Rasyonel tartışma yapılamayan ülkem

26 Nisan 2018 05:36 / 1111 kez okundu!

 

 

Ukalalık yapmak istemem ama şunu söylemek durumundayım: Bu ülkede hemen her kesimden geniş toplumsal tabakalar ve her görüşten ve meşrepten çok sayıda insan tartışma yapmayı bilmiyor veya istemiyor. Bu yüzden, tartışma sandığımız söz sarfları çoğu zaman havanda su dövmekten öteye geçmiyor.

 

******

 

Rasyonel tartışma yapılamayan ülkem

 

Erken seçim kararı alınması ve İyi Parti’nin (İP) seçimlere katılıp katılamayacağı hakkında hem geleneksel hem sosyal medyada cereyan eden tartışmalar bende tam bir hayal kırıklığı yarattı. Bu ülkede rasyonel tartışma yapmanın zor olduğunu zaten biliyordum ama bunu daha ziyade dar gruplarla sınırlamaya meyilliydim. Marksistlerle, İslamcılarla, Kemalistlerle rasyonel bir tartışma yapılamayacağını, fakat sosyal demokratlar ve dindar muhafazakârlar söz konusu olduğunda farklı bir durumun ortaya çıkacağını düşünüyordum. Bunun bir hüsnü kuruntu, bir hayal olduğunu anladım. Ukalalık yapmak istemem ama şunu söylemek durumundayım: Bu ülkede hemen her kesimden geniş toplumsal tabakalar ve her görüşten ve meşrepten çok sayıda insan tartışma yapmayı bilmiyor veya istemiyor. Bu yüzden, tartışma sandığımız söz sarfları çoğu zaman havanda su dövmekten öteye geçmiyor.

Tartışma yapılamamasının her biri ayrıca ele alınmayı bekleyen birçok sebebi var. Bazılarına kısaca işaret edeyim: Bakışlar çok dar ve/veya aklı ve mantığı giderecek kadar tarafgir. Taraflar adeta amigo gibi gürültücü ve toptancı. Öz tartışmalarıyla usul tartışmaları birbirinden ayırt edilemiyor. İnsanlar inançlarını-kanaatlerini bilgi zannediyor. Her meseleye birden çok açıdan bakılabileceği ve her açının başka bir noktayı öne çıkartabileceği görülmüyor. Farklı fikirdekiler sıklıkla ötekileştiriliyor, düşmanlaştırılıyor. Ahlâkın alanı abartılıyor, ilgili ilgisiz her şey bir ahlâk meselesi hâline getiriliyor. Üstelik sekteryen ahlâk anlayışları herkesin ortak ahlâk zeminiymiş gibi konuşuluyor. Başka yerlerde yapıldığında ahlâksızlık olarak görülen şeylerin aynısı veya çok benzeri yorumcunun kendi kampında yapılınca ahlâk dışı olma yargıları ortadan kayboluyor.

Meramımı daha iyi anlatmak için adım adım ilerleyeyim.

1.Yeni Yüzyıl’da kaleme aldığım iki yazıda İyi Parti’nin (İP) 24 Haziran seçimlerine giremeyeceğini söyledim. Bu bir temenni değil bir tespitti ve dayanağı mevcut siyasî partiler mevzuatıydı. Tekrarlamakta fayda var. Siyasî Partiler Kanunu’nun ilgili maddesi şöyle: “Madde 36 – (İptal:Anayasa Mahkemesinin 22/5/1987 tarih ve E. 1986/17. K. 1987/11 sayılı Kararı ile.)(1) (Yeniden düzenleme: 31/3/1988 - 3420/4. md.) Siyasi partilerin seçimlere katılabilmesi için illerin en az yarısında oy verme gününden en az altı ay evvel teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olması veya Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunması şarttır. Bir ilde teşkilatlanma, merkez ilçesi dahil o ilin ilçelerinin en az üçte birinde teşkilat kurmayı gerektirir.”

