Beton düşmanlığı anlamlı ve mantıklı mı?

06 Kasım 2018 11:35 / 1238 kez okundu!

 

 

Betona karşı olanlar meselâ elektirik kullanmamaya, köprülerle donanmış yollarla seyehat etmemeye ve/veya bu yollarla kendilerine ulaşan ara malları ile tüketim mallarını ve yiyecekleri kullanmamaya, bayram seyranda memleketine gitmemeye veya giderse şimdi olduğundan birkaç kat fazla zaman harcamaya ve meşakkat çekmeye hazır mı? 

 

****

 

Beton düşmanlığı anlamlı ve mantıklı mı?

 

Harcıalem görüşler vardır. Bunlara galat-ı meşhur görüşler de diyebiliriz. En çok dillendirilenlerden biri, “betona yatırım yapıldı”, “her taraf betonlaştırıldı” türünden sözlerle karşımıza çıkar. Buna göre, hiç ihtiyaç yokken ve gereği bulunmazken olur olmaz yerlere beton binalar dikilmekte, yeşil alanlar ve tarımsal üretim sahaları betonlaştırılmakta, millî servet betona gömülmekte. Betonlaşma her yeri sarmış vaziyette. Betonlaşmamın ekonomik gelişmeye ve ülkeye bir katkısı yok.

Betonla yapılan binaların, göletlerin, barajların, yolların ve diğer tesislerin hiçbirinde hata veya abartı anlamında yanlışlık olmadığını söyleyemem. Izi sürülebilir mi, birileri bunu yapar mı bilmem, ama gerçekten “lüzumsuz betonlaşma” vakaları var olabilir. Bazen yeşil alanlar akılsızca -hatta ahmakçatahrip edilebilir. Oraya buraya işe yaramaz beton binalar, tesisler dikilebilir. 

Bununla beraber beton ile yapılan her şeyin peşinen ve tümden karalanması, reddedilmesi yanlış. Bir taraftan objektif olarak beton kullanılmasına ihtiyaç olabilir, diğer taraftan özgür vatandaşlar kendi hayat faliyetlerinde beton kullanmayı uygun ve yararlı görebilir. Bu yüzden hemen her meselede olması gerektiği gibi beton kulanımına-betona dayalı inşaat yapımına da toptancı yaklaşmamak lâzım. 

Gelin beton (çimento-su-kum karışımı) kullanmayı gerektirebilecek sebepler ve durumlar üzerinde düşünelim. Türkiye imarlaşması gecikmiş bir ülke. Ciddî bayındırlık yatırımlarına ihtiyacı var. Yollar, köprüler, gölet ve barajlar ister istemez sırf betonla veya beton katkısıyla yapılacak. Alternatifi yok. Bunlardan vazgeçmek yaşama şartlarımızı ağırlaştırır, refah seviyemizi sabitleştirir, hatta geriletir. Betona karşı olanlar meselâ elektirik kullanmamaya, köprülerle donanmış yollarla seyehat etmemeye ve/veya bu yollarla kendilerine ulaşan ara malları ile tüketim mallarını ve yiyecekleri kullanmamaya, bayram seyranda memleketine gitmemeye veya giderse şimdi olduğundan birkaç kat fazla zaman harcamaya ve meşakkat çekmeye hazır mı? 

Türkiye bir deprem ülkesi. Güney Doğu Asya’daki kadar sık ve ağır depremler yaşamasa da üzerinde oturduğu yerküre parçası birkaç senede bir 7 şiddetinde deprem üretmeye müsait. Toplum depremin ne korkunç bir afet olduğunu 1999 Marmara Büyük Depremi ile iliklerine kadar hissetti. Deprem kaderimiz, kendisinden kaçamayacağımız bir gerçek. Her an canımıza, malımıza büyük zararlar vermeye hazır. En kötüsü elbette can kayıpları. Ancak, gerek deprem uzmanları gerekse tecrübe depremlerde insanları öldürenin deprem değil kötü, depreme dayanıksız binalar olduğunu söylüyor. Türkiye’de ise hem konut stoku yetersiz hem de mevcut binaların çoğu depreme dayanıksız. Sağlam yeni binalar inşa etmek ve eski binaları depreme dayanacak şekilde yenilemek gerekiyor. Beton burada da temel malzeme. Kaliteli beto olmadan sağlıklı binalar nasıl inşa edilecek? 

İnsanların zenginliğinin parçası olan her şey sınırlı bir ömre sahip. Bir kurşun kalemi birkaç gün, ayakkabıyı bir kaç sene, otomobili 10-15 yıl kullanabilirsiniz. Sonra onları yenilemeniz gerekir. Evlerin, binaların da bir ömrü vardır. Ormanlık alanlarda evleri olanlar, keresteden evde oturmanın zahmetini bilir. Bu yüzden, çoğu zaman mecbur olmadığı derecede çirkin beton evler yapmaya yönelir. Dışardan durumu gözlemleyen şehirli ziyaretçiler niye bunun yapıldığını anlayamaz ve yapılanı kınar. Ancak, orman köylüsü hayatını kolaylaştırmak için uzun ömürlü, dayanıklı, bakımı kolay bir konut peşindedir. Bu yüzden o da ister istemez beton bina yapmaya yönelir. 

Sözü uzatmaya hacet yok, betonu hayatımızdan tümüyle çıkartamayız. Bu yüzden kaba bir genellemeyle yel değirmenine saldırır gibi “betonlaşmaya” saldırmak anlamsız. Üstelik işe yaramayacak bir tutum. Onun yerine daha yapıcı konuşmak, betonun kullanılmasında dikkatli olmak, israftan kaçınmak ve tabiatı korumayı ve ortamın estetik durumunu dikkate almak gibi taleplerde bulunmak daha makul, mantıklı ve yararlı. 

 

Atilla YAYLA

gazeteyeniyuzyil.com

06.11.2018

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.