlar. Hareketin en önemli talebi Mübarek'in yargılanmasıydı ve şimdi Mübarek yargılanıyor.

Libya'da işler farklı gelişti. Kitle hareketi olarak başlayan Libya devrimi, kısa süre sonra Kaddafi'ye bağlı ordu birliklerinin şiddetli saldırısı ile karşılaştı ve tam bu sırada, emperyalistler, Libya'ya müdahale ederek devrimi geriletirken Kaddafi'nin durumunu sağlamlaştırdılar. Şimdi Kaddafi sahte bir anti-emperyalist kahraman hâline gelirken, Bingazi'de kurulan Geçici Hükümet ise ayaklanan Libyalıların liderliklerini tasfiye etti ve duruma el koydu.

Geçici Hükümet hemen hemen bütünüyle Kaddafi'nin eski memurlarından ve generallerinden oluşuyor. Artık Libya'da sorun bir devrim değil, hükümet değişikliği durumuna gelmiştir. Şimdi Suriye'de de benzer bir senaryonun uygulanması mümkün. Esad rejimi batılıların sert eleştirileri ile karşılaşıyor, Türkiye de batılı müttefikleri ile birlikte davranıyor.

Esad rejiminin Suriye halkının düşmanı olduğu, eli kanlı bir diktatörlük olduğu açık. Kendi halkını binlerle katlediyor. Ancak batılıların bir müdahalesi, Kaddafi'yi olduğu gibi Esad'ı da anti-emperyalist kahraman hâline getirir ve Suriye'deki yığınsal muhalefet geri çekilmek zorunda kalır. Libya'da olduğu gibi, Suriye'de de, ondan sonra kimin kazanacağı önemli olmaz. Kaybedecek belli: Devrim. Çözüm ise en olumlu hâli ile bir hükümet değişikliği.

Ancak Suriye'ye müdahale Libya kadar kolay değil.

Libya'da Kaddafi rejimi, fazla dostu olan bir ülke değildi. Suriye ise en baştan İran ile yakın ilişkilere sahip. Suriye'ye müdahale İran'ı harekete geçirebilir ve bu, bölgesel bir savaştır. Emperyalistler, özellikle ABD, Irak ve Afganistan'dan sonra yeni bir felaket ile karşılaşmakta çekingen. Bu nedenle Libya'ya müdahalede de, ABD, Fransa ve İngiltere'ye oranla daha isteksizdi.

Suriye ve yanı sıra İran ile yeni bir savaş ise ABD'nin şimdilik planlarında yok gibi.

Bazıları ABD'nin Türkiye'yi savaşa iteceğini iddia ediyorlar, hatta Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanının istifasını bile buna bağlayanlar vardı.

Böyle düşünenler de fazla hayalci. ABD'nin cesaret edemediğine Türkiye'nin cesaret etmesi kolay değil. Suriye ve diğer komşu İran ile savaş, Türkiye'nin kolay kolay altından kalkabileceği bir şey değil.

Öte yandan Suriye'ye müdahalenin bir de Kürt boyutu var. Irak'a müdahale, Irak Kürtlerinin özerkliği kazanmalarına yol açtı. Suriye'ye müdahale de Suriye Kürtlerinin özerkliği kazanmalarına yol açabilir ve bilindiği gibi Suriye Kürtleri içindeki en önemli siyasi güç PKK. İran ile PJAK arasındaki çatışmalar da hesaba katıldığında, Suriye'ye müdahale bir yandan İran'ı, diğer yandan ise Kürtleri devreye sokar ki, bütün bunlar Türkiye'nin kaldırabileceği, göze alabileceği siyasi gelişmeler değildir.

Türkiye ve emperyalistler şimdilik Suriye'ye siyasi, ekonomik baskı yaparak müdahale edeceklerdir. Suriye'de çözüm ise Suriye işçi sınıfının Tunus ve Mısır'da olduğu gibi mücadeleye katılması olacaktır. Bir genel grev Esad rejiminin sonu olacaktır. Suriye toplumunu büyük ölçüde radikalleştirecektir. Batılı emperyalistler ve Ortadoğu'daki gerici rejimler de -aynen Esad gibi- böylesi bir adımdan korkuyorlar.


Doğan TARKAN

12.08.2011

Son Güncelleme Tarihi: 19 Ağustos 2011 11:56

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
15 Ağustos 2011 22:17

gökay

Suriye'de olan katliamlar sebebi ne olursa olsun herkesin vicdanını kanatıyor.
Türkiye'nin elinden gelen tüm barışçı katkıları sağlaması çok yerindedir.
Kimi batı medyasında gözüken "Türkiye''nin Suriye'ye olası askeri müdehalesi"
savı spekülasyondan ibarettir. Esad diktatörlüğüne son verecek merci bizzat
Suriye halkıdır.

