‘12 Eylül Davası’

17 Nisan 2012 16:29 / 1331 kez okundu!

 


Anayasanın geçici 15. maddesinin kaldırılması üzerine '12 Eylül Suçluları'nın soruşturulması ve yargılanması engellinin kaldırılması, ilk 12 Eylül davasının açılmasını sağladı. 12 Eylül Darbesi’nin komuta kademesinden sağ kalan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya aleyhinde açılan davanın ilk duruşması 4, 5 ve 6 Nisan’da Ankara’da yapıldı.

Davanın doğuracağı etkiler bir yana, davanın açılmış olmasını bile tek başına çok anlamlı, ağızlarından çıkan sözler, harfiyen uygulanması gereken kanun olan bir zamanların muktedirleri, artık birer sanık..

Üç gün süren duruşmalar sürecinde, en önemli eksiklik sanıkların duruşma salonunda olmamalarıydı. Davaya müdahale isteminde bulunan herkes 12 Eylül'e ilişkin değerlendirmelerini, başlarından geçenleri, gördükleri eziyetleri ayrıntılı olarak anlattılar, 12 Eylül hafızamız tazelendi, 12 Eylül'ün yaşattıkları tutanağa geçti. İşkenceye uğrayanlar, insanlık dışı uygulamalardan yaşama tutunmayı başaranlar, kendilerine yaşatılanların hesabının sorulmasını, sanıkların duruşma salonuna getirilmesini istediler. Daha ilk duruşmada yaşananlar, yargılamanın, davayı açanların dahi öngöremediği noktalara uzanacağını gösterdi. Berfo Ana'nın 104 yaşına rağmen merdivenleri tek tek çıkıp duruşma salonuna gelmesi, oğlunun yok edilmesinin hesabını sorması, doğrudan Evren'e beddua etmesi, görülmeye değerdi.

Duruşma salonunda anlatılanların çoğu davayı donatan nitelikteydi, çok az sayıda da olsa davanın içini boşaltmaya, davayı değersizleştirmeye yönelik konuşmalar ve değerlendirmeler de yapıldı, ancak bunların ciddiye alınır etkisi olmadı.

Sistematik işkenceye neden olmak

Üç günlük duruşma sonunda, 'TBMM Başkanlığı, Başbakanlık, CHP, MHP, DİSK, Hak-İş ile Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Kırbayır, kardeşleri Fatma Gülten ve Mikail Kırbayır, darbe sırasında milletvekili olan Hüseyin Doğan, Azimet Köylüoğlu, Şükrü Bütün, Nurettin Yılmaz’ın müdahilliğine karar verildi. Diğer katılma istemlei konusunda daha sonra karar verilecek. Mahkeme, sistematik işkenceye neden olmaktan sanıklar K. Evren ile T. Şahinkaya hakkında suç duyurusunda bulunulmasına' karar verdi ki, bu duruşmanın en önemli kararıdır. Sistematik işkence vakıasının mahkeme kayıtlarına geçmesi, 12 Eylül ile hesaplaşmanın önemli bir adımıdır. 'İzmirli Avukatların 11 Eylül 2000 tarihinde yaptıkları ve dönemin Yargıtay C. Başsavacısı Vural Savaş tarafından geçici 15. madde nedeniyle Meclise havale edilen suç duyurusu dilekçesi ve eklerinin TBMM Başkanlığı’ndan istenmesine' karar verildi. Bu da geçici 15. maddeye rağmen 12 Eylül'ü yargılama çabalarının önemsendiğini gösteriyor.

Bu davayı, 'Birinci 12 Eylül Davası' ya da '12 Eylül Davası-1' olarak numaralandırabiliriz. Çünkü arkası geliyor, darbe suçunun dışındaki, yaşam hakkı ihlali, işkence, kötü muamele, hürriyetinden yoksun bırakma gibi insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili soruşturmalar devam ediyor. Devam eden soruşturmalarda yalnızca Evren ve Şahinkaya değil, 12 Eylül dönemindeki tüm sivil ve asker sorumluları soruşturuluyor. Şu anda Ankara’da 2011/611 ve 2011/675 sayılı soruşturmalar sürüyor. Ayrıca şimdilik 59 il ve ilçede soruşturmalar başlamış durumda. Bu soruşturmalar sonucunda çok sayıda 12 Eylül Davası açılacaktır. Örneğin Ankara'daki soruşturmada DAL, Mamak araştırılacak, yani ‘iki ihtiyarı yargılayarak toplum uyutulmaya çalıyor’ itirazı doğru değil.

Davayı değersizleştirmek sorumluluğu ağırlaştırır

Dava açıldı, ilk duruşması yapıldı, ama halen davayı önemsiz kılma, değersizleştirme yolunda yorumlar yapılıyor. Oysa, bu tür davalarda toplumsallaştığı ölçüde sonuç alınabilir. Bunun için davaya hem adliye dışında, hem de duruşma salonunda sahip çıkılmalı, 12 Eylül ile derdi olan herkes bu davanın tarafı olmalıdır. Davayı ve devam eden soruşturmaları, bilgilendirme, anımsatma, gösterme biçimde günlük yaşantımızın bir parçası haline getirebilirsek 12 Eylül rejiminden kurtulmanın ilk adımını atmış oluruz.

Bu tür hesaplaşmalar için yargı yoluna başvurmak, dava açmak, oradan sonuç almaya çalışmak', tek başına yeterli değil elbet, ancak yargılamanın önemsizleştirilmesi de doğru değildir. Davayı önemsizleştirmek, değersizleştirmek hesap sorma sorumluluğundan kurtarmaz. ‘Bu mahkemeler 12 Eylül'ü yargılayamaz' diye kestirip atmak 'ben bu işte yokum' demenin bir başka biçimidir. Hem ilgisiz kalıp hem de '12 Eylül'ü biz yargılarız' demenin de inandırıcılığı ve karşılığı yoktur.

12 Eylül davasının açılmasının ardından, bu dava Türkiye'de yaşayan bizlerin, bizim kuşağın en önemli işi olmalıdır. Belki şimdi farkedilmeyecek ama gelecekte çocuklarımız bu dönemi değerlendirirken 12 Eylül davası ile olan ilgimizi demokratlığımızın ölçütü olarak ele alacaklardır. Davaya ilgisiz kalmanın haklı bir gerekçesi olamaz. Gerçekten 12 Eylül'ü aşmak, 12 Eylül Rejiminden kurtulmak istiyorsak, gerçekten eşitlikçi, özgürlükçü, demokrat bir ülkede yaşamak istiyorsak yapacağımız ilk işlerden birisi bu davadır.

11 Mayıs sabahı Ankara Adliyesi önünde buluşmak dileğiyle...


Arif Ali CANGI

17.04.2012

Son Güncelleme Tarihi: 25 Nisan 2012 11:03

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.