MÜBAREK'İN SONU GELDİ...

31 Ocak 2011 02:02 / 1725 kez okundu!

 


Tunus’ta bir ayaklanmayı kimse beklemiyordu. Aniden ve hiç beklenmedik bir olay üzerine başladı. Bir aydan kısa sürede diktatörlük rejiminin başı kaçmak zorunda kaldı. Yerine Meclis Başkanı geçti ve eski başbakan “yeni” bir hükümet kurmaya kalkıştı. Olmadı. Tunus halkı 2 haftadır bu eski rejimin yeni kılıklı yutturmacasına direniyor.

Tunus’ta ne oldu diye soruluyor. Açık ki devrim oldu. Bir diktatör gitti şimdi halk onun eski adamlarının da devrilmesi için mücadele ediyor.

Tunus’ta halkın koşulları zor. Her şeyden önce bir mücadele deneyi ve ona bağlı olarak bir örgütlenme deneyi yok.

Elde var olan tek örgüt Tunus Genel İşçi Sendikaları Birliği. Devlet sendikası olarak kurulmuş ama ayaklanma sırasında yön değiştirdi, aşağıdan gelen baskı ile ayaklanmadan yana tutum aldı ve en önemli gösteriyi, İçişleri Bakanlığı önündeki gösteriye halkı bu sendika çağırdı. Bin Ali’nin kaçışından sonra da bu sendika önemli bir rol oynuyor.

Tunus’ta devrim bitmedi ve hatta yeni başlıyor. Şimdi, halkın örgütlenmesi bu yaşanan muazzam deneyden sonra başlayacak. Açık ki; diktatörlüğün kalıntıları temizlenecek ama başka egemen güç temsilcileri ülke yönetimini ele geçirmeye çalışacaklar ve mücadele sürecek...

Tunus ayaklanması ve Bin Ali’nin kaçışı Cezayir, Libya, Ürdün ve Yemen’de de gösterilere yol açtı. Devrimin yayılacağı tahmin ediliyordu ama Mısır’da patlayacağı pek ileri sürülmüyordu.

17 Aralık’ta hareket, Tunus’ta başladı. 14 Ocak’ta Bin Ali kaçtı ve 25 Ocak’ta, Tunus’taki ilk olaydan 5 hafta sonra Mısır’da halk ayaklandı. Bugün ayaklanmanın 6’ncı günü. Ve Mübarek henüz kaçmadı ama yakındır...

Ayaklanmanın dördüncü günü, yani Cuma günü göstericiler polisi açıkça yendiler. Bunun üzerine Mübarek tavizler vermek zorunda kaldı ve ordu devreye girdi. Şu ana kadar kimi çevrelerce, halkın güya ordu ile iyi geçindiği söyleniyordu ama bu satırlar yazılırken ordu birlikleri ile göstericiler arasındaki gerilim artmaya başlamıştı bile.

Mısır’da Mübarek’in sonu geldi. Aynen Tunus’ta olduğu gibi Mısır’da da eski rejim, emperyalist güçlerin de desteği ile liderini kaybetse bile ayakta kalmaya çalışıyor ve bundan sonra da mücadele bu yönde olacak.

Eski rejim gene yönetimi bir biçimde kucaklamaya çalışacak ve halk yığınlarına yüklenecek. Halkın dezavantajı Tunus kadar olmasa da, örgütsüzlüğü.

Mısır’da emekçi yığınlar son 2-3 senedir yoğun mücadeleler yaşadı. Büyük grevler oldu ve bunların bir kısmı kaybedilirken, bir kısmı kazanıldı. Bu mücadelelerde yeni örgütlenmeler, sendikalar doğdu. Bildiğimiz işçi sendikaları. Mücadeleyi onlar yönlendirdi.

Şimdi ayaklanmalara henüz bu kesimler ağırlıklarını koymadı. Mahalla Kubra büyük işçi mücadelelerinin yaşandığı yerlerden birisi ve birkaç saat önce burada büyük bir gösterinin başlamakta olduğu haberi geldi.

Tunus’ta olduğu gibi, Mısır’da da mücadele bitmiyor, tam tersine yeni başlıyor. Sınıf güçleri daha çıplak bir biçimde karşı karşıya gelecek ve hesaplaşacak...

İşçi ve emekçiler mücadele içinde örgütlenecek, egemen sınıflara daha sert, daha güçlü kafa tutacak.

Mısır’ın ardından başka Arap/Ortadoğu ülkelerinde de diktatörlük rejimlerinin, krallıkların sarsılacağı açık. Bugünlerde Yemen, Ürdün ve Cezayir’de gösteriler var. Sudan ve Libya’da gösteri hazırlıkları yapılıyor. Göreceğiz, nerelerde ne gelişecek... Büyük olasılıkla beklenmeyen bir yerde beklenmedik güçte bir hareket ortaya çıkacak ve diktatörlüğü sarsmaya başlayacak.

Bütün bu ayaklanmaların bir de emperyalistler açısından anlamı var. Tunus’ta Bin Ali iyi bir hizmetkârdı, Mısır’da Mübarek İsrail’den sonra bölgede emperyalistlerin en güvendiği güçtü. Büyük paralar yatırıldı Mısır’a. Şimdi bu yatırımlar sarsılıyor. Her iki ülkede de anti-emperyalizm, anti Amerikan duygular çok güçlü. Açık ki, emperyalizm bölgede mevzi kaybediyor ve bu tüm dünyanın kaderi açısından çok önemli.

Bir de kısaca, Türkiye’ye şöyle bir bakarsak...

Antiemperyalist mücadeleyi dilinden düşürmeyen ulusalcı sosyalistler, nedense Tunus ve Mısır ayaklanmaları/devrimleri karşısında sus puslar. Sokağa çıkmak, Mısır halkı ile dayanışmak ise tabii akıllarının ucundan bile geçmiyor.

Sokağa gene, 'Yetmez ama, Evet' diyen güçler çıktı. Eğer yarın, Mübarek de Bin Ali gibi giderse, hani o trafik kazasından bile 'Yetmez ama, Evet' kampanyasını ve onun içindeki devrimci sosyalist güçleri sorumlu tutmaya çalışan ulusalcı 'sosyalist' anlayış, herhalde gene 'Yetmez ama, Evet' kampanyasını suçlar. Zira, onların anti emperyalizmi Mustafa Kemal’in “kurtuluş savaşı” ile sınırlı...



Doğan Tarkan

30.01.2011


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.