14 Ağustos 2011 22:09

hurkus

Şam'a Maliki'den destek

Suriye lideri Esad'a, Irak'ın Şii Başbakanı Maliki'den gelen destek bölgedeki Şiiler ile Esad'ı karşılarına alan Sünniler arasında mezhepsel bir bölünmeye işaret ediyor


Başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin Suriye ordusunun operasyonlarını kınamasıyla zor duruma düşen Suriye lideri Beşşar Esad’a komşusu Irak’ın Başbakanı Nuri Kemal Maliki’den destek geldi. New York Times’ın haberine göre, Irak Parlamentosu’ndaki Şii partilerin koalisyonunun da lideri olan Maliki Suriye’ye karşı ılımlı bir tavır alarak göstericilere devleti “sabote etmemeleri” çağrısı yaptı. Hafta içinde yayınlanan bir televizyon programında da göstericilerin “memnuniyetsizliklerini dile getirmek için isyan yerine demokratik yöntemleri” kullanmalarını istemişti. Gazeteye göre Maliki’nin bu açıklaması Irak’ın İran eksenine kaymakta olduğunu gözler önüne seriyor. Bununla birlikte Suriye’deki şiddeti kınayan Sünni azınlığın liderleriyle Şiiler arasındaki fay hattının da büyüdüğü belirtiliyor. Irak’taki bu durumu değerlendiren Uluslararası Kriz Grubu (ICG) Ortadoğu Programı Direktörü Joost Hiltermann da bu yönde bir yorumda bulunarak “Suriye’deki huzursuzluk Irak’taki eski mezhepsel bölünmeleri daha da kötüleştirdi, çünkü Şii liderler Esad’a, Sünniler ise kendilerini halkla özdeşleştirdi” diyor.

Bölge de bölünüyor
Irak’ın önde gelen Sünni politikacılarından Meclis Başkanı Usame El Necafi daha hafta içinde Esad hükümetinin halkın özgürlüklerini elinden aldığını söylemişti. Hiltermann’a göre Irak’taki Şii ve Sünniler arasındaki bölünme aslında bölgede tezahür eden mezhepsel bölünmenin de göstergesi. Maliki’nin iktidara gelişinde İran ve Suriye’nin çok önemli rol oynadıklarının altını çizen Hiltermann, Irak Başbakanı’nın Suriye’yi sonuna kadar destekleyen İran’ın baskısı altında olduğunu söyledi. Maliki geçen ay bir Suriye delegasyonunu ağırlamış, toplantıda İran ile Suriye’yi bağlayacak bir gaz boru hattı da masaya yatırılmıştı. Maliki’nin Dava Partisi üyesi Şakir Deraci tıpkı Suriye yönetimi gibi göstericileri El Kaide’ye mensup olmakla suçlamıştı. Bölgede Arap Birliği, Suudi Arabistan ve Müslüman Kardeşler örgütünü karşısına alan Suriye, buna karşın Şiilerin hakimiyetindeki hükümetlerin iktidarda olduğu Lübnan ve Irak tarafından destek görmeye devam ediyor.

Suriyeli tanklar Lazkiye’ye girdi
Ülke çapında operasyonlarını sürdüren Suriye ordusu, dün ülkenin batısındaki liman kenti Lazkiye’ye girdi. Suriye İnsan Hakları İzleme Grubu’nun verdiği bilgilere göre, Alevi nüfusun çoğunlukta olduğu kentin cuma günü 10 bin kişinin “Esad’a ölüm” sloganları atarak gösteri yaptığı Ramle mahallesinde 20 tank ve zırhlı araç konuşlandırıldı. Kuruluşun Başkanı Rami Abdurrahman, mahallede silah seslerinin duyulduğunu ve çok sayıda kişinin evlerini terk edip diğer semtlere kaçtığını belirtti. Ayrıca Suriye istihbarat polisi Muhaberat ajanlarının ve hükümet yanlısı Şebiha milislerinin, ordunun perşembe günkü operasyonu sırasında 11 kişinin öldüğü Lübnan sınırı yakınlarındaki Kuseyr kasabasında birçok kişiyi tutukladığı öğrenildi. (REUTERS)

Taraf



13 Ağustos 2011 13:56

yalcinulukaya

merhaba..dogruluk konusunu tamamen okurun gorusune birakarak; size bir baska yorum iletmek isterim:

