ForumAşk Doktoru  Yeni Konu 

VE KADIN KENDİNİ YARATTI ; KENDİ KALEMİNDEN ÇIKAN KELİMELERİYLE... ( iBRAHİM VOLKAN)

03 Aralık 2010

volkan bayar

-İşlerinden olsa gerek, her nedense heykeltraşları ve ressamları hep kıskanmışımdır.

-Özellikle de kadınları betimleme konusunda.

- Biri yontarak ya da yoğurarak o muazzam bedeni şekillendirirken; diğeri fırça darbeleriyle çıkarır ortaya...

-Bu konuda , bir tek hususta onlardan olmadığım için şükrederim: Çünkü onların yaptığı işte eziyet ve işkence vardır ; her ne kadar görünmese de .

- Neden derseniz; yaratılana canlı bir insan gözüyle bakın. Heykeltraş gibi oysanız ve yontsanız canlı bir bedeni ,bu düpedüz işkence değil midir ?Her fırça darbesiyle yaratılan bir kadına, tuvalde vurulan her darbe de "sanatsal bir şiddet eğilimi" değil midir sizce ? Kendinden bir parça can katacağı esere, yaratırken şiddet göstermek; ne kadar sanat öğesi sizce ?

- Sırf bu yüzden, iki kolu kırık Venüs heykelini yapan, adını hatırlayamadığım -daha doğrusu hatırlamak istemediğim- heykeltraşla , sonsuza kadar gülümseme ile cezalandırdığı Mona Lisa 'yı küçücük bir çerçeveye hapseden Leonardo da Vinci , yeryüzünün gelmiş geçmiş "en sanatçı , en bencil" zorbaları zorbaları değil midir sizce ?

- Her mükemmel rötuşun ardından koca bir acı ve kendilerine danışılmadan, belki de istemedikleri bedenlere sahip olan kadınlar...- Belki de bu yüzden cansızlar...- Bugün o tüm zorbalardan farklı olarak, "kelimelerden" bir kadın yarattım kendime; daha doğrusu o kendini yarattı; ben ise sadece "ellerini" yazdım.

- Çizgisiz beyaz kağıda yazdım "ellerini". Çizgili kağıda yapsaydım bunu, doğuştan bölünmüşlükle, sonsuzlukla, diğeriyle aynı "bitmez" bir acıyla ortaya çıkacaktı. Baştan sona unutulmayacak şekilde ezberlendikten sonra yok edilse, "ezberlenmiş bir acı" çekecekti. Diğer insanlara öğretildikce bölünmeye devam edecek, "ezberlenilmiş acıları" dayanılmaz, çoğul anlamlar katacaktı.

- Yapmadım.

- Bembeyaz bir kağıda, "bembeyaz bir gelinlikle" dünyaya gelsin istedim.- İlk ellerini yazdım ve sonra kalemimi "ellerine" bıraktım ve heyecanla izlemeye koyuldum. Yaşamını kendi elleriyle çizme hakkı vardı çünkü; "gerçek cana" ulaşabilmesi için.

- Ona yumuşak uçlu kalem verdim; "yumuşak" huylu olsun diye.- Ve kalemi aldığı gibi ilk önce "gözlerini" yazdı. Mükemmeldi; deniz mavisiydi gözleri; çünkü Kıbrıs kıyılarında, dalgaların kıyıya vururken çıkardığı köpüklerden doğan Afrodit'in gözlerini yazmıştı... Ve teninde de bu köpüklerin beyazlığı vardı.

- Pamuk gibi ellerle değiştirdi ellerini; çünkü "Pamuk Prensese" hayrandı.

- Her ayakkabıyı rahatca giyebileceği, narin "ayaklar" yazdı kendine. Kim bilir, belki de gerken Külkedisi'ne de uğramıştı.

- Rapunzeli düşlemiş sanki; altın sarısı, upuzun kaşmir yumuşaklığında "saçlar" yazdı kendine.

- Yüzünde ve tüm vücut hatlarında, Truvalı çoban Paris'e "dünyanın en güzel kadını" olarak hediye edilen, Sparta kralının eşi Helen'i örnek aldı kendisine. Uğruna savaşlar çıkarılıp, ülkeleri yıkacak, insanı baştan çıkaracak kadar seksi ve şuh bir bedenin izinde...

-Dünyanın en güzel "göğüslerini" yazıp, kasıklarının arasında kalan "mahrem" bölgeyi yazarken bitmek üzereydi işi. İşi bitince de dünyanın "mahrem"iyetin simgesi olan çiçeği orkideyi verdin ellerine en "mahrem" yerini örtsün diye.

- Son olarak kalbini imzaladı; Jeanne d'Arc'ın" yüreği ve beyniyle; "sevene koşarken cesurca sevebileyim" diye...

- İşini bitirip canlandığında, ona kendi kendini yaratma özgürlüğünü bıraktığım için boynuma sarıldı ve beni öperek bana teşekkür ettikten sonra kulağıma fısıldayarak "en güzel ismi bulma" kısmını bana hediye ettiğini söyledi.

- Ben de dünyadaki tüm kadın isimlerini üç harfe sıkıştırıp, anlamı sonsuz bir isim hediye ettim kendisine


"AŞK" dedim ona; "AŞKIMSIN SEN" diyebileyim diye...

İbrahim Volkan
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0