Moshe
|
Bir antropolog olan Fisher, geldiğimiz son noktaya kadar ve bundan sonrada tüm harareti ile tartışılacak, insan türünün karşılıklı cinsel ilişkilerini irdeleyen birçok konunun, gelişim nedenlerini bana son derece komik gelen gözlemler çerçevesinde güzel bir üslupla anlatmıştır. Bana komik gelmesinin nedeni yazarın isabetsiz tespitler yaptığını düşünmem değil kesinlikle. Komik geliyor çünkü yıllardır insanların üstüne toz kondurmadığı, karakterine ilahi anlamlar ve amaçlar yüklediği, üstlerine binlerce milyonlarca şarkıların, şiirlerin yazılıp söylendiği duygu ve davranışlarımızın aslında insan türünün doğal gelişim serüveni içinde yaşam şartlarına uyum sağlamak için geliştirdiği davranış ve duygular olduklarını örneklemelerle açıklamasıdır.
Darwinist olan yazar tüm bu örneklemeleri ortak atalara sahip olduğumuzun iddia edildiği birden fazla maymun türünün davranışlarından çıkarmaktadır. Konusu itibariyle sadece değişken cinsel dürtüler sonucu geliştirilen davranışların altında yatan sosyal ve psikolojik nedenlerin deşifre edilmesi ile ilgilenmiştir. Aşık olmak, üremek, eşi veya sevgiliyi aldatmak, çiftleşme ve çeşitleri, ayrılmak veya boşanmak, kapris yapmak, kendini beğendirmek gibi davranış ve duyguların binlerce yıl önce insanlarda hangi nedenlerden dolayı, nasıl ortaya çıktığını bir çoğu kanıtlanamamış tahminler çerçevesinde incelemeye çalışılmış. Tabi bu tip incelemelerde en büyük referans maymun hayvanının davranışları olmuştur. Maymun davranışlarında görülen bu davranışların tahminleri desteklediği kabul edilirse bir çok tez aslında bir bakıma kanıtlanmış oluyor. Fakat konu bir yandan gayet doğal görülen insani duygu ve davranışları incelerken başvurulan tezler ve önermeler tamamen evrimci bir kurama dayandığı için güvenirlilikleri bu noktada tartışma konusu olabilir.
Zevk için insan öldüren, daha fazla para kazanma uğruna doğayı emin adımlarla yok eden, dinleme yeteneğinden çok saldırma yeteneğini geliştirmiş insanların bir hayvan türü ile aynı atayı paylaşmayı kabul etmediklerini birçok defa tarih sahnesinde görmekteyiz. Sosyal mesaj vermeyi bırakıp kitaptan altını çizdiğim birkaç alıntı ile bu tanıtımı bitirmek istiyorum.
“Kızıl Kraliçe, Alice’i kolundan tutar ve elele deli gibi koşarlar. Ama durdukları zaman koşmaya başladıkları yerdedirler. Kraliçe bu garip durumu Alice’e şöyle açıklar: “Gördüğün gibi aynı yerde kalmak tüm gücünle koşmanı gerektirir.” Bu sözleri evrimsel düşünceye çevirince, sürekli değişen yaratıkların, onları öldüren bakteriler, virüsler ve başka asalakların karşısında biyolojik açıdan daha az duyarlı oldukları anlamı çıkar. Böylece, cinsel üreme, insanın mikroplardan kaçması için gelişmiştir.”
“Adi şempanzelerde, akraba erkekler topluluklarını korumak için bir arada kalkma eğilimindedir. Buna karşın dişiler, erginliğe erişince tipik olarak gruptan ayrılıp eşlerini başka yerlerde ararlar. Yani yetişkin erkek kardeşler bir arada yaşarken, kız kardeşler dağılır. İşte ataerkilliğin, erkelerin bağına dayalı akrabalık sisteminin kökü buradadır. Savana maymunları arasında tersi doğru. Akraba dişilerden oluşan gruplar birlikte yolculuk etmekte, buna karşın erkekler olgunlaşınca başka gruplara ayrılmaktadır; bu da anaerkilliğin çekirdeğidir. Özetle primatlar arasında akrabalık yapısı değişiklik gösterdiğine göre, o ilk insangil sürülerinin akrabalık bağları hakkında bilinçli bir tahminde bulunmak olanaksız.”
|