"-...Biz bu filmi gördük fakat siz unutmuşsunuz. Iak savaşı öncesinde de
Irak'ta kitle imha silahlarının olduğunu iddia eden milyonlarca yalan
beyan, filmler ve yayınlar çıkmıştı. Sonra Irak'ın ırzına geçildi ve
bir de bakıldı ki Irak'ta petrol ve değerli madenlerden başka hiç bir
şey yokmuş.
Pardon bile demedi sizin demokrasi havarileriniz. Hızlarını alamadılar
oradan Bin Laden saklanıyor diye Afganistanın ırzına geçtiler,
kimşerin yardımı ile müslüman demokrasi hülyalıların tabi ki.
Orada hızları kesilir diye ümitlenirken biz bir de baktık ki, refah
düzeyi, insan hakları, kadın hakları en gelişmiş altı milyonluk
sorunsuz bir ülke olan Libya'da birden bire ordu gibi silahlı bir kaç
aşiret başkaldırıyor ve yüne siznin kabeniz olan demokrasi havrileri
bir anda oraya da demokrasi yağdırıyorlar. Ben buna bir anlam
veremedim ya siz hepiniz Libya'nın ipini çekiverdiniz, empeyalist ABD
ve AB'nin ekonomisini kurtarması için destek verdiniz.

...sizin okullarınızda parasız ve eşit eğitim var mı?
Sizin sağlık sisteminiz eşit ve tamamen parasız mı?
Siz devletin verdiği evlerde hiç bir şeye ücret ödemeden mi oturuyorsunuz?
Siz yurt dışına seyahat'e çıkarken ailenizin kişi sayısına göre dört
bin ABD dolarına yakın bir cep harçlığı alıyor musunuz
devletinizden?Böyle bir ülke de birden bire, tesadüfe bakın ki AB-D
batarken isyan çıkması sizin o değerli beyninize bir kurt düşürmedi
mi? Neler oluyor acaba oralarda diye hiç. merak etmediniz mi?
Müslüman'ın diğer müslümanlara silah çektiği, haçlı seferine katıldığı
Kuran'ın neresinde mübah sayılıyor? Hadi Kuran'ı bir yana bırakalım,
yıllardır bağıra bağıra ben ortadoğunun tüm yönetimlerini
değiştireceğim ve yerine daha rahat kontrol edebileceğim daha uysal
kuklalar koyacağım diye AB-D'nin içinde olduğu tonlarca demokrasi
ihracı sizin hiç garibinize gitmedi mi?

Şimdi de aynı filmi izliyorum. Bu sefer Suriye'de isyan var. Nedense
bu isyan dış destekli bir şekilde birden bire büyüyor.

...ben Suriye'ye bu Mart ayından beri tam üç kez gittim.
İlk gittiğimde her etnikten ve mezhepten insanlar bu başkanın reform
hareketlerini anlata anlata bitiremiyorlardı. Geldim iki gün sorna
birden orada iç savaş çıktığı haberlerini yine her zamanki şer
kaynaklarından duymaya ve okumaya başladım.
Ben beynimi nadasa bırakmadığımdan tabi ki geçmişte olnaları, AB-D'nin
içerisinde bulunduğu ortaçağ açlığını, iflasının ancak Kuzey afrika
(güneyinin çoktan içine ettikleri için bir tek kuzeyi kalmıştı) ve
ortadoğu ülkelerini işgal etmesi ile durdurabileceğini anımsadım.
Tabi yine hem işim hem de oradaki meslektaşlarımın çağrısına icabet
etmek için bir kez daha gittim. Ben orada iken sizin çok bir
benimsamiş olduğunuz ynadaş ve kukla medya tüm dünya'da iç savaş
olduğunu anlatırken, ben onarın çatışma var dediği yerlerden
kiraladığım arabamla geçiyor ve inanılmaz bir sukunuet ve huzur ile
karşılaşıyordum.
Bir anda aklıma PKK terörünün bir zamanlar AB-D medyası ve
parlementoları ile nasııl olmadığı kadar çokmuş gibi gösterildiği ve
Türkiy'nin bu yolla baskı altına alınmaya çalışıldığı geldi aklıma.
Bir de kendi kendime şöyle dedim; karanlık çağda yaşayan Suudi
Arabistan'a neden demokrasi gitmiyor acaba?
Siz hiç merak ettiniz mi bu çelişkiyi?

Ben önümüzdeki haftalar içerisinde oraya bir kez daha gideceğim. Orada
terör'den başka bir şey olmadığını gözlerinizle görmek isterseniz
misafirim olun. Sizi nereye isterseniz oraya götüreceğime dair söz
veriyorum.
Sizlerle paylaşabilceğim katliam görüntüleri var. Nerelerden çıktığını
biliyor musunuz?
Onların tamamı yakalanan canavarların telefon kayıtlarından çıktı. O
vahşileri TV'de canlı yayında sorguladılar. Hepsi ön ödeme olarak
1500TL ve cihad'dan(?) sonra milyon sözü aldıklarını itiraf ettiler.

