Cumhuriyetin kazanımlarını kim savunur?

31 Ekim 2013 15:05 / 2731 kez okundu!

 


Önceki gün 29 Ekim kutlandı. Bu defa devletin yanı sıra, bir iki sol ama ulusalcı sol örgüt de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı Kutladı. TKP aslında kendilerinin Sosyalist Cumhuriyet çağrısı yaptıklarını söylüyor ama ellerinde Türk bayrakları ile kortejlerine katılanlar pek ala da Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923'te kurulan cumhuriyeti andılar, kutladılar. Pek çok yerde andımız okundu. AKP'liler ise "asrın projesi"ni açtılar. Açılışlara devlet katıldı. Cumhurbaşkanı treni sürdü, başbakan, meclis başkanı bakanlar ve eşleri ile birlikte kurdeleyi kestiler.

Devlet adına yapılan gösteri ile ulusalcı sosyalistlerin yaptıkları gösteriler arasında aslında hiçbir fark yoktu. Hepsi de cumhuriyet ilkelerine sahip çıktılar. Ulusalcı sosyalistler "ama AKP cumhuriyet ilkelerine karşı çıkıyor, savunmak bir yana yıkmak istiyor" dese de, egemen sınıfın gözde partisi olarak AKP de cumhuriyetin ilkelerine sahip çıkıyor.

Nedir bu cumhuriyet ilkeleri? CHP'nin altı oku. Ulusçuluk, halkçılık, laiklik, devletçilik, cumhuriyetçilik ve inkılâpçılık.

Gerçekten de Cumhuriyet ulusçudur. Toprakları üzerinde Türk ulusundan başka hiçbir ulusu tanımaz. Ermenileri ve büyük ölçüde Rumları zaten yok etmiştir. Cumhuriyetin öncülleri, Kürtler inkâr edilir ve asimile edilmeye çalışılır, kalan Rumlar, Yahudiler ve diğerleri de kısa zaman içinde kovalanır. Ulusalcı sosyalistlerin savunduğu cumhuriyetin birinci "kazanımı" işte bunlardır.

Cumhuriyet halkçı mıdır? Hayır. Halkçılık adına yapılan köyden şehre göçtür, köylüleri ezmektir, köylülerin yaşam tarzına, dini inançlarına saldırmaktır. Cumhuriyetin halkçılığı budur. Baloların öne çıkarıldığı, halkın müziğinin yasaklandığı bir halkçılık. Ulusalcı sosyalistlerin savunduğu cumhuriyetin bir başka "kazanımı"da işte budur.

Cumhuriyetin üçüncü kazanımı laikliktir. Nasıl bir laiklik? Diyanet işlerinin olduğu, Aleviliğin karalandığı ve inkâr edildiği bir laiklik. Öte yandan Sünni Müslümanların da ezildiği, dışlandığı bir laiklik. Ulusalcılar işte bu lâiklik anlayışını savunurlar, Sünni Müslüman çoğunluğu ve onların inançlarını düşman görürler. Üstelik onların bu laiklik anlayışları tam da Amerikan emperyalizminin İslami terörizme karşı savaş açtığı, her yerde İslamcı akımların düşman ilan edildiği koşullarda ortaya çıkmıştır. Bu bir tesadüf değildir.

Cumhuriyetin bir başka "kazanımı" devletçiliktir. Ulusalcı sosyalistler bu "kazanımı" savunurken, devletçiliğin yeni bir modern burjuvazinin yaratılmasının aracı olduğunu, bu devletçiliğin sosyalizm ile hiçbir ilişkisinin olmadığını, bu devletçiliğin aynı zamanda asker sivil bürokrasinin elit tabakasının iktidarının bir aracı olduğunu ve tek parti diktatörlüğünün temel dayanağı olduğunu anlamazlar. Anlasalar da gene de cumhuriyetin kazanımıdır diye desteklerler.

Cumhuriyetin inkılâpçılık (devrimcilik) "kazanımı" en ilginç ve komik olanıdır. Şapka inkılâbı, iskarpin inkılâbı gibi devrimlerdir bunlar ve sonra bu ülkenin insanlarını geçmişlerinden koparan, tüm geçmiş tarihlerinden, bilimlerinden, edebiyatlarından koparak alfabe, ardından Halkevleri, Türk Ocakları vs. Bunlar, ulusun yaratılması ve güçlendirilmesi savaşında başlıca inkılâplar ve onları savunan örgütlenmelerdir. Ulusalcı sosyalistler tam da bunları savunurlar cumhuriyetin kazanımı diye.

Cumhuriyetin altıncı kazanımı ise bizzat cumhuriyetin kendisidir. Osmanlı saltanatına karşı cumhuriyet. Doğrusu ilk bakışta bu bir kazanımdır. Ama bu cumhuriyetin bir tek parti diktatörlüğü olduğu düşünülünce "saltanatın yerine neden bir diktatörü kabul ediyoruz?" sorusuna yanıt verebilmek gerekir. Soyut bir cumhuriyet kavramı yok. Cumhuriyet aynı zamanda cumhurun, yani halkın kendi kendisini yönetmesidir. Tek parti diktatörlüğü buna izin vermez. Bir diktatör ölünce yerine bir başka diktatör geçer ve sonunda uluslararası koşulların değişmesi ile birlikte çok partili rejime geçiş; fakat hemen 10 yıl içinde ilk müdahale, çok partili rejimin başbakan ve iki bakanının asılması, sonraki bütün siyasetçilere böylece gözdağı verilmesi ve darbelerin sürmesi.

İşte bu nedenle, cumhuriyetin kazanımlarını koruduklarını söyleyen ulusalcı sosyalistler, aynı zamanda son senelerde darbecilere karşı her adımda darbecilerden yana tutum almış, darbecileri desteklemiş, orduyu göreve çağırmıştır. Ülke dışında ise anti-emperyalist sandıkları bir söyleme bulaştırarak Suriye'deki yarım asırlık diktatörlük rejimini savunmaktadırlar.

Bir kısmı eskiden beri ulusal bayrağa sahip çıkardı, bir kısmı açıkça bunu yapmaktan utanırdı ama şimdi ellerinde Türk bayrağı ile toplantılarda konuşabiliyorlar. Artık kendi örgüt bayraklarının yanında ulusal Türk bayrağını taşıyorlar. Onlar kendilerine yurtsever diyen ulusalcılar.

29 Ekim böyle geçti. Sosyalistler ise aynı günlerde Halkların Demokratik Kongresi'nin toplantısına katıldılar. 24 Nisan soykırım anmasına hazırlandılar.

Bırakalım onlar cumhuriyetin kazanımlarına, Türk ulusal bayrağına, istiklal marşına ve andımıza sahip çıksınlar. Bırakalım onlar 29 Ekim kutlasınlar, biz mücadeleyi, bu cumhuriyeti yıkıp özgür bir ülke kurmak için çalışalım. Yollarımız çoktan ayrıldı, bunu artık herkes çok daha açık görüyor.


Doğan TARKAN

30.10.2013


Son Güncelleme Tarihi: 31 Ekim 2013 15:08

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.