‘Su’dan Beraat ve Su Barışı

05 Nisan 2010 02:43 / 1511 kez okundu!

 


"... Büyükşehir’in yaptırdığı arıtma tesisinin açılışına gelen Bakan Eroğlu, Başkan Kocaoğlu tarafından çiçeklerle karşılanmış, birbirlerine bir iltifat, bir iltifat. “Ne var bunda canım” diyeceksiniz, barış iyi bir şey tabi ki; ama “düğün değil bayram değil, bu samimiyet nereden çıktı” demeden duramıyor ve kaygılanıyoruz; bu barış İzmirlilere pahalıya mal olmasın?"


***


Geçen yazıda söz ettiğim iki dava da sonuçlandı. Bu yazımızda ‘su davası’dan söz etmek istiyorum.

Dikili Belediyesi’nin “ayda 10 tona kadar su tüketiminden para alınmaması, belediye çalışanlarına yüzde 50 oranında indirimli su tarife uygulanması ve geciken su borçlarının gecikme zamlarının affedilmesi” uygulamaları nedeniyle, kamuyu zarara uğratarak görevi kötüye kullanmaktan yargılanan Belediye Başkanı Osman Nuri Özgüven ile eski belediye başkanı, belediye meclis üyeleri ve belediye çalışanlarının yargılandığı dava sonuçlandı.

Kısaca “su davası” olarak bilinen dava 29 Mart 2010 tarihinde yapılan duruşmada beraatle sonuçlandı. Davanın açılmasına yol açan yasa 4736 Sayılı Kamu Kurum Ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal Ve Hizmet Tarifeleri İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’du. Yasanın 1. maddesinde; “kamu kurum ve kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde işletmecilik gereği yapılması gereken ticari indirimler hariç herhangi bir kişi veya kuruma ücretsiz veya indirimli tarife uygulanmaz…” kuralı getirilmişti. DSP-MHP-ANAVATAN Koalisyonu döneminde kabul edilen ve 19 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren yasanın amacının kamu kurumlarını ticari işletmeye dönüştürme, tüm hizmetleri paralı hale getirmek olduğu ortada. Yasanın gerekçesinde, amacının “uluslararası mali kuruluşlarca da desteklenen güçlü ekonomiye geçiş programını uygulamak” olduğu belirtiliyor. İşte ücretsiz ve indirimli su tarife uygulanmasının da bu yasaya göre yasadışı olduğu düşüncesiyle “su davası” açılmıştı.

Son duruşmada, yasanın ‘ücretsiz ve indirimli tarife uygulanamaz’ kuralının istisnalarını belirleyen Bakanlar Kurulu kararnameleri tartışıldı. Bu konuda yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana toplam 74 kararname çıkartılmış, bunların içinde, dini bayramlarda otoyol ve köprü geçişlerinin ve kentlerdeki toplu ulaşımın ücretsiz olması, kamu sağlığının korunmasına ilişkin hizmetlerin, doğal afetlerde verilecek hizmetlerin ücretsiz olması gibi istisnalar yer alıyor. Suya erişim hakkının ücretsiz sağlanmasına ilişkin kararname yok.

Tartışmalar sonunda Cumhuriyet Savcısı esas hakkında mütalaasını sundu ve "sanıkların eylemlerini kamu yararını düşünerek gerçekleştirdikleri anlaşıldığından, beraatlarına karar verilmesi"ni istedi. Savcının bu mütalaasına denecek bir söz kalmamıştı, iki yıldır süren dava sürecinde kamu yararı vurgusuyla yapılan savunmalar savcılıkça da kabul edilmişti, mütalaa kamu yararına olmuştu. Bunun üzerine mahkeme “tüm sanıkların BERAATİNE” karar verdi.

Davanın kendisi suya erişim hakkının ve kamu hizmetinin tartışıldığı bir dava oldu, bu nedenle sonucu yalnızca Osman Özgüven’i ya da Dikili’yi değil tüm Türkiye’yi hepimizi ilgilendiriyor. Alınan bu güzel kararın kamusal yararlar doğurması bizim elimizde. Örneğin; bu karardan yola çıkarak, “sağlıklı yaşam için gereksinim olan en az suyun ücretsiz sağlanması” konusunda toplumsal ve siyasal bir hareket başlatılabilir mi?

‘Su Barışı’nın altında yatan ne?

Su deyince, değinmeden geçemeyeceğim, son günlerde İzmir’in yerel gazetelerinde manşete çıkan haber, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu arasında ‘Su Barışı”nın sağlandığı. Büyükşehir’in yaptırdığı arıtma tesisinin açılışına gelen Bakan Eroğlu, Başkan Kocaoğlu tarafından çiçeklerle karşılanmış, birbirlerine bir iltifat, bir iltifat. “Ne var bunda canım” diyeceksiniz, barış iyi bir şey tabi ki; ama “düğün değil bayram değil, bu samimiyet nereden çıktı” demeden duramıyor ve kaygılanıyoruz; bu barış İzmirlilere pahalıya mal olmasın?

Gazeteler barış öncesi durumun nedenlerinden birisinin Çamlı Barajı olduğunu yazmışlar. Hani şu, Efemçukuru Altın Madeni ile uzlaşamayan, Büyükşehir Belediyesi’nin yapmak istediği, Kocaoğlu’nun sözler verdiği ancak Çevre ve Orman Bakanlığı’nın engellediği, bir keresinde de Bakan tarafından Kocaoğlu’na yapılan etik olmayan teklife konu olan, yaklaşık 300 bin kişinin içme ve kullanma suyunu karşılayacak Çamlı Barajı.

Bu haberler üzerine, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın İzmirlilere bir açıklama yapması gerekmez mi?

Soruyu yalın biçimde soralım; “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Efemçukuru Altın Madeni’ni engellemek ve Çamlı Barajı’nı yapma kararlılığında bir değişiklik mi oldu?”

Sayın Başkan, yanıt bekliyoruz.


Arif Ali Cangı
05.04.2010


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.