2.Buna göre İP grup kurmadan önceki hâliyle erken seçime giremezdi. Çünkü aranan şartları karşılamıyordu. Bunu söylemek “Oh olsun İP seçime giremiyor” demek değildi. Partinin mevzuattaki seçime girme şartlarını karşılayamadığını söylemekti. Ne var ki ben bunu yazınca bazıları hassaten İP hakkında değer yargısı içeren bir şey söylüyormuşum, Cumhur İttifakı (Cİ) adına İP’in seçime girmesinin engellenmesini istiyormuşum gibi ağır ithamlar içeren ifadelerle saldırdılar.

3.Yine yazılarımda İP için seçime katılmanın tek yolunun TBMM’de grup kurmak olduğunu belirttim. Nitekim bu tespitte haklı çıktım. İP, CHP’nin desteğiyle son anda grup kurdu ve seçime girme hakkını elde etti.

4.Bazılarının iddia ettiği gibi İP’in seçime girme hakkının gasp edilmesi filan söz konusu değildi. Sorun İP’in teşkilâtlanmasını ve büyük kongresini 24 Haziran seçimlerine yetişecek şekilde yapamamış olmasıydı. Bu durum belki partinin yeterince başarılı olamaması belki de seçim tarihi tahmininde yanılması yüzünden ortaya çıktı ama ne olursa olsun netice değişmezdi. Hatta Seçim Bahçeli’nin dediği gibi 26 Ağustos’ta olsa da İP seçime giremezdi, çünkü büyük kongresini 1 Nisan’da yaptı ve 6 ayı 1 Ekim’de doluyor. Hatta bana göre İP 2 Ekim’de olacak bir seçime de giremezdi çünkü seçim takvimi muhtemelen iki, belki üç ay öncesinden ilan edilir ve kesinleşirdi. İP buna yetişemezdi. Öyle sanıyorum ki İP hesaplarını 2019’da yapılacak seçimler üzerine kurmuştu.

5.İlgili mevzuat İP için ve İP’in kurulmasından sonra ortaya çıkartılmadı. Zaten vardı. Belli bir parti için de yapılmadı. “İP seçimden altı ay evvel büyük kongresini yapmazsa seçime giremez” demiyordu. Her partiyi bağlamaktaydı. AK Parti 2001’de kurulduğunda grup sahibiydi, teşkilâtlanması da hızlı oldu ve 2002 seçimlerine girdi. Bu mevzuat sadece İP’i değil başka partileri de etkiledi. Meselâ ANAP büyük kongre de yapmış olmasına rağmen seçimlere giremiyor.

6.Şunu söylemek mantıksız olmaz. ANAP toplumsal karşılığı pek olmayan bir parti, İP ise bir toplumsal karşılığa sahip. Bu yüzden ikisinin durumu karşılaştırılamaz. Tespit toplumsal açıdan doğru ama mevzuat açısından bir şey değişmez. Partiler eşit muameleye tabi tutulmak zorunda.

7.Hiç şüphe yok ki İP gibi fark edilir bir toplumsal karşılığı olan bir siyasî partinin seçimlere katılabilmesi demokratikleşme ve demokratik temsil açısından iyi, arzuya şayan bir şey. Ancak, bu da mevzuatı görmezden gelmeyi ve çiğnemeyi haklı ve meşru kılmaz.

8.YSK’nın partilerin seçime katılması konusunda çelişik kararları var. Önceki seçimde benzer problemleri olan Anadolu Partisi’nin seçimlere katılmasına izi vermiş. Bu doğru ama kusur iktidarın veya sistemin değil YSK’nın. YSK buna izin vermemeliydi. Eğer konu bu kadar gündeme gelmiş olsaydı muhtemelen Anadolu Partisi de seçime katılamazdı.

9.Mevzuatı beğenmemek başka uygulamamak başka. İP için onu uygulamazsanız başka partilerden gelen benzer taleplerin de meşru sayılması ve karşılanması gerekir. Bu yapılırsa ortada usulle ilgili kural kalmaz ve bu kaos doğar.

