Türkiye'nin insanlık adına zaferi

20 Eylül 2018 16:33 / 1303 kez okundu!

 

 

Türkiye uzun bir ortak sınıra sahip olmasından ötürü Suriye iç savaşından en fazla ve en kötü etkilenen ülke oldu. Milyonlarca insan canını kurtarmak için Türkiye’ye kaçtı. Türkiye en büyük sığınmacı akınlarından birine maruz kaldı. Tarihteki en büyük sığınmacı destanlarından birini yazarak bu masumlara kulak açtı. Elinden geleni yaparak onların barınma, beslenme, sağlık, eğitim gibi ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı. Dünyaya bu bakımdan adeta örnek oldu, ders verdi

 

****

 

Türkiye’nin insanlık adına zaferi

 

İç savaşlar savaşların en kötüsüdür. Diğer savaşlarda olduğundan daha fazla ve sınır tanımayan dehşette şiddete sahne olur. İç savaşlarda yollarca yan yana yaşamış kardeşler birbirlerine başka insanlara muhtemelen reva görmeyecekleri vahşeti uygular. İngiliz iç savaşı ve Amerikan iç savaşı bu tür savaşların tipik örnekleri arasındadır. Daha öncesindeki hem Hristiyan hem İslam dünyasında yaşanan din içi çatışmalar da tarihe geçmiş kanlı iç savaş örnekleridir. 

İç savaşlar bazen dış güçlerin müdahalelerine de sahne olur. Vietnam ve Kore’de 20. Yüzyıl’da yaşanan iç savaşlarda Doğu Bloku ve Batı Bloku da yer aldı. Bu savaşlar da çok kötü şeylerin vuku bulduğu savaşlardı.

Ancak, sanırım Suriye iç savaşı vahşet ve dehşet bakımından tüm iç savaşları geride bıraktı. Kitle imha silahlarının çok gelişmiş olduğu bir çağda vuku bulmuş olması ve ülkenin dünyanın tüm güçlerinin arenası hâline dönüşmesi bunda etkili oldu. Suriye iç savaşı bir tür “vekaletler savaşı”na dönüştü. Ülke ve toplum parçalara ayrıldı. Yüzbinlerce insan öldü. Milyonlarca insan geçmişlerini ve tüm varlıklarını arkada bırakarak ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Ülkenin hemen her yeri tarumar edildi. 

Türkiye uzun bir ortak sınıra sahip olmasından ötürü Suriye iç savaşından en fazla ve en kötü etkilenen ülke oldu. Milyonlarca insan canını kurtarmak için Türkiye’ye kaçtı. Türkiye en büyük sığınmacı akınlarından birine maruz kaldı. Tarihteki en büyük sığınmacı destanlarından birini yazarak bu masumlara kulak açtı. Elinden geleni yaparak onların barınma, beslenme, sağlık, eğitim gibi ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı. Dünyaya bu bakımdan adeta örnek oldu, ders verdi.

Dünya her yerde her zaman doğrunun hâkim olduğu, mutlak adâletin tecelli ettiği bir yer değil. Suriye iç savaşı da ne yazık ki ahlâk ve adâletin gerektirdiği şekilde biteceğe benzemiyor. Zulmün ve adâletsizliğin kaynağı olan Şam rejimi, ondan daha az zalim olmayan müttefikleri Rusya ve İran’ın desteğiyle ve de insan hayatına değil stratejik önceliklerine önem veren iki yüzlü ABD’nin dolaylı yardımı ve göz yummasıyla savaşı kazanma yolunda ilerliyor. İki sene kadar önce Astana’da Türkiye-Rusya-İran arasında varılan anlaşma ile çatışmasızlık bölgesi ilan edilen yerler de bu anlaşmanın çiğnenmesiyle Şam’ın eline düştü. Esad rejimi ile müttefiklerinin şimdiki hedefi son çatışmasızlık bölgesi İdlib. 

Suriye ve suç ortaklarının İdlib’e yönelik bir askerî harekâtının binlerce sivilin hayatını kaybedeceği katliamlara sebep olması kaçılmazdı. Ayrıca, bu, Türkiye’yi madden ve manen altından kalkamayacağı yeni bir sığınmacı akınıyla baş başa bırakacaktı. Bu yüzden, mutlaka engellenmesi gerekmekteydi. 

Sadece Suriye ve çirkin müttefikleri değil, ABD’nin başını çektiği Batı dünyası da yaklaşan insanî drama karşı kayıtsız kaldı. Laf üretmenin ötesine geçemedi. Yalnızca Türkiye ve sadece topraklarına yeni bir göçü engellemeyi aşan, hayatlar kurtarmayı amaç edinen bir anlayış ve arayışla silahsız bir çözüm bulmak için çırpındı. Sonunda Soçi’de Erdoğan ile Putin arasında yapılan görüşmede daha insanî bir çözüm üzerinde anlaşıldı.

Anlaşmaya göre İdlib’te Türkiye sınırlarından 15-20 kilometre ileriye uzanan bir alan güvenli bölge hâline getirilecek. Bölgede ağır silahlar bulundurulamayacak, ama muhalifler hafif silahlarını muhafaza edecek. Radikal gruplar bölgeye sokulmayacak. Suriye’nin operasyon yapmasına Rusya tarafından izin verilmeyecek ve güvenli bölge kuzeyde Türkiye güneyde Rusya tarafından korunacak. Yani bölge iki ülkenin garantisi altında olacak. 

Bu anlaşmanın Türkiye’nin insanlık adına bir zaferi olduğu açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan samimiyetle ve büyük bir enerjiyle böyle bir çözüm bulmak için mücadele etti. Dış işleri Bakan Çavuşoğlu ve MSB Bakanı Akar da çözüm için ellerinden gelen çabayı sergiledi. Hepsine insanlık adına tebrik ve teşekkür borçluyuz.

Şüphesiz, anlaşma, şimdilik, bir diplomatik zaferden ibaret. İnşallah anlaşmanın kaderi Astana Anlaşması gibi olmaz, sahaya yansır. 

 

Atilla YAYLA

gazeteyeniyuzyil.com

20.09.2018

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.