Hepsine Türkiye üzerinden de ulaştırılan paralar ve silahları vererek,
bu işi yaparsınız diye kandırıp kullanmışlar.
Bütün görüntüler orjinal hallerinde. Mideniz kaldırırsa sizinle seve
seve paylaşırım.
Sloganlarını merak ediyor musunuz bu demokrasi savaşçılarının?
Sloganları "Hıristiyanlar Beyrut'a def olacak, Aleviler Tabuta
girecek" bu yaratıklar mı demokrasi savaşçıları?
Sizi emperalist ser orodaklarının, bu tez canlılığı ve hazır kıta
halinde can siperane bir şekilde Suriye'yi özgürleştirme istekleri
rahatsız etmiyor mu?
Hiç aklınıza gelmiyor mu tüm bu bir kaç insanla yapılmış olan
görüntülerin yine Irak'ın ırzına geçilmeden önce yapıldığı gibi
Holywood'da tezgahlanmış olabileceği sorusu?

...yaklaşık altı bini, teröristler ve aşiretlerinden oluşan
bir gurup, oradaki insanları canlı canlı parçaladıktan sonra ellerini
kollarını sallayarak Türkiye'ye kendileri için iki ay önce hazırlanmış
olan mülteci kamplarına geldiler. Bu arada korkudan ne yapacağını
bilmeyen insanlara da Türkiye'ye hemen gidersenizsize iki katlı villa,
arazi, vatandşlık, maaş ve araba vrecekler diyerek toplamda on altı
bin kişinin Mülteci kamplarına gelmesini sağladılar.
Bilmem bilir misiniz, orada ,ki mülteci kampı var. Bir tanesine
Angelina Joli gitti. Orası işte canavar teröristlerin saklandığı yer.
Diğer kampta ise kendilerine söylenenlerin verileceğine inanan
salaklar vardı.
Madem gerçekten Suiye'de iç savaş var. Ve bu insanlar Beshar'dan bu
kadar nefret ediyorlar, peki neden bunların dokuzbinden fazlası kimi
zaman gizlice kaçarak, lkimi zaman zorla ayak direyerek geri gittiler?

Dedim ya merak ediyorsanız? Ne olduğunu gözünüzle görüp beyninizle
algılayıp vicdanınızı harekete geçirmek gibi bir ilkeniz varsa, ben
gidierken sizi de seve seve götürebilirim.
Bu arada bu davetim tüm meslektaşlarıma açık bir davetiyedir.
Hepinizi oraya görürüp, halkla konuşmanızı, her gün milyonlarca
insanın tüm Suriye genelinde yaptığı NATO karşıtı protestoları
gözünüzle görebilirsiniz.
Yeni bir Irak, yeni bir Afganistan istemiyorsak açlıktan gözü dönmüş
emperyalizmin oyununu bozmak zorundayız.

Bu zorunluluk, müslüman'ım, insanım diyenlerin tamamını kapsamaktadır.

...bize de masal anlatırlardı biz küçükken fakat biz masal
olduğunu bilirdik.
Demokrasi derken siz ne anlıyorsunuz bilmem fakat, ben Suriye'nin
bizden bile daha demokrat bir ülke konumunda olduğunu biliyorum.
Sözlerinize ve çağrısını yaptığınız kampanyalara dikkat etmelisiniz.
Biz yılardır şu an Suriye'de olanların çok daha kötüsünü karşılıklı
olarak birbirine yapan bir ülkede yaşıyoruz. Irak savaşı öncesinde
bundan sonra sıra Suriye, İran ve Türkiye dediğimizdesizler bunu
ciddiye almamıştınız. İşte şimdi Libya'da her gün demokrasi yağmuru
nedeni ile yüzlerce insan katlediliyor. Hem de bu mübarek ramazan
ayında bile durmaya grek duyulmadan, Libyalılara demokrasi ve özgürlük
yağdırıyorlar. Buna hiç biriniz karşı çıkmadığınız gibi aksine orada
en büyük terör örgütü olan NATO tarafından yapılan katliamları
oaylayığ destekliyorsunuz. Şimdi sıra da Suriye var. Peki yarın neresi
var? Bunu hiç düşündünüz mü?
Bu kirli savaşı bizim sınırımıza gelmeden durdurmak zorundayız. Çünkü
Lübya ve Suriye düşerse, sırada bu çok sevdiğiniz hükümetiniz ve
dolayısı ile hepimiz varız.

Saygılarımla

Çimen Filiz PAŞA

ileten=YALCIN ULUKAYA...saygilarla..
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.