10. İP’in seçime katılmasının sonuçları olacağı aşikâr. İP kamuoyu araştırmalarına göre %4 ile %14 arasında oy alma potansiyeline sahip görünüyor. Ancak, ayrımcı bir muameleden dolayı değil genel geçerliğe sahip mevzuat yüzünden seçime girememesi demokrasimizde bir sorun yaratmazdı ve demokraside geri gidildiği anlamında gelmezdi. CHP ve HDP gibi kurumlaşmış muhalefet partileri varken İP’in seçime girememesi Cumhur İttifakı’nın rakipsiz kalması anlamına gelmezdi.

11.İP’in seçime girmesi için bir ara AK Parti çevrelerinin düşündüğü gibi 6 aylık süre 3 aya indirilse de durum değişmezdi. 1 Nisan baz alındığında İP yine 36. Maddenin gereklerini karşılamazdı. Üstelik bu durumda kanunların geriye yürümesi gibi bir durum ortaya çıkardı ki bu da hukukun hâkimiyeti ilkesine ters düşerdi.

12.Milletvekili seçimine adıyla katılamaması İP’in seçimden tamamen dışlandığı anlamına gelmezdi. İP Genel Başkanı atılan demokratikleşme adımı sayesinde 100 bin imza le CB seçiminde yarışabilirdi. Şimdi de zaten bunu yapacağını söylüyor.

13.İlgili mevzuattan şikâyetçi olanlar mevzuatı takmamak yerine öneri getirmeli. Süreyi üç aya indirmek bir yenilik olabilir. Başka bir yenilik büyük kongresini yapan her partinin o an seçime girme hakkını elde eretmesi olabilir.kazanması. Bana göre bu daha makul. Belki de ilerde etmesi olabilir. Sanırım yakın gelecekte böyle bir düzenleme yapılacaktır. Böyle olsaydı İP 2 Nisan tarihi itibarıyla seçime girme hakkını kazanmış olurdu.

14.Seçime katılma hakkının elde edilmesiyle ilgili hiç düzenleme olmaması makul ve mantıklı değil. Yani seçim kurullarına dilekçe veren herkesin cumhurbaşkanı adayı olarak seçime katılabildiği bir usul düzenlemesi yapılamaz. Bu kaotik bir ortam doğurur. 200 adayın olduğu bir seçim düşünün. Buna karşılık, ilgili usul kurallarının genel, eşit ve soyut olması, hiçbir partiye veya kişiye negatif veya pozitif ayrımcılık yapmaması gerekir. Mevcut mevzuat zaten böyle.

15.Erken seçimin erkenin de erkeni bir tarihte yapılması ona baskı seçim adının verilmesini normalleştirir. Belki de Bahçeli’nin dediği gibi “zamanında yapılmayan her seçim baskın seçimdir.” Şüphe yok ki Cumhur İttifakı rakiplerini hazırlıksız yakalamak istedi. Bunu beğenmeyebilirsiniz, hatta meşrebinize göre ahlâksızca da bulabilirsiniz ama yasa dışı olduğunu söyleyemezsiniz. Mevzuatta bu tür bir erken seçimi yasaklayan bir hüküm olmadığı sürece böyle seçimler yapılabilir. Mesela mevzuat “her erken seçim karar verildiği tarihten itibaren en erken dört ay sonra yapılabilir” deseydi bu kural herkesi bağlardı. Baskın seçime onu Cumhur İttifakı yaptığı için değil genel olarak karşı çıkanlar mevzuatta bu tür bir düzenleme yapılması için harekete geçebilirler.

16.İP için seçime katılmanın tek yolu, hem de hızla, meclis grubu kurmaktı. Aslında parti kurmayları bunu evvelden akıl edip hazırlık yapmalıydılar. Düşünemediler veya yavaştan aldılar. Son anda CHP ile bir manevra yaparak bunu gerçekleşirdiler. Bu adım, yukarda da işaret ettiğim gibi, beni doğruladı.

