Sevgili Bıdık, nerelerdesin? 1 haftadır ortada yoksun. İlk kez bu kadar uzun sürdü ayrılığımız. 1 yılda 1 ya da 2 günlük kaybolmaların olmuştu ama 1 hafta sürmemişti hiç. İnsanın aklına hep kötü şeyler geliyor ve maalesef çoğu zaman da doğru çıkıyor bu düşünceler. Oysa sen neler atlattın bu gencecik yaşında; ağzına kemik battı, dişlerin iltahaplandı ve yarısı hekim tarafından çekilmek zorunda kaldı, ne acılar çekmiştin o sıra. Tam artık iyisin ve bir bahçede yuvan da oldu derken, mahallenin kedisi "Koca Kafa"lı tekir seni artık kendisine rakip gördüğü için bacağını ısırdı. İki bacağın da iltahap kaptı ve annem senin o halini görmeseydi ve bir gün daha gecikseydik veterinere gitmekte, kim bilir ya iki bacağını ya da hayatını kaybedecektin. Ama sen bütün bu badireleri atlatmayı başardın. Öylesine hiperaktif ve de insancıl bir kediydin ki seni sevmemek neredeyse imkansız gibiydi. Son zamanlarda sahibin olarak Hüseyin ve Nermin ikilisini de benimsemiş, beni eskisi kadar önemsemez olmuştun ama ben de zaten senden ve diğer arkadaşlarından ayrılmak zorunda kalmıştım. Eskisi gibi görüşemiyorduk artık. Ama bu seni unuttuğum ve özlemediğim ve de merak etmediğim anlamına gelmiyordu. Şimdi ise bir haftadır yoksun. Artık bir delikanlı olduğun için bir kızın peşine takılmış olabilirsin diye de düşünmedim değil ama kulüben hala boş ve hergün sana bırakılan mamalar diğer arkadaşların tarafından yeniyor yalnızca.
Sevgili Bıdık oğlum, umarım yaşıyorsundur. Hürkuş, bu ani ayrılıklara alışamadı maalesef. Biz seni çok sevdik, lütfen dön gel e mi?