17.15 Milletvekili CHP liderinin kararıyla İP’e geçti. Dolaysıyla İP’in grup kurmasını bu milletvekillerinin bireysel iradelerin bir sonucu sayamayız. Nitekim basın toplantısında milletvekillerinin yüz ifadeleri kötü mesajlar vermekteydi. “Nereden çıktı bu başımıza!” der gibiydiler. Bundan dolayı bu olayın faillerini bir demokrasi kahramanı gibi görmek düpedüz abartma. Yapılan bir hile veya hülle. Bu milletvekillerinin İP’li olmadığını ve emir komuta zinciri içinde topluca parti değiştirme işini yaptıklarını hepimiz biliyoruz. Sanırım 15 vekil tekrar CHP’den aday olacaktır.

18.Bu adımın atılmış olduğu realitesi karşımızda duruyor. Bunu ‘ahlâksızlık’ ile nitelendirmek isteyenler bırakalım öyle yapsın. Tersini söyleyenler de olacaktır. Bununla beraber yapılan hem işe yarayan bir siyasi manevradır hem de yasa dışı değildir. Sistemde meselâ “seçimden üç ay öncesinden itibaren milletvekilleri parti değiştiremez” diye bir hüküm olsaydı bu yapılamazdı veya kanun dışı sayılırdı.

19.İP’in seçimlere girmesinin iyi olduğu kanaatindeyim. Toplumsal karşılığı olan bir partinin seçim tablosunda yer alması demokratik temsilin kuvvetlenmesi ihtimâlini artırır. Bazı vatandaş kesimlerinde İP’li siyasetçilerde mahrumiyet ve haksız yere engellenme duygusunun doğmasına mani olur. Muhalefete taze kan ve can katar. Hatta AK Parti’ye bile yararlı olur. Şöyle: AK Parti şimdiye kadar girdiği hemen her seçimde CHP ve HDP’yi yendi. Dolayısıyla bu partilerde AK Parti’ye karşı bir tür öğrenilmiş çaresizlik oluştu. AK Parti’nin girdiği her seçimde kaybedeceklerini düşünüyorlar. AK Parti’de ise belki bir çeşit rehavet var. ‘Biz havada karada bunları yeneriz’ duygusu ve bunun doğurduğu atalet hüküm sürüyor. Belki de bu vaka AK Parti’nin varsa bu rehavetten kurtulmasına ve işi daha ciddiye almasına vesile olacak.

20.Cumhur İttifakı karşıtlarının erken seçim kararını, Cİ taraftarlarının ise 15 milletvekili hamlesini ahlâksızlıkla suçlamasının anlamı yok. Mevzuatta bunların yapılmasını engelleyen bir şey olmadığına göre burada yasa dışı bir durum söz konusu değil. Değerler açısından tutumlara not verecek olan ise iki ay sonra sandığa gidecek seçmenler

Tartışma tarafların kulaklarını kapatıp birbirlerine bağırmasıyla olmaz. İnançlar ve temenniler ne ise odurlar ve argüman yerine geçmezler. Bir teze kuvvetle bağlanmamız onun doğruluk derecesini artırmaz ve onu başkaları için doğru kılmaz. Karşı argümanlarla karşılaşmayan ve onları hakkıyla cevaplayamayan her argüman kesin inanca dönüşür. Kesin inançlılık aklı geliştirmez köreltir…

Usulüne uygun, akıllı ve mantıklı tartışma tartışanlara da tartışmaların cereyan ettiği yere de çok fayda sağlar. ‘Adam’ gibi tartışalım, birbirimizden öğrenelim, birbirimize öğretelim.

 

Atilla YAYLA

(gazeteyeniyuzyil.com)

26.04.2018

 

Son Güncelleme Tarihi: 27 Nisan 2018 05:09

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.